Geçtiğimiz sene yine Amed (Diyarbakır) Lice, Fis Ovası – Kulp-Bitlis (Bedlis), Norşin- Şeyh Cuma, Dersim (Tunceli) – Bingöl, Yayladere, Botan bölgesi, Cudi- Nusaybin- Siirt Eruh- Şırnak-Silopi’de orman yangınları olmuştu. Bunun üzerine DTK Ekoloji Komisyonu 11.08.2015 tarihinde , Kürdistan coğrafyasında Temmuz-Ağustos içerisinde gerçekleşen orman yangınlarının nedenlerini ve zararlarını araştırmaya yönelik Türkiye’ deki tüm ekoloji savunucularına orman yangınlarının yerinde incelenmesi çağrıda bulundu.

Sivil toplum örgütleri bu çağrıya kulak vererek 16.08.2015 tarihinde Diyarbakır’da bir araya gelerek farklı bölgelerdeki yangınları araştırmak için HDP milletvekillerinden ve gönüllü aktivistlerden oluşan üç gurup oluşturuldu. Yukarıda saydığımız yangın bölgelerine giderek üç gün boyunca yangın nedenleri ve zararları ile ilgili gözlemlerde bulundular. Gözlemlerini rapor haline getiren heyetin yangınların nedenleri yani yangınların kimler tarafından çıkarıldığını ve yangınlara kimlerin müdahale ettiğini gösteren beyanları sizler ile paylaşmak istiyorum ki bugün ormanları yakarak neler yapılmak isteniyor ne daha anlaşılır olsun.

Birinci örneğimiz Dersim-Bingöl heyetinin gözlemlerine dayanıyor

Dersim (Tunceli) Ve Bingöl Yayladere İlçesi Orman Yangınları

”Dersim Merkez Mahallesi Samanlı (Xozmerik) Köyü

Dersim Merkez, Samanlı (Xozmerik) Mahallesi sınırları içerisinde olan orman yangını için 16.08.2015 tarihinde yerinde inceleme yapmak için Tunceli – Bingöl heyeti olarak köylülerle, muhtarla ve bölgedeki sivil toplum kurum (Munzur Doğa Koruma Derneği, Dersim Ekoloji Meclisi) üyeleriyle görüşmeler yapıldı. Yangının Gökçek Karakolundan açılan ateş sonucu çıktığı, köylüler ve görgü tanıkları tarafından söylendi. İlk yangın 2 hektarlık alanı, ikinci yangının Kutu Deresi etrafında yaklaşık 100 hektarlık ormanlık alanı kapsamaktadır. Yangın alanında köylülerin temel geçim kaynağı olan meyve bahçeleri ile ormanlık alanda bulunan meşe ağacı, kara ağaç ve ardıç ağaçları tamamen yanmış.”

PicsArt_06-27-08.03.10

”Yangınlara müdahale köylüler ve bölge belediyeleri tarafından yapılmış; resmi kurumlardan (Orman Müdürlüğü, İl Afet Müdürlüğü) herhangi bir müdahale yapılmamış. Yangının çıktığı alanlar kısmen mayınlı alanlar olmasına rağmen köylüler ve gönüllüler yangınlara müdahalede bulunmuşlar. Bölgede mayınlı alanlar olduğuna yönelik yeterli uyarıcı tabela da bulunmamaktadır. Bu alanlarda daha önce hayvanların mayınlı bölgelere girmesi sonucu patlamalar olmuş, köylülerin hayvanları telef olmuştur. Bu nedenle köylülerin ormanlık alanlarda ve mera alanlarında geçimlerini sağlamaya dönük faaliyetleri kısıtlanmaktadır. Şimdiye kadar köylerinde geçimlerini sağlamaya dönük kurdukları düzenin bozulmasından ve tekrar göç etmelerine yönelik baskılar yaşamaktan kaynaklı korku ve tedirginlik içindeler. ”(http://www.mezopotamyaekolojihareketi.org)

”İkinci Bölgemiz ise Amed (Diyarbakır), Lice, Kulp Ve Bitlis (Geliye Şeyh cuma) Orman yangınları

