Çalışan Gazeteciler Günü ile ilgili mesajları okumak, yapılan yorumları incelemek adına şöyle bir internet gezintisi yaptım. Valiler, üst düzey bürokratlar, belediye başkanları, milletvekilleri, bakanlar, önümüzdeki seçimlerde milletvekili olmak için çırpınanlar, yani kısacası sırtını devlete dayamış-dayamak isteyen hak, hukuk, adalet kavramını sumen altı yapan tüm medya maymunları, Türkiyeli gazetecileri yere göğe sığdıramıyorlar. İçimden şöyle dedim, "Gazeteciler ne halde haberiniz yok mu?"

Çalışan Gazeteciler Günü, bundan 62 yıl öncesine dayanan bir dayanışmanın eseridir. 1960 yılındaki askeri darbeden sonra Milli Birlik Komitesi, 4 Ocak 1961 tarihinde 212 sayılı Kanunla Basın İş Kanunu’nu değiştirdi. 10 Ocak 1961'de gazeteciler ilk önemli kazanımlarını bu kanun sayesinde sağlandı. Basın İş Kanunu'ndaki değişiklik gazetecilerin o dönemde vermiş oldukları mücadelenin en önemli kazanımıdır. Çalışan Gazeteciler Günü ise bu mücadelenin zaferi olarak, 10 Ocak 1962'den bugüne kadar kutlanmaktadır. Böyle özel bir gün olması elbette mutluluk verici. Fakat şu soruyu sormak gerekiyor, Türkiye'de kaç gazeteci yazılarında kendi hür fikrini yansıtabiliyor?

Yaklaşık 14 yıldır gazetecilik yapıyorum. Mesleğe Kütahya'da üniversite okuduğum günlerde merak sardım ve bazı öğrenci gazetelerinde gönüllü olarak yazmaya başladım. Bir kâr amacı gütmeden yaklaşık 2 sene Kütahya sokaklarında mesai yaptım. Fakat sürekli polis takibindeydim. Ayrıca faşist öğrenci gruplarının hedefi haline gelmiştim. O kentte çok fazla barınamadım. İlerleyen yıllarda memleketim olan Batman'da kendi gazetemi çıkartma kararı aldım. 'Batman Sokak' ismini verdiğim gazete, muhalif dokunuşları yüzünden 2 sayının ardından kentteki AKP trolleri ve Hizbullah sempatizanlarının saldırısına uğramaya başladı. Emek emek dağıtımını yaptığım gazeteleri çöp kenarlarından toplamaya başladım. Gazetem aracılığıyla başlattığım "Hasankeyf Yok Olmasın" isimli dayanışma kampanyası, kentteki üst düzey bürokratların engeline takıldı. Borç harç satın aldığım fotoğraf makinem polisin sıktığı tazyikli sudan nasibini alarak kullanılamayacak hale geldi. Anlayacağınız Batman'da da 'çalışamadım.' Bir 10 Ocak sabahı gazetemi kapatarak memleketimi terk etmek zorunda kaldım. Meslek aşkım yaklaşık 1 sene sonra ülkenin öbür ucu, Aydın Kuşadası'nda yeniden filizlendi. Bu sefer 'Ada Sokak' ismiyle sokağın nabzını tutmaya başladım. Benzer senaryolar Ege'de de yakamı bırakmadı. Polis takibi, bürokratik engeller derken maddi gücümü de kaybederek gazetemi kapatmak durumunda kaldım. Yine Kuşadası'nda Halkların Demokratik Partisi'nin parti bültenini hazırlayarak bastırdım. Bu baskı, trollerin hiç ama hiç hoşuna gitmedi. Çeşitli bahanelerle ev baskınları, sokak ortasında şahsa özel GBT kontrolleri derken kendimi bir reklam ajansında grafiker olarak çalışırken buldum. Meslekten uzaklaşmaya niyetim yoktu fakat özgür bir şekilde gazetecilik yapmam da neredeyse imkansızdı. O sıralar gelen bir teklifi değerlendirerek Kuşadası Belediyesi Basın Bürosu'nda muhabir olarak çalışmaya başladım. Yaklaşık 8 sene o kurumun haberlerini yaptım. Fakat istediğim gazetecilik o değildi, bir yandan da muhalif gazetelere yazı ve haberler göndermeye devam ettim. Kuşadası Belediyesi çatısında olduğum dönemde dahi baskılar peşimi bırakmadı. İşin özü şu, Türkiye'de muhalif bir gazeteciysen, çalışabilmen neredeyse imkansız. Bu durum metropollerde de taşrada da aynı!

Türkiye'de geçmişten bugüne kadar yazıları yüzünden kaç gazeteci katledildi, kaç gazeteci tutuklandı, kaç gazeteci tehdit aldı, yurdunu terk etmek zorunda kaldı, bunun hesabını yapmak çok zor. Metin Göktepe, Musa Anter, Yahya Orhan, Uğur Mumcu, Hrant Dink ve niceleri bu yolda yaşamını yitirdi. 99 yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti'nde gazetecilere yönelik baskı her dönemde vardı. Fakat, AKP bu işin dozajını daha bir arttırdı. Medyanın tarafsızlığı diye bir şey kalmadı. Hatta diyebilirim ki, kurdukları korku imparatorluğunda en çok baskı basına uygulandı. 2022 yılının her ayında 50'yi aşkın gazeteci hakim karşısına çıktı. Toplumsal olaylar ve Gezi Davası'nı izleyen 100’ün üzerinde gazetecinin haber takibi engellendi. Ayrıca bu gazeteciler fiziksel şiddete maruz kaldı. Yine 2022 yılında 30 gazeteci tutuklandı, 80 gazeteci gözaltına alındı, 18 gazeteci ise saldırıya uğradı. Geçtiğimiz yıl ayrıca, gazetecilerin yanı sıra yurttaşların da basın ve ifade özgürlüğüne engel getiren 'sansür yasası' olarak bilinen kanunun yürürlüğe girdi. Yani, gazeteciler günümüzde çalışamaz hale geldi. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde muhalif duruşu nedeniyle hiçbir yerde tutunamayan bir gazeteci olarak şunu söylemek istiyorum; 'Özgür bir şekilde çalışmak istiyoruz, Çalışamıyoruz!'