Hakkari. Dün.

Bir fotoğraf kalacak senden, sizlerden geriye, dünden. O fotoğraftaki mahzun gülüş, o gülüşe eşlik eden tereddütlü bir bakış. Genç yüzleri buğulu bir endişeyle bakar yeryüzüne. Ne tuhaf, o gülüşe ve bakışa sığdıramadıklarının öyküsünü kimse doğru dürüst anlatamayacak; sen çok kısa bir sürede eskiyeceksin.

Şimdi dik duralım diyorlar, biz arkadakilere. Ben dik durmak filan istemiyorum, savaşı lanetlemek istiyorum sadece. Bu kadar çabuk eskimene, eskitilecek olmana, aynı sahnelerin içine sıkıştırılarak senden çalınan gençliğe nasıl da ayıp ettiğimizi söylemek istiyorum.

Barışı bu ülkeye, bu koca koca adamlar, bu koca koca kadınlar, bizler, getiremedik gençler! Bizden öncekiler de, keza. Bizi affedin. Bizi lütfen affedin. İncir çekirdeğini doldurmayacak hususlardan kıyametler ürettiğimiz ve gençliğinizi hiç umursamadığımız için.

İşin aslı bu:

Bir fotoğraf kalacak senden, sizlerden geriye. O fotoğrafla birlikte unutulacaksınız, diğer unutulanlar gibi. Dündeki bizler gibi, dündeki isyanımız kadar.

Şimdi dik duralım diyorlar biz arkadakilere. Neden ki? Siz daha baharların içersinde yollara düşmüşken biz büyüklerin, yaşlıların sözleri arasına karışan o hiddetli, öfke ve nefret dolu kışa, göz göre göre yaşam denilir mi?

Yaşam bu değil, yaşam bu kadar ak ve kara olamaz.

Hayır.

Barış bu topraklara gelmediği müddetçe başım eğik benim.