Akademisyenlere hakaret ile ilgili suç duyurusuna, Erdoğan mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde Anayasa Mahkemesi ve AİHM’nin “düşünce ve ifade özgürlüğü” içtihatlarını örnek gösterdi. Erdoğan adına avukatı tarafından verilen dilekçede, ifade özgürlüğünün “devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgiler ve düşünceler için de geçerli olduğu ve bunlar olmaksızın demokratik toplum olmayacağı” belirtildi.

Büyük ihtimal ile de mahkeme Erdoğan'ın yaptığını düşünce özgürlüğü deyip konuyu kapatacak. Benim ve sevgili yoldaşım Meral Geylani'nin bir süre önce özyönetim ilanı ile ilgili bir mahkememiz oldu. Erdoğan'ın dediği ya da savunmasında verdiği örnek de olduğu gibi “devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgiler ve düşünceler için de geçerli olduğu ve bunlar olmaksızın demokratik toplum olmayacağı”nı içerecek bir yazım ve Meral'in de bir paylaşımı oldu.

Özetle devletin PKK ile mücadele adı altında Kürt halkına karşı savaşını protesto etmek için evimizde özyönetim ilan ettik bunu da AİHS ve AİHM karar örneklerinde olduğu gibi biraz üst perdeden rahatsız edecek şekilde yaptık. Katliamlar yaşanırken insanların tepkisizliğine karşı, üst perdeden bir tepki gösterdik. Neyse kamuoyundan çok yargıyı rahatsız edince bize dava açıldı. Uzunca bir savunma yaptık. Erdoğan'ın avukatları gibi AİHM ve AİHS örnekleri verdik. Velhasıl saydık döktük bir sürü örneği verdik ve beraatimizi talep ettiğimizde mahkeme söylediklerimi dikkate almadı ve bana 'halkı kanunsuzluğa tahrik ' suçundan 5.5 ay ceza verdi.

Erdoğan'ın savunmaya konu olan, TV’den yayınlanan 4 ayrı konuşmada kullandığı kelime ve terimler şunlardı : “Alçak”, “zalim”, kapkaranlık”, “cahil”, tiksinti verici”, “vatan haini”, “lümpen”, “terör örgütünün maşası”, “ahlaksız”, “mandacı artığı”, “ruhu kirlenmiş.” iken, bizim yaptığımız ise devletin Kürt halkına karşı yaptığı katliamların durdurulması için yukarıda AİHS ve AİHM içtihatlarının söylediği üzere “devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgiler ve düşünceler için de geçerli olduğu ve bunlar olmaksızın demokratik toplum olmayacağı” örneğinde olduğu gibi belki üst perdeden açıklamalardı ki bu katliamlara dikkat çekmek içindi. Bu kadar katliam yaşanırken çok da alt perdeden konuşmaları kimse duymazdı fakat asla hakaret ya da tehdit içermiyordu.

Hal durum böyle iken Erdoğan'ın hep söylediği, örneklerinde kullandığı Cumhur (Halk) mahkemeler tarafından savaşa dikkat çektiği için cezalandırılırken, Cumhurun vekili olan Cumhurbaşkanı hükümetin izlediği savaş politikalarına karşı çıkan ve muhalefet eden herkese alenen Alçak”, “zalim”, kapkaranlık”, “cahil”, tiksinti verici”, “vatan haini”, “lümpen”, “terör örgütünün maşası”, “ahlaksız”, “mandacı artığı”, “ruhu kirlenmiş gibi türlü hakaretleri, söylediği halde, mahkemeler düşünce özgürlüğü deyip, AİHM ve AİHS sözleşme ve mahkemelerden referanslar ile süsleyip dosyayı kapatacaklar sonra da bu yapılanların adına hukuk ve adalet diyecekler.

Hadi canim sizde bunun adı olsa olsa temsili otokrasi olur. Bu kararları verenlere ya da alanlara da dense dense Osmanlı’da olduğu gibi Kapıkulu memuru derler.