Erkeğin uyguladığı şiddet Türkiye’de sadece kadınların derdi. Kadın araştırmacılar konuya araştırır, kadın aktivistler dayanışma dernek/sığınmaevi vs kurar, kadın konuşmacılar konuşur, kadın katılımcılar dinler, kadın yazarlar yazar, kadın okurlar da okur veya okumaz

Peki erkekler? Ev işlerini, çocuk bakımını nasıl kadınlara devrettiyseler, “ben nasılsa dövmüyorum” deyip (herhalde) bu konuları da bizlere devredip gönül rahatlığıyla darbeyle, hükümetle, muhalefetle veya devrimci kara kuru bacılarla ilgileniyorlar. Toplumun pisliklerini temizlemek yine kadına kalıyor...

Ama olması gereken bu değil. Şiddet hepimizin derdi. Zira giderek artan şiddette farkında olsak da olmasak da hepimizin payı var.

Michael Kaufman, kadınlara yönelik şiddeti durdurmak için erkekler tarafından kurulan, uluslararası en büyük organizasyon Beyaz Kurdele’nin başkanı. İki gün önce, Hürriyet Gazetesinin yıllardır bıkmadan usanmadan yürüttüğü “Aile İçi Şiddete Son!” kampanyası çerçevesinde düzenlenen konferansta konuştu. Önce sadece medya mensuplarına sonra da herkese.

***

Kaufman “Erkek kadını niye döver?” sorusunu 7 maddeyle cevaplıyor:

- Ataerkil iktidar:

Şiddet, erkek egemen toplumlarda hayli yüksek oranda görülürken, kadın erkek eşitliği olan toplumlarda daha az hatta bazen hiç görülmüyor. Ataerkil toplumlarda erkekler, hiyerarşinin üst tabakalarında yer alma mücadelesi sırasında kendi aralarında da şiddet uyguluyor ve bu nedenle şiddet, “nefes almak” gibi normal bir davranış haline geliyor. Yani şiddet, “içten” gelen bir şey değil, etraftan öğrenilen bir şey.

- Ayrıcalık taşımanın hak olduğu algısı:

Erkeğin karısını yemek yapmadı diye dövmesinin nedeni sadece bunu bir kez daha tekrarlamamasını tembihlemek için değil aynı zamanda kendisine hizmetçilik edilmesi gerektiğini de kafaya sokmak. “Hizmet erkeğin hakkı ve ayrıcalığıdır” kafası.

- Onaylama veya izin verme:

Eğer din, töre ve kanun erkeğin şiddetine açık veya kapalı izin vermeseydi erkek şiddeti devam etmezdi. Kanunlar gevşek veya uygulanmıyor. Fakat daha fenası kadına ve çocuğa karşı uygulanan şiddet “özel” saydığınız tek suç! Gözünüzün önünde bir dükkan soyulurken polisi arıyoruz da yan daireden kadın çığlıkları gelirken aramıyoruz. Aynı şekilde polis, biri dayak yerken gelir hemen ayırır, dövenleri hemen etkisiz hale getirirken, dayak yemiş kadına “her şey yolunda mı?” diye sorar. Yolunda olmadı çok aşikarken. Nedir bu? Bir çeşit onaylama.

- Erkek iktidarının yarattığı paradoks:

Erkek çocuklarıyla kız çocukları farklı yetiştiriliyor. Erkek çocuğuna güçlü, kudretli, başarılı olacaksın, zayıflıklarını göstermeyeceksin deniyor. Sonuna kadar rekabet edeceksin deniyor. (Bkz: Maçlar) Bu, erkekte bir “zırh” haline geliyor. Diğer insanlarla (rakip veya daha ileri düzeyde düşman) korkuya dayalı bir mesafe geliştiriyor. Fakat ya beklendiği gibi başarılı, güçlü, muktedir olamazsa? Paradoks işte bu. Başarısız olma korkusu erkekleri korku, tecrit, öfke, kendinden nefret etme ve saldırganlık girdabına sokuyor. Şiddet bir telafi mekanizması olarak devreye giriyor. Erkeklik dengesini yeniden kurmanın ve diğerlerine erkek gibi yaşadığını göstermenin yolu olarak şiddet kullanılıyor.

***

Yer kalmadı, yarın devam edelim “düdüklü tencere erkekler” meselesine..