Her hikâyenin az evveliyatı da vardır.

Beş yıl kadar önce…

En iyisi beş yıl önce yazdığımı kazıyayım:

 

***

 

“Suriye'ye, Akdeniz'den gelip Kuzey sınırından giren...
İsrail savaş uçaklarının güzergâhı böyle tanımlandı.
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan yurdumuz tam da oradaydı.
Gökten bir elma düştü: Yarısı bana, yarısı ona. İki yakıt tankı bize düştü, iki tane de tam sınıra.
Akla ilk düşen, İsrail uçaklarının, Konya'daki Anadolu Kartalı tatbikatı sırasında mı, o hava sahası Türkiye'nin, şu hava sahası Suriye'nin, gidip de görmeyenin diye uçuverdiği ihtimaliydi. Başbakan bunu yalanladı.
Ama İsrail yalanladı mı?
Suriye, Türkiye'yi zor durumda bırakmamak için, İsrail'e misilleme duyurusu yaparken bizi telaffuzdan kaçındı mı?
Dışişleri İsrail'e (İsrail savaş uçaklarının attığı) tankları sordu.
Onlara okkalı paramızla verdiğimiz kara tanklarını değil; tepemize havadan bedavadan düşenleri.
Genelkurmay'ın meşhur muhtıralı sitesi, onca Yunanistan ihlalinin yanı sıra, geçen hava sahamızı ihlal eden (sanki üslerdeki uçakları başka ülkedeymiş gibi) ABD uçaklarını dahi duyurarak postmodernlik yapmıştı ya, tanklar ile ihlal üstüne bir şey demedi.
Anadolu’nun Hatay yörelerine tank inerken, Anadolu Kartalı’ nda İsrail'in olup olmadığı dahi belirsiz:

Daha önce, İsrail'in İran'a saldırı senaryolarında, Türk hava sahasının kullanılması gündeme gelmişti.
Gündem, muhafazakâr demokrat sivillerle cumhuriyetçi ulusalcı askerlerin devlet yönetiminde, tank, tank yürüyor. Kafamıza dank etmesi için kaç tank düşmesi şarttır?
Bir de İran seferi bekleyen ABD uçakları var. Hava sahasını ihlal mi, iğfal mi etmek isteyecekler!

(Sabah, 11 Eylül 2007)

 

***

 

Bu beş yılda az gidilen uz gidilen, dönüp bakınca bir arpa boyu gidilen “yol” nedir?

1. O gün İsrail’le (ABD teşvikli) mahcup ortak tatbikat yapan Türkiye vardı.

2. İsrail uçaklarının Suriye (ve İran) hevesi ile provaları Türkiye üstünden de, böyle denemelerle tank düşürüyordu.

3. Suriye, dostluktan ötürü Türkiye’ye pek bir şey dememiş, Ankara da idare etmişti.

4. Aradaki dönem “one minute” kadar sürdü. İsrail’le koparken Suriye ile kanka olundu.

5. Derken sadede geldik: Diktatör halkını katletmeye başlamıştı. Biz ise muhalifleri destekliyor, sıvazlıyor, Katar ve S. Arabistan’ın “Suriye’de demokrasi hassasiyeti”ni kovalıyorduk.

6. İsrail’le gergindik ama esas, İsrail’in baş düşmanlarından (şimdilik) biriyle papaz olmuştuk artık.

7. ABD ve İsrail, hatta Avrupa’nın bir kısmı, tabii “çok demokratik Katar, Emirlikler, Suudiler” bir taşla en az iki kuş vurmak için, Suriye’ye sürüyordu Türkiye’yi.

8. Diktatör bir yandan katliamları, bir yandan savaşı, bir yandan “bir kısım PKK”yı tetikliyordu elbette…

9. Ama bizim “demokrasi” de tetik düşürmüştü Şam için.

 

***

 

Ve bakın…

Beş yıl önce, muhtemelen Türkiye hava sahasını da kullanarak Suriye’ye sorti ve antre yapan, Türkiye’yi oldu bittiye sürüklemeye uğraşan İsrail uçaklarının yerini, bugün Türk uçağı aldı.

Bu tekil olayda haklı veya haksız olabilirsiniz…

Kışkırtma veya savaş sebebi bile sayabilirsiniz.

Bir de kendi yolculuğunuza bakmalısınız.

Beş yıl önce İsrail uçaklarının girdiği pozisyonda “bir sınır aşıp” düşürülen bir uçaksınız.

 

***

 

Savaş kolay bir şey değil.

Savaş öyle çözüm değil.

30 yıldır kendi savaşını bitiremeyen bir ülkenin kendisine ve başkalarına ait acılardan çok şey öğrenmiş olması lazım

 

***

.

AKP’nin bu halka vaadi, “Barış ve huzur” idi.

Sürekli savaş değil.

“Türkiye’de demokrasinin geliştirilmesi” idi.

Suriye’de değil!