Yeni dünyanın kodlarını bilmiyorum o yüzden bazen şaşkın bazen öfkeli anlama hevesindeyim, kaç haftadır televizyonda hep Cem Yılmaz’ı görüyorum. Hatta TRT de bir ay önce eski gösterilerinden birilerine şahit olmuştum şaşırarak seyrettim, onların yayın akışında tuhaf göründü gözüme.

Yakın dönemde tv8 konuk oldu. Russel Crow, Yılmaz Erdoğan falan da vardı ama en çok O konuşuyordu. Bir alık hali var ben de bu aralar sadece seyirciyim ve duygu sonra geliyor sonra da düşünce. Kamera geniş aldıkça anladım ki Çanakkale hakkında çekilen filmin kadrosu oturmuş konuşuyorlar yani Cem Yılmaz konuşuyor Russell Crowe eline bir not kağıdı almış hata yapmak istemiyor anlaşılan Yılmaz’ın hızına da yetişemeyeceğini biliyor teslim olmuş belli orada sıkkın oturuyor. Tüm konuşmalar bitince anlaşıldı ki bu filmin yapılması fikri Cem Yılmazdan çıkmış. Fikir babası o, anlatmış düşüncesini, Crowe’a duygu geçmiş anlaşılan ona da, o da hayata geçirmiş.

Film Crowe’un elinde bir dal parçası ile su ararken başlıyor. Yanında köpeği var. Suyu buluyor, kuyu açıyor seviniyor kuyudan çıkışına köpeği şahit oluyor. Orada ağaç dallarından kesip bir bina inşa ediyor ve yorgun eve geldiğinde karısı çocuklarının ayakkabılarını boyuyor ve uykuya yatan oğullarına her zaman yaptığı gibi masal okumasını istiyor. Yorgun olan adam karısının bu isteğini yerine getirmek istemiyor sonra karısının acısına ya da kendi merhametine yenik düşüp boş yataklara masal okuyor.

Uykuya yattığında ise karısı onun yanağını okşayıp evden ayrılıyor. Yaşadığı ızdıraba dayanamadığı için gidip kocasının toprağın altından çıkardığı suda kendini boğuyor.

Her gün gittiği kilisenin rahibi kadını dini vecibelere göre gömmek istemiyor çünkü kadın intihar etmiş. Rüşvet veriyor şimdi ki dünyanın dilinde adam rahibin dilinde ise kilisenin ihtiyacı olan adam tek binek aracını ondan istiyor. Onu da al diyor üç oğlunu savaşa, karısını onların acısı yüzünden kaybetmiş olan baba.

Sonrası bir yolculuk. Oğullarını aramak üzere geriye çocuklarını kaybettiği yerlere yolculuğa çıkıyor adam. Oğullarını ararken aslında kendinde başka yanlar tanıyor. Çünkü yeni bir kadın ve çocuk giriyor hayatına. Bir birlerine yardım etmek zorunda kalıyorlar yaradılışlarından dolayı.

Cem Yılmaz filmde bir türkü söylüyor, hey onbeşli onbeşli diye bir şey. Şimdilerde geçmişin duygusunu unutmuşların içini başka türlü anlamlandırdığı o zamanlarda çocukların askere gittiği çocukların çocuk olmadığı zamanları anlatan bir türkü. Riskli seçim, ona söyletmek de riskli çünkü daha önce bir filmde kahvede söylemişti ve o sahne zihinlere çakılmıştı. O yüzden bunu tekrarlamak hele ki bilindik bir türkü ile bu riskliydi bana göre.

Zaten Cem Yılmaz sıkıntıyla bu türkünün neden seçildiğini ve söylendiğini tv8 de ki programda anlatmaya çalıştı ama ben anlamadım.

Şimdi yeni filmi vizyona girdi Cem Yılmaz’ın ve söylediğine göre karşılıksız katkıda bulunan tv8 televizyonuna teşekkür etti 3adam programında.

Orada bulunan insanlara gençler, diye hitap etmesi tuhafıma gitti, bunu söylerken gayet ciddiydi. Oysa yine tüm sohbet boyunca abisi ile tuluat yaptılar, diğer oyuncuların konuşmasına pek fırsat vermediler. Cem yılmaz konuştu arada abisinin kucağına bir laf attı o da yuvarlayıp ona sözü geri gönderdi falan.

3adam’ın kadrosu aynı zamanda televizyonunda demirbaş kadrosu olan gençler de film ekibini 3cü sezondaki bu ilk programlarına gelmelerinden ne kadar hoşnut olduklarını minnettarlıkla dile getirdiler.

Bu aralar yolların izindeyim çünkü yolculuğumun şahitliğindeyim.

Hepimiz taşıyıcıyız, birilerini alır bir yerlere taşırız.

Dünyanın görünmez, bakana çok net görünen, kendiliğinden kurulmuş ya da insanlar yüzünden bozulmuş bir sistemi var.

Bazen bu korkutucu görünse de kabul ettiğiniz zaman sakinleştirici bir panzehiri var.

Şimdilik Hepsi bu kadar.

Güzel günlerde görüşelim.