Aslında durum pek şaşırtıcı değil, Aziz Yıldırım Fenerbahçe'nin başına geleli 16 yıl olmuş, bu 16 yılda tam 14 teknik direktörle çalışmış. Kimler yok ki bu teknik direktörler arasında: Daum, Zico, Mustafa Denizli, Aykut Kocaman, Löw, Aragones, Zeman... Bunlardan en uzun soluklu olanları Aykut Kocaman ve Daum oldu. Bu teknik direktörlerin her birinin kariyeri başarılarla dolu. Ne var ki hiçbiri Aziz Yıldırım'a yaranmayı beceremedi. Aziz Yıldırım hepsinden daha fazla iş bilmekteydi.

Bu teknik direktörler arasında beni en çok üzen muhtemelen Zico ve Aykut Kocaman olmuştur. Bunlara şimdi bir de Ersun Yanal'ı ekliyoruz elbet. Zico döneminden bugüne kadar Fenerbahçe’de hiçbir dönem o Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Final'i getiren futbolu izleyemedik. O dönem yine Aziz Yıldırım bir klasik olarak medyayı 'Teknik Direktörle Aralarında Sorunlar Var' manşetleriyle süsleyecek ve en sonunda Zico'yu beğenmeyip gönderiverecekti.

Aykut Kocaman ise bambaşka bir hikayeydi. Aslında Aykut Kocaman'ın üç sezonluk görev süresi bir mucizeye takabül ediyordu. Ancak bu üç sezonluk görev süresinin en büyük nedeni, Aziz Yıldırım'ın 3 Temmuz süreci nedeniyle cezaevinde olmasıydı. Aziz Yıldırım bu süreçte cezaevinde olmasaydı Aykut Kocaman'ın bu kadar dayanabileceği elbet çok muğlak olacak ve belki de UEFA'da yarı final başarısını göremeyecekti Fenerbahçe. Aykut Kocaman bu süreçte kulübün hem yöneticisi , hem başkanı olmuş, hem de Teknik Direktörlüğüyle kulübü ayakta tutmuştu. Takım UEFA'dan ceza alıp Şampiyonlar Ligi'ne gidemeyecek, büyük bir gelir kaybı yaşayacak, eldeki futbolcuların birçoğunu kaybedecek, bir takımın başına gelebilecek bütün felaketler yaşanacak ancak Aykut Kocaman'ın liderliğinde takım ayakta duracaktır. Aziz Yıldırım'ın Aykut Kocaman'a gönül borcu sadece bir yıl sürecek ardından ona da yol vermeye vicdanı elverecektir.

Daha sonra Ersun Yanal gibi bu ülkenin ender yetiştirdiği, ilkelerine sahip çıkan, kafasında bir oyun planı taşıyan, bir başka Teknik Direktör gelecek, Fenerbahçe'yi gümbür gümbür bir futbol oynatarak daha ilk yılında şampiyon yapacak ancak her ne hikmetse o da bu yolda Aziz Yıldırım'a yaranamayacaktı. Özel hayatı konu olacak, 'sabah uyuyakalıyordu' , 'işe geç kalıyordu' gibi işi dokuz altı mesaisi olmayan, yaratıcılık olan teknik direktörlük için gayet anlamlı bahanelerle yol verilecekti. Yetmeyecekti bant kayıtları ortaya çıkacaktı, soyunma odası mahremiyeti yerlere düşecekti. Ne garip tapelerden en çok şikayet eden Aziz Yıldırım değil miydi zamanında? Şimdi Ersun Yanal'ın gönderilişinde gelecek tepkileri önlemek babında bel altından çalışıldığına şahitlik ediyoruz.

Aslında Aziz Yıldırım'la bütün teknik direktörlerin problemi ortaktır: Teknik direktörlerden daha fazla Teknik direktörlüğü bilmesidir. Soyunma odasına iner, sağında solunda kim varsa paylar, sırası geldiğinde taktik verir, antrenmanlarda ve maçlarda oyunculara direktif verebilir, çok kızarsa hakem odasına girmeye kadar mevzuyu götürebilir. Ersun Yanal'la birlikte anladık ki idman programına da oldukça hakim.

Aslında son yaptığı açıklamalarda bunu açık açıkça söylüyor, "Son üç sezondur edinilen başarılarda teknik direktörün hiçbir katkısı yoktur" diyor. Bir nevi bütün başarıları sahipleniyor. Biz yoksak başarıda yok diyor kısaca. Buyurun size ülke gerçeği işte. Fenerbahçe'nin başarısını bir takım başarısı olmaktan çıkartıp kendisiyle tanımlıyor.

İşin garip tarafı medyada bu konuyla ilgili bir iki yazarın dışında tek bir cümle yok. Cümle olmadığı gibi Ersun Yanal basın yoluyla yerin dibine sokuluyor, istifa ettirmek yetmemiş anlaşılan bir de itibarsızlaştırmak gerekiyor. Medyada bolca Aziz Yıldırım'ı okuyoruz. Ersun Yanal'ın ne yaşadığına dair hiçbir cümle göremiyoruz. Bundan ziyade daha çok onun yerine kimin geleceğini tartışıyoruz. Bunca vakadan sonra hangi yerli antrenör Fenerbahçe'nin başına teknik direktör olmaya cesaret edebilir o da apayrı bir konu.

Aslında daha önce de yazmıştım Fenerbahçe'nin kahramanı kim diye ancak tekrarlamakta sakınca görmüyorum. Gezi direnişi belki de o tarihlerde en çok Aziz Yıldırım'a yaramıştı. Evet şike süreci daha çok Fenerbahçe'nin futbol piyasasındaki parasal alanın el değiştirmesiyle ilgiliydi, ancak şike de malumunuz üzere bu toprakların gerçeğiydi. Bu süreçte Aziz Yıldırım Fenerbahçe taraftarının desteğine çok fazla ihtiyaç duyacaktı, Fenerbahçe taraftarı da bütün geçmişi sineye çekip Aziz Yıldırım'ın arkasında durdu. Ne var ki bu Aziz Yıldırım'ın arkasında durma hali Aziz Yıldırım’dan bir kahraman yaratma haline büründü ki görüldüğü gibi olmuyor, olamıyor. Huylu huyundan vazgeçmiyor ve bütün bu olup bitenlerden sonra insan ister istemez soruveriyor, Fenerbahçe’nin kahramanı gerçekten Aziz Yıldırım mı? Fenerbahçe tek kişilik bir takım mı?