Sevag Balıkçı…

2011 Nisan’ında askerlik yaptığı sırada öldürüldü.

O dönem medyada yer aldı haberi.

Zaman geçti, unutuldu her olay gibi.

Sesini bir türlü duyuramadı ailesi.

 

Bugün kamuoyu nezdinde “Sevag Balıkçı” dosyası çoktan tozlu raflara kaldırılmış durumda.

Artık medya Diyarbakır’daki duruşmaları rutin haber olarak görülüyor, gazete ve televizyonlarda yer vermiyor bile.

Neden mi?

 

Sevag Balıkçı askerdeyken öldürüldü.

Ya da “devlet” tanımını kullanmak gerekirse “şehit oldu”.

Ama nedense pek kullanılmadı bu ifade onun için.

Nedeni belli olsa gerek.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Vefat eden birisinin şehit olabilmesi için Müslüman olması mutlak anlamda gereklidir” sözleri yeterli değil mi?

Bu nedenle uzak duruldu onun davasından…

 

Sevag Balıkçı’nın ölüm tarihi de bir başka tartışma konusuydu.

Öldürülüş günü Ermeni soykırımının yıldönümü 24 Nisan’dı.

Yani katliamın 96. yıldönümünde o da bu topraklarda benzer bir kadere kurban gitmişti.

Bu durum onu biraz olsun gündeme taşısa da aynı nedenle bir kesim uzak durdu bu davadan.

 

Sahiplenilmedi Sevag Balıkçı’nın ölümü kitleler tarafından.

Halbuki o yakın dönemde Türkiye’de Ermeni cemaatinin ikinci önemli kaybıydı.

Hrant Dink’in ardından göz göre göre öldürülmüştü.

Fakat onbinler yürümedi arkasından.

Davasının arkasındaki sis perdesi aralanmaya çalışılmadı.

Sloganlar sarmadı Osmanbey’i.

 

Bunun çeşitli nedenleri var elbet.

Öncelikle Sevag Balıkçı, Dink gibi İstanbul’un ortasında gündüz saatinde öldürülmemişti.

Üstelik bu şehrin en “beyaz” caddelerinden birinde, bir ucunda Atatürk evi diğer ucunda Harbiye Askeri Müzesi bulunan, Taksim ve Mecidiyeköy’e geçişin vazgeçilmez anayolu Halaskargazi üzerinde değildi onun kurşunlara hedef olduğu yer.

Batman'a bağlı Gümüşörgü Jandarma Karakolu'nda öldürülmüştü.

Yani İstanbul ve Ankara’nın kadrajının dışındaydı.

Oralarda ölüm “vaka-i adiye”ydi

 

Üstelik işi gazetecilik de değildi.

Öldükten sonra ismi rant kapısı haline gelemezdi!

Kimse için “arkadaşım Sevag” demek, yaşamı boyunca hiç tanımamasına rağmen “arkadaşım Hrant” hatta bir adım daha atıp “Hrant ahparik” deyivermek kadar bereketli değildi, olmayacaktı da…

 

İşte böylece aramızdan sessiz sedasız ayrıldı Sevag Balıkçı.

Bizi günahımızla baş başa bırakarak…