Şu karşıki sandalı görüyor musunuz? Bakın sahile yaklaşıyor. Onu yürüten şey nedir? Kürekleri değil mi? Ya şu uçuşan martılar? Kanatları yolunsa artık uçabilir mi? Düşünce de öyledir. Dört duvar arasına kapatılmak istenirse kanatsız kuş, küreksiz sandal oluverir ve bütün anlamını kaybeder. ’

Sait Faik

Nereye gidiyoruz? Bu gidişin sonu ne olacak? ’Karanlığın farkında mısınız? ’Sorular yerini kaygıya bırakalı çok oldu. Umutsuzluk karamsarlık ile birleşince kanatları yolunmuş martı gibi hissedenler az değil. Geçim derdi bir yanda, otoriterleşme diğer yanda. Bunlarla paralel giden bir dinci gericilik.

Eğitim öğretim hep sorunlu. Bilimsellikten uzaklığı yeni değil. Gittikçe bilimle olan mesafesi açılıyor. Kaygılanmamak elde değil.

Öyle bir açmaza düştü ki vatan
Uyku belli değil, düş belli değil
Çöktü üstümüze bir kara duman
Işık belli değil loş belli değil. (
1)

Bir okul müdürü karma eğitime karşı harekete geçiyor. Bir şekilde gündem olunca görevinden alınıyor. Arkadaşları, sendikası ‘sahip’ çıkıyor. Gerici müdürün ‘sahipsiz’ olmadığına kısa sürede tanık oluyoruz.

Adam sanki ‘dünya dönüyor’ demiş gibi. Memleketin en ‘büyük sendikası’(!) Memur Sen’e bağlı Eğitim Bir Sen;’yedirmeyiz’ diyor. ( Memur Sen’e sendika demek aslında doğru değil. Nereden baksan sendikaya benzer yanı yok. Rengi sarı bile değil. Düpedüz yandaş topluluk. )Yedirmedikleri gibi müdürün önünü de açtılar. Şube müdürü, milli eğitim müdürü, milletvekili, bakan neyim olsa şaşıracak mıyız? Yok, asla, adamın mesajı gayet net ve yukarı tarafından takdir edilmesi de anlaşılır bir durum. Şimdi geçer akçe bu!

‘Kızlı erkekli’ laflarını, ev baskınlarını unutmadık.

Eskisi bir yana son 20 yıldır siyasal islamcılığın ideolojisi faşizm ile at başı halinde tahkim edilmeye çalışılıyor. Bu meselede epey de yol aldılar. Bu duruma tepki, ne ‘laik ve milliyetçi çevrelerin’, ’cumhuriyetin bekası’ sorunu ne de dincilerin performansıyla sınırlı değildir. Emekçilerin dolayısıyla sosyalistlerin de ekmek, bağımsızlık, demokrasi, özgürlük ve temel hak eşitliği taleplerinin yanında gerçek anlamda bir laiklik mücadelesinin de kaçınılmaz ve ertelenemez olduğunu gösteriyor.

Bir çevre olur olmaz her yerde ‘Türkiye laiktir laik kalacak’ sloganına sarılır. Oysa bu memlekette diyanet var, kılıç ile minbere çıkar, ilgili ilgisiz açılışlarda ‘duasını esirgemez’ ve bu kurum; her cuma fetvaları tek elden yazar ve sayısı 90 binlere dayanan camilerde okutulur. Laiklik mi bir de bunun adı...

Bu memlekette ‘ilk imam hatipler bizim dönemimizde açıldı’ sözü nasıl atlanır. Önümüz ramazan, göreceğiz sosyal demokratlar iftar çadırları ile iktidarla nasıl bir yarışa girecek. Oruçlu veya değil, ihtiyaç duysun, duymasın yoldan geçene bir öğün yemek vermek nasıl da marifet sayılacak, övünülecek.

Sen vurursan ‘bu’ da öldürür. Hemen her cami bir kuran kursu, yaklaşık 7 bin civarında imam hatip okulları, nerdeyse ilahiyat fakültesi ve camisi olmayan üniversite kalmadı. Laboratuvardan önce inşa edilir ‘Teknik’ üniversitede cami ve mescidler...

