Merhaba 2019!

Hayat yolculuğumuzda bir defteri daha kapattık, 365 sayfalık tertemiz, yeni bir defterin ilk yapraklarını aralıyoruz.

2018 birçoğumuz için zorlu bir yıl oldu. Siyasi, ekonomik, toplumsal, kültürel alanlarımızın kısıtlandığı, birbirimize olan tahammül seviyemizin daha da azaldığı ve bedel ödemeye devam ettiğimiz koskoca bir yıl...

Her ne kadar geçmiş yılların acısını, hüznünü, izlerini yüreğimizde taşısak da ben yeni yıla hâlen umutla, heyecanla girmeyi tercih edenler arasında yerimi aldım.

Ve biliyorum ki, içinde bulunduğumuz bataklıktan bizi yine umutlarımız kurtaracak. Uzun bir aradan sonra yepyeni umutlarla -kimi zaman yarım kalsa dahi- yazmayı temenni ediyorum.

Umut...

Yeni yılın ilk yazısında 'umut' demişken, geçtiğimiz günlerde kucağında kedisiyle, gözleri ışıl ışıl bakan bir çocuğun fotoğrafını gördüm sosyal medyada...

 

Bu çocuk, 17-25 Aralık sürecine ilişkin yasadışı ses kayıtlarını servis ettiği iddiasıyla İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu yargılanan eski CHP Milletvekili Eren Erdem'in 4 yaşındaki oğlu Ali…

Fotoğraf ile birlikte paylaşılan yazıyı okudum:

Ali, babasını görebileceğini öğrenince, sabaha kadar uyumadı; kedisiyle bekledi. Annesi birkaç saat önce, 7 aydır görmediği babasının birazdan arayacağını, yakında kavuşacaklarını müjdeledi ona...

194 gün sonra babasını görebilme, sesini duyabilme, ona sarılabilme umuduyla evde bekleyen 4 yaşındaki bir çocuğa babasının tutuklu olduğunu kim söyleyebilir ki?

Ali, babasının cezaevinde olduğunu bilmiyor; işlerinin yoğunluğundan dolayı görüşemediklerini sanıyor.

Ali, umutla babasını beklemeye devam ediyor.

7 Ocak Pazartesi günü duruşmada, delil durumu, yargılamanın geldiği aşama, tutuklulukta geçirdiği süre, sanık tarafından karartılacak delilin bulunmaması gerekçeleriyle Eren Erdem'in tahliyesine karar verilmişti.

Eren Erdem’in ailesi ve yakınları Silivri cezaevi önünde heyecanla, sevinçle tahliye edilmesini beklerken, henüz Cezaevi’nin kapısından dahi çıkmadan üst mahkemeden yakalama kararı geldi.

Saatlerdir oğlunu görebilme umuduyla cezaevi kapısında bekleyen Hüsniye Erdem daha fazla dayanamayıp gözyaşlarına boğuldu. Heyecanla bekleyişin yerini öfke ve gözyaşları aldı.

Silivri Cezaevi'nin önünde acılı bir baba haykırdı: '' O talimatları veren kişiye sesleniyorum. Kulağına küpe olsun, ne ben ne benim oğlum senden korkmuyoruz. Diz çöktüremeyeceksin''

Bu adam, Eren Erdem'in babası Hasan Erdem’di.

Yaşanan bu olayın ardından 1 gün sonra Barış Yarkadaş, sosyal medya twitter hesabından Hasan Erdem'in 'boyun eğmeyeceğiz' demesi üzerine ertesi günü çalıştığı iş yerinden çıkarıldığını duyurdu.

Birileri korkuyor, korktukça daha da saldırganlaşıyor ve kendilerinin önünde herkesin diz çökmesini istiyordu.

Sevgili Eren Erdem'i birkaç yıl önce tanıdım. Kendisine kurulan bu kumpas davasından alnı açık, başı dik, diz çökmeden çıkacaktır.

Elbette sadece Eren Erdem değil. Eren Erdem gibi hakkında asılsız iddianamelerle (iftiralar) tutsak edilen birçok gazeteci, yazar, milletvekili, düşünür bu kumpas davalarından alnı açık, başı dik bir şekilde çıkacaktır.

Evet, zor zamanlardan geçiyoruz. Belki de bizleri daha zor günler bekliyor olabilir.

Ama şunu asla unutmayalım.

Zalimin yarınlardan, gelecekten korkusu varsa, bizim yarınlardan ve gelecekten umutlarımız var.

Er ya da geç kaybedecek olan onlar.

Umut’la kalın…