Amed (Diyarbakır) Lice İlçesi

Amed – Bitlis grubu olarak oluşturulan heyetle birlikte 16.08.2015 tarihinde bölgede çıkan orman yangınlarını incelemek için öncelikle Lice İlçesine bağlı Hüseynik köyünde görüşmeler yaptık. Köy halkının söylediklerine göre Fis Ovası ve Hüseynik köyündeki orman yangınları askerler ve askeri helikopterler tarafından çıkarılmış. Yangına müdahale etmek isteyen köylüler dört saat engellendikten sonra; halkın ısrarcı tavrı sonrası yangınlara halk tarafından müdahaleler yapılmış. Söz konusu bölgedeki yangınlar 4 gün devam etmiş, Hüseynik köyü başta olmak üzere yangın bölgesinde yer alan 7 köyün etkilendiği birçok evin yandığı, bağ, bostan, meyve ağaçları hayvanlar için ayrılmış kışlık ot ve samanın tamamen yandığı tespit edilmiştir. Köylüler besledikleri hayvanlar için önümüzdeki mayıs ayına kadar yiyebilecekleri hiçbir besin kaynağının kalmadığı, acilen yardıma ihtiyaçları olduklarını söylemektedirler. ”

”Lice’nin Fis Ovasından başlatılan yangınlar Serin, Arıklı, Güçlü, Kayacık, Ziyaret, Gömeç ve Çağdaş Köyleri olmak üzere bölgede 150 noktada askerler ve helikopterler tarafından çıkarıldığı köylülerce ifade edilmektedir. Ayrıca Buna bağlı olarak Lice Kırsalında 7 ayrı bölgede yangınlar çıkmıştır.”

”Bu bölgede çıkarılan orman yangınları halkın geçim kaynakları olan bağ, bahçe, bostan ve tarımsal faaliyetlerine ( hayvancılık-kuru tarım) yönelik olduğu görülmektedir. Ayrıca köylülerin evleri yanmış, içinde yaşanılamaz durumda olduğu, bir kısmının da kısmen zarar gördüğü gözlemlenmiştir. Hayvanların beslenmesi için depolanan saman yığınları ile meşe sürgünleri ateşe verilerek yok edilmiştir. Bölgedeki orman yangınları köylülerin geçim kaynaklarına yönelik olduğu görülmektedir. Bunun nedeni bölgenin insansızlaştırılması için köylülerin bezdirilmesi amaçlı olduğu dile getirilmektedir. Bu bölgedeki orman yangınlarının bölgede yaşayan tüm canlıların yaşam haklarını/hareketlerini ortadan kaldırmaya yönelik olduğu tespit edilmiştir. (Kaynak: Mezopotamya Ekoloji Derneği)

Bölgede 25.07.2015 tarihinde Diyarbakır büyükşehir belediyesi itfaiye tutanağında tespit edilen ekolojik tahribatlar 2740 dönüm üzüm bağı, 20500 meyve ağacı, 594 ton saman, 180 ton kuru ot ( hayvanlar için kışlık yem), 10.000 adet kavak ağacı, 5800 metre sulama hortumu, 4 ton buğday, 10 dönüm ekili tütün alanı, 15 dönüm sebze bahçesi, 6 evin avlusu, 4 köy evi, 9 bağ evi, 100‘lerce dönüm ormanlık alan (Kaynak: Mezopotamya Ekoloji Derneği)

Bu raporun yazılmaya devam ettiği 29.08.2015 tarihinde saat gece 21.30 sıralarında Lice Hore Köyü yakınlarındaki ormanlık alana karakol tarafından yapılan top atışları ile yaklaşık 400 hektarlık ormanlık alanın kül olduğu köylülerce söylenmiştir.(http://www.mezopotamyaekolojihareketi.org))

Üçüncü bölge ise Botan Bölgesi Mardin-Şiirt-Şırnak Orman Yangınları

”Mardin Nusaybin İlçesi Bagok Köyü

Botan Heyeti olarak 16.08.2015 tarihinde çıkan yangınlar için yerinde incelemelerde bulunduk. Köylülerin söylediklerine göre Bagok Dağı civarında, Kalecik ve Ömeriyan bölgelerinde yangının, akşam saatlerinde karakol tarafından açılan ateş sonucu çıkarıldığını söylenilmektedir. Yangın köylüler tarafından altı saat süren bir çabayla söndürülmüş. Bölgedeki orman işletme müdürlüğü, valilik ve kaymakamlık gibi devlet kurumlarından yangının söndürülmesine yönelik herhangi bir müdahale yapılmamış olduğu belirtilmektedir.
Bu yangında Bagok Dağında toplamda 800 hektarlık ormanlık alan yanmış durumdadır. Meşe, palamut, kızvan, sumak ağaçlarıyla kaplı olan alanda binlerce ağaç yanmıştır.

