Bugün itibariyle çoğumuz; ama esas iktidar ve tabanı, darbelerden niye nefret ediyor?

Sadece sivil iktidar devirdiği, müdahale ettiği için mi?

Darbelerin sivillere ettiğine tepkimiz yok mu?

Acayip hukukuna; gençlere hoyratlığına; sehpasına, işkencesine, sürgününe; insanın hakkını, hayatını, ömrünü, özgürlüğünü gaspına?

Yaş büyütüp asmasına; kafi delilsiz yıllarca hapis basmasına da tepki duymadık mı?

Başbakan, samimiyse, referandum öncesinde sağdan soldan 12 Eylül gençleri için neden ağladı?

Onlara atfedilen suçları mı tartıştı; yoksa onların ister sehpada, ister işkencede, ister hapiste lime lime edilen hayatları için mi gözyaşı döktü?

 

***

 

Öyleyse bu ne!

Darbelerin “ibret hukuku”; “ön-yargısı” bugün de hayat çalıyor!

Bugün, her adımları, her yaptıkları, her itirazları, her giydikleri, her kimlikleri kolayca “Örgüt”e sokulup hayatlarından onca şey alınan çocuklar için ağlayacak bir başbakan var mı? Yoksa bir 30 yıl mı bekleyeceğiz bunun için de!

Bırak “örgüt”ü; deniyor ki, “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardımcı olmaktan”…

Buna neler girer biliyor musunuz?

Bırakın çocukları…

Kafadan siz de girersiniz.

Acele kanunla yargıdan kaçırmak zorunda kaldığınız “devlet görevlileri” öyle değil miydi?

Onların devlet görevi olabilir; bir gencin hayatı yok mu?

 

***

 

Darbelere tepki duyacaksın…

Ama yüz binlerce, milyonlarca insanı kolayca “örgüt üyesi… örgüte yardımcı… örgüte yataklık” diye yıllarca mahkum edebilecek…

Otobüs durağında puşiyle yakaladığın çocuğu 25 ay tutuklu hapsedip sonra örgüte yardımdan 33 yıla, indirimle 11 yıla çakacak bir “Kanun”u demokrasi diye tınlatacaksın!

 

***

 

Elbet “puşi” taktı diye mahkum olmadı…

Ama civardaki bir eylem; otobüs durağında bekleyen bir üniversite öğrencisine atfedilirken; onu içeri atan öncelikli deliller onun etnik kimliği ile puşiydi.

Başbakan’ın ve iktidarın “saygılı” olduğu kimlik ile kendilerinin de gösteri olsun diye boyunlarına dolayabildikleri “poşu”!

Tanık denen polis bile ilk ifadesini değiştirmişken!

 

***

 

Hukuk, insan tarafından insan içinse…

İnsan gibi, ondan da ziyade, vicdana dayanmalı önce!

İbret cezaları, vicdan, adalet ve hukuk açısından çok sorunludur!

İbret cezaları olağanüstüdür; olağandışıdır!

İbret cezaları hakkaniyetten uzaktır; demokrasiye değil, darbeye, despotluğa yakışır!

İbret cezaları demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin dili değil; el, ayak, kafa kesebilen başka hukukların işidir!

 

***

 

Vicdani tek sorun bu değil üstelik:

Nice katliam, derin örgüt, devlet, çete suçlusunun “münferit” sayılabildiği;

Cinayet ve katliamların failsiz kalabildiği, cezaların tüy gibi hafifletildiği;

13 yaşındaki çocuğa tecavüz eden 26 kişilik erkek saldırganlığını mazur görülebildiği bir “hukuk” ortamı varsa; toplumun bir kısmına karşı “aşırı ibret cezası”, tarihin vicdanını yaralı, kan içinde bırakır!

 

***

 

Başınıza gelmesi şart değil!

Bir memleket derin adaletsizliğe gömülürse; ama küçük ama büyük bir çukuruna da siz düşersiniz mutlaka.

Ona da çukur, sana da çukur, çünkü.

Onu da vurur, seni de vurur!

 

 

Bazı bahar zor olur!

 

İstanbul’da sıra sıra üniversite bahar şenlikleri. Hele şen şakrak vakıflarınki. Tümüne bahar umut getirsin!

Bir de Hakkari Üniversitesi var. Öyle ya, orası da memleket, orada da bahar.

Öğretim kadrosu şenlik olsun istedi. Bütçe yok. Aralarında para toplayıp 22-23 Mayıs için yola koyuldular.

Davet ettikleri sanatçılar; misal Yasemin Göksu, Suavi hemen ücretsiz gitmeyi kabul etti.

İş onların sesiyle bitmiyor ki; ses düzeni benzeri harcamalar için destekçi gerekiyor.

Bir çağrı diye okuyun; Hakkari’ye, ülkenin her yerinden gelmiş öğrencilerine biraz bahar kokusu için!

 

Not: Tüm içten mesajlara kalpten teşekkürlerimle