Bu ülkede sanıldığı gibi büyük sorunlar yok sayın okuyucu. Son bir haftada gördüğümüz manzara sorun dediğimiz şeylerin aslında ne kadar da küçük ve ne kadar da çabuk çözülebileceğini gösterdi. Elbette Başbakan sayesinde…

Kadın sorunun çözümü ile ilgili “3 çocuk” diyen başbakan, gençlerin sorunlarının çözülmesi için de bildiğiniz üzere kızlı erkekli evler meselesini ortaya atmıştı. Polis ve ihbarcı komşuların işbirliği sayesinde ülke gençliğin sorunlarının tamamen çözülmesi yakındır. Endişeye mahal yok.

Çoğunluğun kıskandığı Başbakanın hayal gücü ve yaratıcılığı sayesine bakın bir haftada hangi sorunlarımız çözüldü.

Önce dört dörtlük Alevi olduğunu söyleyip Alevilere bir türlü yaranamayan Başbakan son çareyi torunun adını Ali Tahir koymakta buldu. Böylesine büyük özveri ile torunun adını Ali koymasının Alevilerde nasıl bir sevinç dalgalanması yarattığını tahmin etmek güç değil. Bu sayede memleketin yüzyıllardır süren Alevi sorunu çözülüvermiş oldu. Daha evvel bu ülkede Başbakanlık yapan isimlerin “Meğer her şey bir isme bakıyormuş” deyip hayıflandıklarını duyuyor gibiyim.

Başbakan “Ben Rizeliyim. Ağaç görmemiş insan değilim” diyerek çevre sorunu çözüp, yaşam savunucularının, çevrecilerinin yüreğini ferahlattıktan sonra ayağının tozu ile Kürt sorununu çözmek için bir koşu Diyarbakır’a gitti. Ama yalnız gitmedi.

Barzani ile Diyarbakır’da yapacağı görüşmeye Şivan Perwer ve İbrahim Tatlıses’in de geleceğini açıkladı. Bu sayede Kürt meselesi de bir türkü ile halledilmiş olacaktı.

Geçtiğimiz Cumartesi Diyarbakır’da son dönemlerin en büyük medya şovlarından biri gerçekleşmiş oldu. Bütün tv’ler canlı yayın yaparak bu büyük buluşmayı gösterdi. 300 çift evleniyordu ve bu arada kızlı erkekli evlere yapılan göndermeyi de unutmayalım. “Evlenin 3 çocuk yapın nikahınızda düet yaptıralım.” Şimdi ortalık düğününe İbrahim Tatlıses’in geleceğini umarak nikah işlemleri için sıraya giren gençlerle dolu…

Nikahların ve düet’in gölgesinde kalan toplu açılış töreninde açılan 1300 yerin neresi olduğunu bir şehirde 1300 yerin birden nasıl açılabileceğini anlayamasak da üzerinde durmadık. Başbakan açtıysa bir bildiği vardı. Koskoca Başbakan umumi WC açacak değildi.

Emine Erdoğan’ın boynunda puşi ile bir kısım Diyarbakırlı’ya el sallaması çoğu insanda puşi taktığı için aylarca cezaevinde kalan Cihan Kırmızıgül’ü hatırlattı ama söz konusu olan şey barış ise böyle lüzumsuz şeyleri düşünmeye gerek yoktu. Hem puşi dediğimiz şey sadece bakan ve başbakanların ve eşlerinin aksesuar olarak kullanmaları için üretilmiş bir aksesuardı.

Cumartesi günü estirilen ve Balkanlardan gelmediği kesin olan ‘Barış’ havasına sosyal medyamızda elbette bu büyük buluşmaya sessiz kalmadı. Kürt siyasetçilerle- Başbakan’ın tokalaşmasına dahi tahammül edemeyen ama ne hikmetse her fırsatta “Türk ve Kürtlerin eşit olduğunu” söyleyen kimi siyasetçi, yazar ve de sosyal medyamızın ağır topları Kürdü ve Türkü’yle isyan bayrağını açtılar. Tokalaştılar diye bir Baydemir’e kızan oldu bir Erdoğan’a. Neyse bu kısmı dokunmadan selamlaşmayı öğrenmesi mi gerekiyordu diye sorup geçelim.

