Grup Yorum üyeleri, tutuklu üyelerinin tahliye edilmesi, İçişleri Bakanlığı tarafından haklarında çıkarılan yakalama kararlarının kaldırılması, konser yasaklarının ve İdil Kültür Merkezi üzerindeki baskıların son bulması talebiyle önce açlık grevine başlamış, ardından eylemi ölüm orucuna dönüştürmüştü. Ölüm oruçları 200 günü aştı ve herkesin bu konuda elinden geleni yapma vakti geçti.

Ben de bu vesile ile “Bendeki Grup Yorum”u anlatmak istedim…

Hayatınızdaki ilkleri unutmazsınız. Ucunu kırılmaya yüz tutmuş siyah sedef kaplı çakınızla kazdığınız kurşun kalem ile saman sarısı defterler zamanında yazdıysanız, teninizdedir, asla unutamazsanız. Devrimci şarkıları seslendirmenin devrim yapmak sayıldığı zamanlardan konuşuyorum. Haki yeşil elbiseli, siyah botlu, yüzlerine dönüp bakamadığınız siluetlerin sokak başlarında dolandığı zamanlardı. Gerçi bugün de onlara, mavi, siyah, lacivert takımlı yeni yeni tayfalar katıldı ya...

O darbeden sonra İmranlı Lisesi'nde yeni yeni "diyalektik felsefe", "sosyalizmin abc’si", "materyalizm" diyebilen bir elin beş parmağı kadar arkadaşız. Dostluk, arkadaşlık, sıra arkadaşlığına yoldaşlık'ı itina ile kattığımız zamanlardı. Kürdistan'a hala açılmasa da, Filistin, Nikaragua, El Salvador'a gitmişti yollarımız. Dillerimizde "bir insan ömrünü neye vermeli" ile Hasret Gültekin, "başkaldırıyorum" ile Ahmet Kaya ve "haziran'da ölmek zor" ile Grup Yorum vardı.

Tokat'ta üniversite öğrencisiyim dal gibi uzun, devrime sevdalı esmer çocuk Sebih'in gece yarıları Tokat'ın o en geniş, büyük bulvarında Şivan Perwer'den okuduğu "kine em" parçası hala kulaklarımda. Hüseyin'in bağlamasında Ferhat Tunç'un nağmeleri doluyor odamıza...

Ve bir gün bir haber: Grup Yorum geliyor. Bizde bir devrim havası. Ama Tokat'a gelemiyormuş, Valilik izin vermemiş, sene 1989, bir ilçesinde olacak. Sivas ve Tokat'tan üniversite öğrencileri olarak trenle yola çıkıyoruz. Tabi keskesor olmadan govende duramadığımız, bu renklerin trafik lambalarında bile tehlikeli bulunup kaldırıldığı bir zaman. Ama azmimizle bir şekilde oradan buradan bulup buluşturuyoruz. Keskesor da tamamsa...

Hayatımın en şenlikli yolculuklardan birisi. Yoldaşlığın aşk şiddetinde yaşandığı bir zaman ve coşkusu hepimizde. Konser başlıyor, Karadeniz'in birçok üniversite ve şehirlerinden öğrenciler ile salonu doldurmuşuz. Cezaevlerinde açlık grevleri var, grubun ilk cümleleri açlık grevleri ile dayanışma ve Kürdistan'a selam oluyor. Salon bilindik bir konser salonu değil, bizler de zaten konser dinlemeye değil devrim yapmaya gelmişiz. Zafer parmaklarımız havada her parçasında Grup Yorum’a eşlik ediyoruz. Bir ara yorulmaktan elimdeki keskesor düşüyor, "ama heval!" uyarısı ile yerden kaptığım gibi aynen devam.

Konserin finalinde "şimdi ilk kez bir konserimizde okuyacağımız iki Kürtçe parça ile..." diyorlar, devamı alkışlardan, tilili seslerinden, "Kürdistan Faşizme Mezar Olacak" sloganlarından duyulmuyor. Ahşap sandalyeler yerlerde, bizler devrim halayına duruyoruz... Ben o ilk girdiğim devrim halayından hiç çıkmadım. Grup Yorum da o sarı saman sayfası defterden...

Grup Yorum halktır!

Grup Yorum sokak, emek ve özgürlüktür!

Grup Yorum devrimdir!