Avrupa Birliği’nin Mesleki Hareketlilik Programı’na ilişkin açıklamayı elbette AB’den sorumlu bakan Egemen Bağış yapacaktı ve yaptı da. Programa adını veren ise şehreminimiz Kadir Topbaş’tan sonra Galata Köprüsü’nün en iyi ikinci mimarı olarak tanınan Leonardo da Vinci olarak belirlenmiş.
Avrupa Birliği’nden sorumlu bakanımız Bağış da Avrupa ile Türkiye arasında bir köprünün mimarı olarak üzerine düşen görevi yerine getirmek amacıyla şu tatlı latifeyi dünya kamuoyunun dikkatine sundu: “Geçen gün kamyon sürdüm, Leonardo da vinci.”
Sayın Bağış konuşmasını “Birileri ‘İmam hatip mezunu başbakan kabul edemeyiz’ diye engeller koydu ama gelin görün tarihin en başarılı başbakanı oldu. Demek ki insanları hor görmemek lazım, herkese fırsat vermek lazım” diyerek tamamladı. Günün anlam ve önemine uygun bu açıklama Avrupa ve Türkiye’de henüz bu konuyu anlamamış olanlara, Leonardo da Vinci ve imam hatip liseleri arasındaki köprüyü de bir daha göstermiş oldu.
Eminim kabinesinde kendinden daha tecrübeli olanlar Sayın Bağış’ı “Kamyon sürenlerin çok olsun” diyerek tebrik etmeyi ihmal etmemişlerdir. Hayatta olsa Sayın Leonardo da Vinci’nin de uzun olacağından şüphe edilmemesi gereken bu tebrik kuyruğuna katılacağını tasavvur etmek herhalde basit bir hayalperestin yanıltıcı hülyası olarak anlaşılmayacaktır.
En azından Egemen Bey’in bu ülke için yaptıklarının farkında olanların bu mevzudaki idrakine güvenim tam. Geri kalan ahali de kendini bir an önce eğitmelidir. Bu amaçla, bir kısmına hararetle Leonardo da Vinci Mesleki Eğitim Programı’nı tavsiye ederim.
Bu kamyon, vinç işini amma uzattın diyerek beni her vatandaşın doğal ödevi olan iktidar ve istikrarı koruyup kollamayı biraz fazla kaçırmakla suçlayanlar olacaktır. Başka bir vakit olsa her ne kadar bedhah olsalar da bu kişilerin az da olsa bir haklılık payı olurdu.
Fakat bilmedikleri, bir süredir okuduğum bir haberin aleviyle milli şuurumun yalazlandığıdır. O sebeple Sayın Bağış’ın bir küçük açıklamasının bile AKP’nin temsil ettiği bir büyük vizyonun ayrılmaz parçası olduğunu idrak etmiş bulunmaktayım. Bundan böyle de partimize ve onun her temsilcisinin her satırına hak ettiği yeri vermek niyetindeyim.
Şahsımı bunca heyecanlandıran ve mahcupça itiraf edeyim bunca senedir farkında olmadığım milli bir heyecanla içimi kaynatan maalesef Sayın Bağış’ın açıklamaları değil.
Belki birazdan bahsedeceğim konu olmasaydı ben de Leonardo’nun vincinin açılan ve açılamayan başlıklarını düşünerek bir başarı hikâyesinin tadını çıkarırdım.
Fakat vizyonerliği öğrendiğim devlet büyüklerimden aldığım ilhamla gözümü daha ileriye diktim ve hükümetimizle bağlantılı olmayan kuruluşların ileri görüşlülüğünü bile incelemeye aldım.
Türk Hava Kurumu Başkanı’nın geçen hafta söyledikleri hâlâ kulaklarımda çınlıyor. Başkanın muştuladığına göre Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’te ‘uzay gemisiyle uzaya gideceğiz’. Burada da kalmayacak bu iş. Çünkü Başkan Osman Yıldırım sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ve inanıyorum ki hep birlikte uzayda yeni bir Türkiye kurmayı hedefliyoruz.”
Böylece 1998 yılında Marmaris’e dikilen ve 2009 senesinde birileri tarafından denize atıldıktan sonra kurtarılan iki metrelik astronot heykeli de derin bir nefes alacaktır.
Leonardo’nun vinci, Bağış’ın bakanlığı, 2023’ün uzay gemisi ve Marmaris’in astronot heykeli. El ele, Cumhuriyetimizin 100. yılına doğru koşar adım gidiyoruz.
Gündemimizin sıhhati bundandır. Sevinin küçükler, övünün büyükler, akıl sağlığımız kutlu olsun.