‘’Eğitim Politikası Uzmanı Prof. Dr. Esengül Balcı’nın 2018’de hazırladığı rapora göre, Türkiye’de 2, 6 milyondan fazla kişinin bir tarikat yada cemaat ile organik bağı bulunuyor. (... ) Balcı’nın saha çalışmasına göre, Türkiye’de belli başlı 30 tarikat ve onlara bağlı 400 kol bulunuyor. Sadece İstanbul’da açıktan faaliyet yürüten tekke sayısı 445, Siirt, Diyarbakır, Mardin , Adıyaman, Batman, Van, Hakkari, Şırnak, Ağrı, Muş, Bitlis, Gaziantep ve Şanlıurfa’da ise cemaat ve tarikatlara ait 800’ün üzerinde faal medrese bulunuyor. Araştırmada ayrıca, İstanbul’da’ apartman medresesi’ olarak kullanılan yer sayısının bilinmediği belirtiliyor. ’’(2)

Bu rakamlara sayıları bilinmeyen sübyan okulları ile çocuk ve gençlerin kaldığı yatılı yurtlar dahil değil.

Elbette memleket son 20 yılda bu hale gelmedi. 1924 Tevhidi Tedrisat Kanununun (Eğitim Birliği Yasası) köküne kibrit suyu döktüler. Bunlar sayesinde öğrendik 4+4+4'ün 4 bile etmediğini. Mum ile aranıyor bilimsel eğitim. "Sizin zamanınızda elektrik mi vardı? Mum vardı mum. "Tarikatlar en çok bu dönemde palazlandı. En çok bu dönemde ‘çöktü üstümüze bir kara duman’. İktidar bu sayede daha kolay yönetiyor. Toplumu daha kolay yönetmenin bir aracı olarak kullanılan dini söylem ve icraatlar , sömürüyü ‘meşru’ göstermek, bu dünyanın düzeltilmesi / değiştirilmesi için mücadelenin gereksizliğini ve anlamsızlığını vaaz eder.

Faize karşıymış gibi yapmak bile prim yapabiliyor. Doğal olarak cemaat ve tarikatlara verilen güç ve destek de iktidarı sağlamlaştırma amaçlıdır.

Dün Fetullahçılarla girdiği hesaplaşmalar , bugün Furkan Vakfı’na yönelmesi yanıltıcı olmasın. Üniformalı ’Baş örtülü Bacı’nın bir başka ‘baş örtülü bacı’ya salladığı cop ‘orantısız güç’ kullanma yada iktidarın küçük ortağının sempatizanlarının işi olarak algılanamaz. Fethullah 'darbeci', Furkan ‘kötü’, Menzil ‘dost’, Süleymancılar ‘sorunlu’, Nurcular ‘yumuşak’ önünde sonunda hepsi cihatçı, ılımlı ya da değil.

Mevzu ‘duygusal’ mevzu sermaye meselesi.

Murat Ülker, ‘’Dünyanın en zengin 421’inci Türkiye'nin ise en zengin kişisi. 2012’de 2, 8 milyar dolar olan kişisel serveti 2021’de 6, 3 milyar dolara yükseldi. Söz konusu bu 9 yılda Türkiye'nin gayri safi yurtiçi hasılası dolar bazında yüzde 18 küçüldü ama Murat Bey'in serveti, yüzde 132 büyüdü. (... )Suudi Arabistan hanedanına yakınlığı biliniyor. Babası Sabri Ülker, Türkiye'deki İslamcı hareketin önde gelen organizasyonlarından İlim Yayma Vakfı’nın kurucuları arasında bulunuyor. ‘’(3)

Toplumun en yoksulu da en zengini de muhafazakar bir görüntü veriyor ve iktidar, bu durumu ‘muhafaza’ ettiği sürece yerini sağlamda görüyor. Ama kaza bu, geliyorum demez... Sokaktaki muhafazakar vatandaş evine eskisi kadar ekmek götüremese de hala umudunu tam kesmiş değil. ’Kanatsız bir kuş’, küreksiz bir sandala benziyor adeta.

Nasıl ki, sandaldaki küreği çeken emekçi eller birleştiğinde, iş, ekmek daha çok refah dediğinde, demokrasi ve özgürlük istediğinde Tek Adam yönetiminin artık gitmesi gerektiğini anlıyorsak, tarikatlar/cemaatler kapatılsın, laik bir eğitim ve yaşam isteği de aynı anlama geliyor. Bunu en iyi iktidar biliyor ve anlıyor. Onun için sıradan ve gerici bir okul müdürü ‘sahipsiz’ bırakılmıyor.

_________________________

1)Ümit Yaşar Oğuzcan

2)Hilal Tok, Tarikatların Gölgesinde Kadınların Var Olma Deneyimleri, yeni e dergisi sayı 64

3)Ozan Gündoğdu, Kim bu Türk Oligarklar? , Halk Tv.