CHP’nin askerlik konusunda Meclis’e verdiği tasarıya AK Parti’den gelen tepkiler, merakla takip ediliyor. Özellikle de Başbakan’ın “Onlar millete ödettikleri bedellere baksınlar, bedelliyle ne işleri var” şeklindeki cevabı ilgi çekti.
Hükümetin, CHP’nin önerisine (en azından şimdilik) pek sıcak bakmadığını görüyoruz. AK Parti’nin önerinin içeriğine mi, teknik detaylarına mı, CHP tarafından getirilmiş olmasına mı yoksa zamanlamasına mı karşı olduğu konusunda net bir şey söylemek zor.
Son dönemde, CHP tarafından sadece askerlik sisteminin yeniden düzenlenmesi noktasında değil, birçok alanda geçmişten farklı sivilleşme (yeni laiklik yorumu, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapılandırılması vb) projeleri gündeme getiriliyor.
Bugüne kadar ‘asker eksenli’ bir siyasetin savunucusu olarak ün yapmış CHP’nin tam tersi yönde projeler üretmeye başlamış olması, bir sürpriz etkisi yapıyor. CHP’nin alışıldık ‘asker ekseni’nden kopuş yönündeki çabasını (bu çabanın zamanlamasını, stilini, yetersiz kaldığı noktaları vb eleştirmek mümkün ve gerekli olsa da) görmezlikten gelmek bu noktadan sonra gerçekten de haksızlık olur. 

Askerin siyasetteki ağırlığı
AK Parti’nin askerin siyaset içindeki ağırlığından hâlâ şikâyetçi olduğu biliniyor. Ergenekon ve Balyoz operasyonları, birer darbe operasyonu. CHP’nin bu konudaki performansının hâlâ çok kötü olduğu bir gerçek. Baykal, davanın ‘avukat’lığını üstlenirken Kılıçdaroğlu da şanssız bir şekilde, ‘Ergenekon üyeliği’ne talip olabildi. AK Parti hükümetinin bu operasyon ve davaları çökertmek isteyenlerin karşısında kararlı bir duruş sergilemeyi sürdürmesi çok önemli.
Ancak ilginç şekilde, Ergenekon ve Balyoz davaları konusundaki sağlıksız tutumuna rağmen, son günlerdeki sürpriz çıkışlarıyla yeni CHP yönetimi, askerin siyasetteki ağırlığından rahatsız olan bazı kesimleri etkileyecek bir izlenim veriyor.
Birçok yorumcu, CHP’nin son çıkışlarının ‘inandırıcı’ olmadığını düşünüyor -ki CHP’nin Ergenekon ve Balyoz konusundaki tutumu, gerçekten de bir inandırıcılık sorununa temel oluşturuyor- ama ne olursa olsun, bir ‘çıkış’ın inandırıcı olup olmadığı sınanarak anlaşılır. Yönelimi dikkatlice takip etmek, ‘olmaz’ diyerek kestirip atmaktan daha akılcıdır. 

Asker sayısı ve askerlik süresi
CHP’nin hazırladığı tasarıya karşı TV’lerde ve gazetelerde üretilen bazı argümanları hayretle karşılıyorum. Bazı temel soruların tekrar gözden geçirilmesinde büyük yarar var.
800 bin kişilik bir ordu savunma ihtiyacı için gerçekten gerekli mi? Ülkemizde hâlâ baskıcı bir şekilde uygulanmakta olan ‘zorunlu askerlik’ uygulaması, militarist devlet yapılanmasının temeli değil mi? Türkiye’nin darbeci geleneği içinde ordunun ekonomi dahil her alanda dominant hale gelebilmiş olmasına ve ‘savunma’ kaygısının çok ötesinde bir konumda bulunabilmesine hizmet eden en temel unsurlardan birini, şu anki askerlik sistemi ve kültürü oluşturmuyor mu? Bu ve bu gibi sorular karşısında kafası en net olan kişilerden biri Başbakan Tayyip Erdoğan’dı. Tayyip Erdoğan, askerin siyaset ve toplum içindeki ağırlığının ne anlama geldiğini en iyi bilenlerden biri olmanın yanı sıra bu ‘ağırlığın’ doğrudan mağduruydu da… AK Parti’nin, askerlik sisteminin yeniden düzenlenmesine ve gençlerin yaşadığı mağduriyeti gidermeye yönelik vaatlerde bulunduğu ve kitlesel bir beklenti yaratmış olduğu da bir gerçek.
Peki Başbakan ve AK Parti yönetimi şimdi neden böyle davranıyor?
AK Parti, CHP’nin askerlik konusundaki projesini hem büyük bir kitlenin mağduriyetinin giderilmesi hem de sivilleşmenin derinlik kazanması ve askerin sosyal-siyasi hegemonyasının daha da sınırlandırılabilmesi için imkân olarak görebilirdi. Böyle önemli bir şans söz konusuyken konunun çeşitli polemiklerle geçiştirilmesinden AK Parti de Türkiye de kazançlı çıkmaz.
CHP’nin tasarısı önemli bir imkândır. Değerlendirene.