Ömeriyan Bölgesinde yaklaşık 215 hektarlık ormanlık alan tamamen yanmıştır. Dağiçi (Xirabemişka) köyünün başlıca geçim kaynağı olan incir, nar bahçeleri ve üzüm bağlarıyla birlikte 10.000 dönümlük tarım arazisi yanmıştır. Köy yerleşimindeki taştan yapılan evlerde yangından zarar görmüş; yangın köyün içine kadar ilerlemiş, evler ve bahçeler yanmıştır.”

”Bölgedeki Üçyol (Seder) Köyünde yapılan görüşmeler sonucu köylülerin ifadeleri, yangında köylülerin bağ ve bahçelerin içindeki binlerce ağacın büyük oranda yandığı yönündedir. Yaklaşık 4000 asmanın yandığı bu köyde Xalê (dayı) Musa adlı köy sakini; yıllardır, yaz-kış bu köyde kaldığını,bakım ve özen gerektiren bir ağaç olan asmaların yandığını, yanan asmalarının eski haline dönmesinin yılları alacağını sitemle dile getirmiştir.” (http://www.mezopotamyaekolojihareketi.org)
Kürt halkına karşı savaş açanlar, doğa tahribatını savaşın bir parçası olarak görüyorlar

Ben konunun anlaşılır olması açısından her bölgeden birer örneği yeterli gördüm.İsteyenler raporun tamamımezopotamya ekoloji hareketin’nin internet sayfasında bulabilirler.Görüleceği üzere geçtiğimiz sene Kürt illerinde temmuz ve Ağustos aylarını kapsayan yangınların hepsinin asker kaynaklı olduğu bu rapor ile açıkca ortaya konuluyor.’ PKK ile mücadele’ adı altında 90’lı yıllar uygulaması olan devletin yaptığı doğa katliamlarına geçtiğimiz sene de açıkça şahit olmuştuk. Tüm yangınların nedeni devletin kolluk güçleri olan askerler iken, yangınların söndürülmesinde nerede ise hiç bir girişim yapmayan yine devletin ilgili birimleri ve onun kolluk kuvvetleridir. Hatta hatta Orman İşletme Müdürlüklerine, orman yangınları için yapılan başvuruların tamamına cevap vermesi ve müdahale etmesi 6831 Sayılı Orman Kanunu 69. ve 105. maddelerine göre zorunludur. Kürdistan’daki yangınlara orman işletme müdürlüklerine başvuru yapılmasına rağmen müdahale edilmemesi buna yine örnek olarak gösterilebilir. Orman işletmesinin bu duruma müdahale etmemesi tamaman bir suçtur fakat onu da geçtik bir çok bölge de açıkca askerler tarafından yangınların söndürülmesi engellemiş olduğunu yine hazırlanan bu rapor bize açıkca gösteriyor.

Yine’ PKK ile mücadele’ adı altında Kürt hakına karşı çeşitli nedenlerden dolayı savaş başlatan hükümet doğa katliamını savaşın doğal bir parçası olarak görüyor. Geçtiğimiz sene DTK Ekoloji biriminin çağrısı ile oluşturulan heyetin hazırladığı rapor bunu bize çok açık sekilde göstermektedir.

Bu güne gelecek olursak yaz ayının gelmesi ile birlikte geçmişten günümüze savaşın doğal parçası ve materyalı olarak görülen orman yakımları Diyarbakır’ın Lice ilçesi ayrıca Sivan’ın kırsalları ve,Şırnak’ta bulunan Cudi dağında askerin top atışları sonrası başladı.Yangınlar aynen geçtiğimiz senenin raporunda görüleceği üzere hala devam ediyor. Bir çok yerde yangınlara yangınlara müdahale etmek isteyen halk ve aktivistler engelleniyor.

