Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın da aralarında olduğu Fethullah Gülen Grubu’na bağlı bazı medya çalışanları gözaltına alındı.

AKP-Cemaat koalisyonu zamanlarında algı operasyonu yapmakta uzman hale gelenlerin Fethullah Gülen Grubu tarafı yaşananları hemen “Medyaya Darbe Planı” olarak kodladı. AKP medyası ise “Paralel Yapıya Operasyon”.

AKP-Cemaat koalisyonu zamanlarında medya büyük baskı gördü, çok sayıda medya çalışanı işinden edildi. KCK operasyonları adı altında Kürt hareketinden yasal çalışmalar yapan binlerce insan tutuklatıldı, 46 Kürt basını çalışanının yargılandığı KCK basın davası açıldı.

Devrimci Karargah davası adı altında ise bahsedilen örgütle alakası olmayan çok sayıda sosyalist basın çalışanı aynı torbaya atılarak tutuklandı. Hatta sol örgütlere yönelik operasyonlarıyla bilinen bir Emniyet Müdürü olan Hanefi Avcı da yazdığı kitapta Fethullah Gülen Grubu’na dokunduğu için Devrimci Karargah davasından tutuklatıldı, üstelik ceza aldı.

Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın’ın da aralarında olduğu birbirleriyle alakası olmayan çok sayıda gazeteci de Ergenekon’la bağlantılandırılıp içeri atıldı.

Onlar içeri atıldığında Ekrem Dumanlı 7 Mart 2011 tarihinde “Paniğe ve öfkeye gerek yok hukukî süreç işliyor” başlıklı yazısında şöyle demişti:

Hiç kimseyi bir çırpıda suçlu ilan etmek doğru olmadığı gibi; hiç kimseyi aynı şekilde suçsuz ilan etmek de doğru değildir...

Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık... Bunlar darbeci miydi, derin yapılarla gizli bağlantıları var mıydı, psikolojik harbin birer parçası mıydı, bazı odakların yönlendirmesiyle kara propaganda yapmışlar mıydı, ülkede kaos oluşturacak bir atmosfere zemin hazırlamışlar mıydı? Bu soruların cevabına bir nefeste 'evet' ya da 'hayır' demek bu aşamada mümkün değil.

Demem o ki bu ülkede her gazeteci, gazeteci değil; her gazeteci haber peşinde koşmuyor. Bazıları ihbarcılıkla habercilik arasındaki farkı bir kalemde çizip atıyor. O yüzden acele etmeye gerek yok. Paniğe, hiç gerek yok. Dava dosyası teşekkül edecek ve nasıl olsa şeffaf toplum olmanın gereği, her şeyi ayan beyan göreceğiz.

Başbakan, doğru söylüyor: "Bırakın yargı işini yapsın."

Bırakın... ki, belgeler, bilgiler, bulgular konuşsun...”

***

AKP-Cemaat koalisyonu zamanlarında yargının suç isnad edilenlerin suçlu olduğunu kanıtlaması gerekirken, insanlar suçsuzluklarını kanıtlamak için uğraş verdi yıllarca. Ve atılan çığlıklara her seferinde "Bırakın yargı işini yapsın" denildi ağız birliği yapılarak.

Peki, Fethullah Gülen Grubu'na ve Ekrem Dumanlı’ya yönelik operasyon sonrası Ahmet Şık nasıl bir yorum yaptı biliyor musunuz?

Twitter'dan şöyle yazmış: “Birkaç yıl önceki faşizm döneminin kudretli sahiplerinden Cemaat'in bugün yaşadığının adı da faşizmdir. Faşizme karşı çıkmak erdemdir”.

Bence Ahmet Şık’ın bu sözleri Ekrem Dumanlı ve onun zihniyetindekilere iyi bir ders niteliğinde.

Çünkü hukuk, bağımsız yargı ve adalet herkese lazım. Siz bunları siyasallaştırıp “oyuncak” haline getirirseniz, o oyuncağı eline geçirenler herkesle ve elbette sizinle de oynar.

O “oyuncak” bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde ve artık istediklerini polis, yargı ve medyası eliyle etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının yıldönümünde gündemi değiştirip, halkın gözünü buradan kaçırıyor.

Yaşadıklarımız Ak Parti’nin de, Fethullah Gülen Grubu’nun da basın özgürlüğü, bağımsız yargı, demokrasi, özgürlük ve insan hakları anlayışlarının ilkesel değil araçsal olduğunu bir kez daha gösterdi bizlere.

Bu konulardaki tutumları zamana göre değişkenlik gösterdi hep.

Çıkarlarına göre belirlendi davranışları.

O nedenle yıllardır en çok bu kavramları kullanıp, en çok bu kavramların içini boşalttılar.

Kol kola, omuz omuza…