Hayat denen pratik döngüsünde, akıllı telefonların ekranında kendini  arayanlar ve yıllarca “Edlê” türküsünü “Ay akşamdan ışıktır dılo dılo yaylalar” çevirisi ile dinleyenler. Biliyoruz ki kapitalist sistem denilen çark, her geçen gün herkesi aynılaştırıyor.

Meselenin meseleyi gündem içinde kovaladığı  siyasi atmosferde 'uçkur' endeksli tartışmalar öz itibari ile var olanın dile dökülmesidir. Kızlı-erkekli yakınlaşmanın dilden dile gezdiği ve beraberinde çeşitli sorunları da gündeme getirdiği ve yine birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz bu günlerde -konuyla nasıl bir alt metin bağı kuracak bilmiyorum ama- sizlerle bir hikayemi paylaşmak isterim…

Vermek

Bundan yıllar önce, sene milenyum başlangıcı. Ben eğitim sistemine uygun bir ruh haliyle, sosyal devlet anlayışına ters bir durumla nakit karşılığı dershaneye gidiyordum. Malumunuz, hormonların beyni yönettiği bir dönem ve dönem gereği aynı ruh haline sahip benim gibi 3-5 işe yaramaz geometri dersine giren hocamızı tabiri caiz ise muhabbetimize başrol yapmıştık. Sevgili hocamız bilgisiyle eğitim sistemini değiştireceği gençler yetiştiriyor inancıyla  ders işlerken, ben  ve 3-5 yaşıttaşım sürekli cinsiyetçi ve homofobik bir algıyla hocamızın her dediğini çarpıtıyorduk. Örnekle derseniz eğer… Rezaletimizi daha aşikar etmemek için sadece bir örnek vereyim.

Hocamız “bu açıya şu değeri verirseniz” derken biz “vermek” fiilinden içimizdeki hormonları salıyorduk muhabbete. Bu hocamız ise düzenli tacizler sonucu birikmiş olan tepkisini  “aile yapısına” uygun ahlak anlayışı ile geçiştirmeye çalışıyordu.

Yine günlerden bir gün çok ciddili konusuz espriler yapan bize, hocamız dayanamadı ve dedi ki: “Millet eline alamıyor,siz ağzınızdan düşürmüyorsunuz… " Bu cevaptan sonra susmanın ve tek taraflı duyguların insanı nasıl esir aldığını ve başka esaretler yaratmak adına insanı nasıl rezil ettiğini anladım, anladık.

Bu hikayeyi niye anlattım. Şimdi sevgili Las Vegas’ı benim gibi belgesellerden izleyenler.  Günlerdir gençlerin ter hesabını yapanlara, algı anlayışını bel ve belden aşağıya yoğunlaştıranlara cevap vermek gibi bir niyetim yok.

Canım şimdi, her seferinde mikrofon başında kadına erkeğe ahlak dersi vermeye çalışanlara; asgari ücretliyi, kadın cinayetlerini, çocuklara tecavüzü, adalet gelmeyen katliamları, paralı eğitimi ve  süründüren sağlık sistemini, hali hazırda gelecek belirleyen ”barış sürecini”, hasta mahkumları, hukuksuz yargılamaları, zorunlu din derslerini ve vicdan denen hissiyatı öldüren yüzlerce sorunu hatırlatmak için değil… Öylece kendi kendime konuştum varsay…

***

Ahlakı bir de Van’da görmek isteriz, Unutma Van halen üşüyor…

***

Gerçek

Bir diğer mesele 3 Kasım'da Kadıköy’de Alevi kurumları tarafından yapılan "Eşit Yurttaşlık Mitingi"nde ortaya çıkan manzaraya dair. Şimdi yapılan mitinge yönelik birkaç sorum olacak. Ricamdır sorular üzerinden bir karşıtlık aramak yerine merakıma ilaç olmanız.

Sorularım şöyle: Mitinge sahnenin orta yerine M. Kemal  posteri  asmanın nedeni nedir? M. Kemal ve Halk Fırkası kaç cem evi açmıştır? Hacı Bektaşi Veli dahil bir çok dergahı ve cem evini kapatanlar kimlerdir? Cumhuriyet tarihi boyunca Alevilerin maruz kaldığı katliamlar ve ötekileştirici üslubun altında ne yatıyor?

Mitingde konuşan bazı kurum temsilcilerinin konuşmalarından çıkan sonuca dair diğer sorularım da şöyle: Alevilik İslam’ın bir parçası mıdır, parçası ise neden benzer ritüeller yok? Eğer İslam’ın içindeyse neden İ. Doğan’a  tepki veriliyor? ( İ.Doğan’ın derdini biliyoz, hemen paklama olarak algılamayın lütfen)

"Çarh-ı Gerdunun elinden sırr-ı hikmet eyleyen
Hak Muhammed buyurdu ki Yektir Ali bir dedi
Hem evveli hem ahiri her şeye kadir dedi
Ali'ye şirk koşanlar mutlaka kafir dedi"
 
Mehmet Mustafa Dede

***

Ey sigaranın dumanında sevgili arayan duygusal kişilikler ve toplu taşımada yüksek sesle konuşanlar! Yürüyen merdivenlerde aciliyeti olanları hiçe sayıp sol tarafı muhabbete ayıranlar! Unutmayınız ki her canlı hayatı boyunca en az bir aciliyete  mazhar olacak ki…

Rojava'da devrim yürürken bu duruma çelme takmayı şiar edinenler, tarihin sayfasında yerini net bir şekilde almaktadır. Kesin bilgi, yayalım…

Yeni yüz koyunlar

Bir diğer meselemiz Şivan Perwer, İbrahim Tatlıses, Sayın Barzani ve Sayın Başkanın Diyarbakır çıkarması. Bence Şivan Perwer ve İbrahim Tatlıses bir araya gelmişken 10 gözlü köprüde bir klip çekecekler. Bu klipte de Kürt klip tarihinde daha önce herhangi bir klipte oynamamış yeni yüz koyunlar eşliğinde çekilecek ve köprüde buluşma sağlanıp “bridge together” sloganına gönderme yapılacaktır. Netice itibari ile kimin nereye gittiği değil , Ne konuştuğu, ne yaptığı ve ne yaşadığı önemlidir….

Tamam şimdi dağılabiliriz.

Ortada bir sorun var ve bu sorunun üstünü örtecek bir hamle sezdiğimizde eleştiri de mi yapmıyağ….

Kelam çoktur, muhabbet bitmez…

Şimdilik uzun süredir yazmamanın verdiği iç eleştiri ile cümlelerimi alıp bu yazıya son veriyorum…