Devlet bu sene ki yangınların startını Diyarbakır’ın Lice kırsalında yaptı. Hükümete yakın A haber Lice’yi şu şekilde duyuruyordu : ”Lice’nin dağlık ve ormanlık alanında, aralarında üst düzey örgüt yöneticilerinin de bulunduğu teröristleri etkisiz hale getirmek, bölgede örgüt mensuplarınca kullanılan sığınak, barınak, depo alanları ile örgütün finans kaynağı olan kenevir ekim alanlarını imha etmek amacıyla başlatılan, “Bayrak-14 Şehit Jandarma Teğmen Abdülselam Özatak Müşterek Özel Birlik Operasyonu” devam ediyor.” Geçmişten beri PKK ile mücadele adı altında Kürt halkına karşı yürütülen savaşa şahit olanlar iyi bilir ki orman yangınları yangınları savaşın vazgeçilmez birer enstrümanı olarak kullanılır. Benim bu söylediklerimi raporun son bölümü aynen şu şekilde tekrar etmekte ve şu katkıları da sunmaktadır : ”Kürdistan’daki yangınlar son zamanlardaki çatışma ortamına bağlı başlatılarak bölgenin, 1990’lı yıllardaki gibi tekrar insansızlaştırılmasına dönük bilinçli geliştirilen bir savaş stratejisi olduğu görülmektedir.”
Kürdistan’da Doğayı katledenler ikrar ediyor suçlarını

Bugün yaşadığımız örneğe geçmeden raporun bize gösterdiği bir itirafı sizler ile paylaşmak istiyorum: ”Orman yangınların öncelikle karakollar etrafında daha sonra civardaki orman alanlarına yayılacak şekilde havan topları, aydınlatma fişekleri ve helikopterler tarafından açılan ateşlerle başladığı görgü şahitleri tarafından görülmüş, ayrıca Bitlis Şeyh Cuman bölgesindeki yangınların karakol komutanının itirafı ile askerler tarafından çıkarıldığı söylenmiştir.” Görüleceği gibi askerler yaptıkları yangınları ikrar etmekten dahi çekinmiyorlar.Tabii iş siyasete gelince, kamuoyunu ikna etmeye, etkilemeye gelince işler değişiveriyor.Ormanların yakılması ile ilgili ‘uyusturucu operasyonu’ yalanı tutmayınca, iktidarın yayın organı gibi hareket eden Yeni Akit gazetesi ”Diyarbakır’ın Lice ilçesinde TSK emniyet unsurlarınca terör örgütü PKK’ya yönelik yürütülen müşterek operasyonda, kaçan teröristler güvenlik güçlerinin ilerleyişini engellemek için yola el yapımı patlayıcı tuzaklayıp, çevredeki ormanlık alanı ateşe verdi. Teröristlerin çıkardığı yangından yükselen dumanlar, Lice ilçe merkezinden de görüldü.” diyerek iki ayağı üzerinde kırk yalanı ardı ardına sıralayabiliyor.

İktidarın yayın organı olan Yeni Akit türlü türlü yalanlar üretmeye çalışsa da geçenler de benim de fark edip paylaştığım,yine Roboski ailelerinden Veli Encu’nün ”Benim Roboski ile ilgili attığım her twite soruşturma açan Uludere savcıları bu paylaşımı görmezden mi gelecek” diyerek paylaştığı , daha sonra da Şırnak HDP milletveliki Ferhet Encu’nun ise ” Suçlarını açık açık itiraf ediyorlar, bunlardan kaygı duymuyorlar çünkü balık baştan koyuyor” diye paylaştığı Yusuf Arslan adlı askere ait olduğu düşünülen sosyal paylaşım sitesi olan Facebook’tan yer bildirimi açık olduğu için Şırnak’ın Uludere ilçesi K.Irak sınırı’ndan paylaşıldığı anlaşılan ” Dağları yaktık gerekirse her yeri yakarız, değil 24 saat gerekirse 1 hafta uyumayız hadi yine bekliyoz…! ”ikrarı bir kez daha geldi.

