İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu,
Geçtiğimiz sene Ağustos ayında Basmane sokaklarında, her kaldırım taşına bir mülteci düştüğü zamanlarda, insanlar o sıcaklarda serin bir yer ararken siz fuar kapısını bu insanlara kapattınız. İnsanlar kartonlar üzerinde yatıyordu. Çocuklar, yaşlılar, kadınlar, gençler... Biraz temiz suya, bir tas çorbaya, tuvalete, temel sağlık hizmetine, biraz "hoş geldiniz"e muhtaçken siz bu insanlara kapıları kapattınız.
Ben şahidim...
Ayrıca Basmane'deki Çorakkapı Camii'nin kapıları da kapatıldı mültecilerin suratına. Bu camiideki görevli benim gözümün önünde mültecilere bağırarak onları kovdu. Sebebi ise ıslak ayaklarıyla camii önündeki halılara basmalarıydı.
Ve siz bu konuda da hiçbir şey yapmadınız.
Ben şahidim...
"Kapıları kapatmak" diyorum sayın Kocaoğlu... Hem gerçek anlamıyla hem de mecazda siz bu deyimin hakkını verdiniz. Halkların Köprüsü Derneği, Mülteci-Der, Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği, İHD, Mazlum-Der defalarca size çağrılarda bulundular. İnsanların hijyen, temizlik ve gıda ihtiyacı olduğunu söylediler. Sadece fuarın ve camiinin değil, şehrin hem mekan olarak hem de yönetim zihniyeti olarak da kapıları açması gerektiğini dile getirdiler hem de defalarca...
Ben şahidim...
Eminim ki bu yazdıklarıma karşı sizin de söyleyecekleriniz vardır; "bazı konular görev tanımımız dışında, bizler de şunları yaptık..."...vs...vs...vs... Lakin hiçbir açıklama mültecilerin İzmir'de yaşadığı sıkıntıları açıklayacak kudrette değil benim nazarımda...
Sayın Kocaoğlu,
Ben basit bir videocuyum. Sosyal konularda videolar çeker, bunları internette paylaşırım. Belki birileri görür de harekete geçer, ellerinden geleni yapar ümidiyle. Benim tek motivasyon kaynağım bu... Başta kendim olmak üzere birilerini harekete geçirmek. Ben mültecilerle ilgili video çekerken utanıyorum sadece video çekebildiğim için. Diğer taraftan, bu kadar derin ve önemli bir konu hakkında video çekmediğim, yani gördüğümü anlatmadığım, aktarmadığım zaman da utanıyorum. Yani diyeceğim o ki ben hep utanıyorum. Ama gelin görün ki elimden gelen en iyi şey de bu.
Beni geçin, tanıdığım doktorlar, akademisyenler, öğretmenler, öğrenciler var mültecilerle ilgili canhıraş çalışan. Bu kişiler düzenli olarak sahaya çıkıyorlar; sağlık taramaları yapıp, dayanışma çağrılarında bulunuyorlar, yapıyorlar, yeşertiyorlar, ekiyorlar, güzelleştiriyorlar... Bu insanlar kendi özel hayatlarından, zamanlarından ayırıyorlar, yetmeyince kendi ceplerinden harcıyorlar...
Ben şahidim...
Oysa siz milyonlarca insanın yaşadığı bir kentin belediye başkanısınız. Mesela siz Basmane'de dolaşırken neler hissediyorsunuz?
Eğer ufak da olsa bir şeyler hissediyorsanız elinizden hiç mi bir şey gelmiyor? Hiç mi bir projeniz yok? Her şey mi yolunda size göre, hiç mi eksik yok?
Ben İzmir kadar zengin olmayan, yoksul şehirler de gördüm mültecilerin yaşadığı. Olabildiğince kısıtlı imkana rağmen ellerinden geleni yapan, yapmaya çalışan, en azından deneyen belediyelere sahip şehirlerdi bunlar...
Ben şahidim...
Onbinlerce mültecinin bu kadar içimizde ama en temel insani gereksinimlerden uzakta yaşadığı bu kentte yapabildiğiniz tek şey mezarlarına gül bırakmaksa...
Siz bu şehri kazanmış olsanız da; siz bir şehri kaybetmişsiniz demektir aslında...
İyi günler sayın Kocaoğlu... İyi günler...