Bir de nehirler kısmı var ki sormayın gitsin. Fırat nerdeydi Tuna nereye akıyordu bilemedik. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci olan Egen Bağış’ın engin coğrafya bilgisi ile yaptığı metafor şairleri ve yazarları hasetinden çatır çatır çatlatırkan biz garibanlar ilkokul seviyesine dönüp hangi nehir nerede buluşur, nereye akar diye tekrar düşündük. Burada ilkokul öğretmenlerinden ricam odur ki; Hangi nehir nereye akar, hangisi kiminle nerede buluşur iyice bir öğretin ya da gereksiz ise bütün nehirleri denize dökün. Çünkü gördüğünüz üzere sonra Bakan olunuyor ama cahil kalınıyor.

Başbakan Diyarbakır’a ‘barış’ götürürken kalekol inşaatı protesto sırasında öldürülen Medeni Yıldırım’ın annesinin yaptığı protestonun birçok medya organı tarafından görmezden gelinmesi de barışa zeval gelmesin diyedir. Kimse bir fesatlık aramasın. Böyle bir nümayişin içinde bir annenin yaşadığı evlat acısının lafı olmaz.

Ve yine Başbakan Diyarbakır’da “eğer siz destek verirseniz dağdakiler inecek cezaevleri boşalacak” deyip, cezaevindeki onbinlerce insanın aslında birer rehine olduğunu itiraf ederken İstanbul’da 14 yaşındaki Berkin Elvan için ailesi Adliye Sarayının önünde basın açıklaması yapmaya gayret ediyordu. Gayret ediyordu diyorum, çünkü 5 aydır komada olan Berkin için basın açıklaması yapılmasına elbette izin verilmedi.

Barış Diyarbakır’da o alana toplananlara yetecek kadardı. Diğerleri doğal olarak polis copundan, biber gazından nasibini aldı.

Bazılarımız için Şivan Perwer ve İbrahim Tatlıses’in yapacağı düet önemli olsa da Barzani ile Erdoğan arasında yapılan düet önemliydi ama biz onu duyamadık. Ne konuşulduğunu neyin pazarlığının yapıldığını anlamadığımız görüşmeden nasıl olup da “barış” mesajları çıkardığımızı hiç sormayın. Bilmiyorum.

Gelelim haftanın son günü olan Pazar gününe. Çoklarımızın miskin miskin evde oturup, gazetelerin magazin haberlerini dahi okumadığı tatil gününde Başbakan Bismil’de haftanın gündemine oturan başka bir sorunu daha çözdü. “Tek bayrak, tek millet diyerek” Diyarbakır’da diyemediklerini deyip bir yandan da BDP’ye çatarken aralarına kara kedi girdiği rivayet edilen Bülent Arınç’la el ele tutuşup gülümsedi. Böylece memleket insanımın AKP’de çatlak mı var? Soruları da bulutlara karıştı. Ve biz özgül ağırlığın sadece kendisinde olduğunu sanan ve bunu söyleyerek Fen bilimleri öğrencilerini komaya sokan Bülent Arınç’ın kollarının ve de kararlılığının ne kadar da güçlü olduğunu da görmüş olduk…

Gördüğünüz gibi bir hafta içinde memleketin bütün özgül ve ağır sorunları çözüldü… Allah başka keder vermesin…

Yazarın Diyarbakır buluşması ile ilgili düşüncelerine gelecek olursak;

Bana kalırsa Diyarbakır’a barış için geldiğini söyleyen Şivan Perver’in yanında takım elbisesiyle arzı endam eden İbrahim Tatlıses’in “Biz buraya ne şan ne şöhret için geldik. Biz buraya barış için geldik” deyip üzerine Kürtçe konuşması ve Kürtçe türkü söylemesi sürecin en büyük kazanımlarından birdir. Çünkü İbrahim Tatlıses 30 yıl sonra da olsa Kürt olduğunu hatırlamıştır. Bu Kürtler için anlamsız olsa da İbrahim Tatlıses için büyük adımdır.