PicsArt_06-27-06.25.49

Gördüğünüz gibi ne kadar yalana başvursalar vursunlar, mutlaka yapılan işin mahiyetini birisi çıkıp itiraf ediyor. Ferhat Encu’nün dediği gibi balık maalesef baştan kokuyor, eğer bu asker korunacağını bilmese böyle bir açıklamayı alanen yapamaz. Geçenler de ulusal ve uluslararası tüm tepkilere rağmen HDP’li milletvekilleri için AKP-MHP-CHP’nin oyları ile dokunulmazlıklar kaldırıldı.Çeşitli yalanlar söylense bile herkes çok iyi biliyor ki dokunulmazlıkların kaldırılmasın tek nedeni HDP’li vekillere dokunabilmek içindir.Bu dokunulmazlıkların ardından ise yine aynı günler de dün başka cüretler için , bugün ise eli ile yaktıkları ormanlık bölgesini itiraf eden asker Yusuf Arslan’ın cüretini gösterebilmesi için ve hükümet adına her türlü hukuksuzluğu yapabilmesi için asker’e eskiden olduğu gibi yine dokunulmazlık zırhı getirildi. Bırakın askeri saray iktidarının kirli işlerini görsün diye koruculara bile dokunulmazlık geldi.

Kapitalist Kemalizmin Ekolojist ve doğa aktivisleri üzerindeki  etkisi

Bu yüzden kimse kimseyi kandırmasın Kürdistan da ormanların yakılma nedeni bugün AKP’nin Kürt halkına karşı yürüttüğü savaş politikaları yüzündendir. Sadece bugün böyle değil, yukarıda da anlatıldığı gibi veraporun tamamını okuyanlar içinde görüleceği gibi 90’lı yıllarda da benzer uygulamalar yapılıyordu.Bu yüzden bizdeki bazı ekolojist hareketlerin hali içler acısıdır, nasıl ki Kürt fobisi bazı sosyal demokrat hareketler ya da öyle olduğunu söyleyen hareketler Kürt fobisi yüzünden Kürt kentlerinde AKP hukümetinin PKK ile mücadeleyi bahane ederek kentleri içerisinde yaşayan tüm canlıları ile birlikte yok ederken sessizliğini korumuşsa, batı’da olacak herhangi bir yangın için dünyayı ayaya kaldıran(kaldırmalılar da) ekolojist hareketler ve doğa aktivistleri AKP’nin hazırladığı ‘Kürt Fobisi’ tuzağına düşerek Kürdistan ormanlarının içerisinde yaşayan canlıları ile yok edilmesine sadece seyirci kalmıştır, kalmaya da devam etmektedir.Bu durum Türkiye’de sistem dışı hareket eden küçük bir kesim hariç, sözde ekolojistlerin  ve doğa aktivistlerinin ne kadar Kemalizmin etkisinde kaldıklarını da ortaya koyuyor.

AKP hükümeti uyguladığı tüm insanlık dışı yöntemler ile Türkiye kamuoyunun insanlığını bitirmeyi hedeflemektedir. Aslında o ormanlarda tüm canlılar ile birlikte insanlığımız da yakıldı ve yakılmaya devam ediliyor. Kürdistan’da orman ve doğayı katletmenin böyle bir gerçekliği var. Kemalist kapitalist anlayış ile doğru hesaplaşamayınca Kendini tüm saldırılara karşı korumaya çalışan Kürt halkına ‘terörist’ dersiniz, Kürt halkının yaşadığı coğrafya da bulunan ormanlar dahil her şeye de bu yaklaşımın gereği olarak hareket edersiniz, daha doğrusu ormanlar içerisinde tüm canlıları ile yanarken hareket etmez sadece seyredersiniz, sonra da başka ortamlarda nasıl doğa sever doğa aktivisti olduğunuzdan bahseder kibirlenir ve bağış toplamaya çalışırsınız. Geçtiğimiz sene de  olduğu gibi  bu kibirli kesimin dışında kalan samimi ekolojist ve doğa aktivistleri DTK’nın çağrısını beklemeden bir an önce harekete geçmelidir

Hala insan kalabilmiş olan herkese çağrım ise  bu katliam bu soykırıma karşı bulundukları her yer de karşı çıksınlar, Türk ve onun islami anlayışı hariç her şeyden nefret eden, her şeyi bunun için yok etmeye hazır olan anlayışı yok edebilmemizin tek yolu insani kamuoyunu harekete geçirmekten geçiyor, unutmayın doğa yoksa insan da yok demektir.Daha fazla geç olmadan doğa ve içerisinde yaşayan tüm varlıkların barışını savunmak için harekete geçin.