Artık herkes aydın, herkes filozof olmuş.

Kulaktan dolma bilgiler insanları oldukça aldatır olmuş.

Duyduklarımız bizlere biraz yabancıysa doğruluğundan şüphe etmeden kabulleniriz. Ya da tam aksine asla kabullenmeyiz. Kabullendiysek, kabullenmeyle kalmayıp, savunucusu bile oluruz. Kabullenmediysek düşmanı kesiliriz. İkisinin arası hiç olmaz nedense. Ya da yarım yamalak bildiklerimizi birileri bir temele dayandırıp sunmuşsa, kimse bizi durduramaz. En azılı savunucusu oluruz bu fikirlerin. Fanatikleşiriz, faşistleşiriz, cellatlaşırız…

Bireyleri ve toplumları yönetmenin ve yönlendirmenin bilimsel olarak kanıtlanmış yöntemleri vardır. İnsanların zaaflarını ve güçlü yanlarını öğrenmek, insanlığa hizmet için önemlidir. Sosyolojik vakaların, bireysel travmaların toplumsal büyük sorunlar haline gelmeden önlenmesi için yapılmış binlerce araştırma ve uygulama vardır. Sosyal bilimlerde bilimsel yöntemleri olumlu ya da olumsuz yönde kullanmak oldukça kolaydır. Dini duyguları zirve yapmış bir toplumda, bir anketle o topluluğun eksiklerini öğrenebilirsiniz. Bu eksiklerini kullanarak dini duygularını zayıflatabilirsiniz. Ya da yanlış bilinen bilgileri düzeltmek için aynı yöntemi kullanabilirsiniz.

Günümüzde doğruların içine diğer doğru bilinenleri enjekte ederek kafa karışıklığı yaratma yoluna gidilmektedir çoğunlukla. Bir din var; onlarca mezhep yüzlerce tarikat, binlerce cemaat, binlerce dini grup, sayısız din tüccarı, sayısız cellât… Ve bu mezhepler, tarikatlar, tüccarlar, cemaatler, cellâtlar başlangıçlarına sebep dinde bile birlik olamazlar. Sanırım, bezirgânbaşı tüccarlar doğrularına zehir enjekte etmiştir.

Aynı durum ülkelerin birlik ve beraberliğinde de görülmektedir. Başa geçip ülke gelirlerinden nemalanmak için, insanların ait oldukları grupları, partileri, mezhepleri, milliyetleri, farklı özellikleri öne çıkarmak en çok yapılanlardandır.

Peki ne yapmalı. Birileri dinimizi iyi biliyor, diğeri daha daha iyi biliyor. Biri siyaseti iyi biliyor. Diğeri daha daha daha iyi biliyor. Refaha kavuşacağımıza garanti veriyor biri, diğeri yepyeni bir gezegende hayata söz veriyor. Peki ama hangisi doğru?

Ekonomiden ben ne anlarım, ekonomi okumadım ki. Onu siyasetçiler bilir diyorsan, ellerin eksilmez yaradan, ceplerin nasiplenmez paradan.

Siyasetten anlamıyormuşsun. Siyasetin yalanlar üzerine kurulu olduğuna inanırsan sen de bir yalana inanır gidersin. Yalancı olursun. Siyaset, hayatın gerçekleriyle bağdaşmıyorsa gerçekleri sen haykıracaksın. Yoksa bir yalancı tepene biner.

Başkalarının ağzına bakarak doğruyu bulacağımız yalan. İlk emri ‘oku’ olan bir dine mensup olup okumuyorsan, okuduğunu anlamıyorsan; her türlü aldatılmışlığı, pişmanlığı, fakirliği ve rezilliği yaşaman en temel hakkındır.

M.Ö. yaşamış bir filozofun günümüzle örtüşen hikayesini okuyunca, yer yüzünde ne fakirlik, biter ne de cehalet ve ne de tepemizdeki tüccarlar biter, diyorum. Aradan 2300 yıl geçmiş değişen bir şey yok.

Demosten, eski Atina Kent Devletinde yaşamış, ünlü bir siyasetçi ve büyük bir hatiptir. Bir gün büyük bir kalabalığa ülkeyi ilgilendiren önemli bir mesele hakkında hitap etmeye çalışıyor, ancak halkın hiç ilgilenmediği görülüyordu.

Demosten bunu görünce konuyu değiştirerek şöyle söyledi: ''Bir adam, evindeki eşyasını bir diğer köye götürmesi için eşek kiraladı. Eşeğin sahibi de birlikte gideceğini söyledi. Eşeğin işi bitince hayvanı geri getirecekti. Öğle üzeri yemek için mola verildi. Güneş çok kızdırıyordu ve eşeği kiralayan, hayvanın gölgesine uzanarak dinlenmek istiyordu.

Eşeğin Sahibi ise: ''Sen sadece eşeği kiraladın, gölgesini değil. Eşeğin gölgesinde ben dinleneceğim '' diyerek eşeği kiralayanı, eşeğin gölgesinden kaldırmak istedi.

Eşeği kiralayan: ''Ben eşeği her şeyiyle kiraladım. O nedenle gölgesinde dinlenmek de benim hakkımdır'' diyerek karşı çıktı...

Demosten, konuşmasının bu noktasında durdu ve kürsüden ayrılmak için davrandı. Ancak dinleyiciler, hep bir ağızdan; kürsüden ayrılmamasını ve eşeğin gölgesinde kimin dinlendiğini söylemesini istediler.

Çağın büyük hatibi ve halk adamı Demosten o zaman bağırarak dedi ki; ''Siz ne Aptal insanlarsınız..! Sizi çok yakından ilgilendiren hayati bir mesele üzerindeki konuşmayı dinlemek istemiyor, ama eşeğin gölgesiyle ilgileniyorsunuz!''

Evet! Şu çok acı bir gerçektir ki; hayati ve insani konuları, ya da memleketi ilgilendiren çok önemli konuşmaları dinlemek, bu konularda kendimizi geliştirmekte isteksiz davranırız. Ancak gırgır ve şamata ile yalan dolan dolu sözlere alkış tutan insanlar, dün olduğu gibi bugün de var.

Oranın değişmemiş olma ihtimaline olan eğilimim, beni üzüyor.