Suriye hava kuvvetleri tarafından düşürülen F-4 uçağı konusunda yapılan açıklamalar biraz kafa karıştırıcı. Bakan Davutoğlu, uçağın ulusal radar sisteminin test edilmesi sebebiyle yapılan bir test/eğitim uçusu sırasında düşürüldüğünü söyledi. Bu kadar kritik bir dönemde o bölgede bir test uçuşu yapılmasının yerindeliği sorusunu şimdilik erteleyelim. Fakat bir başka soru daha var. O da bunun gerçekten bir ‘radar testi’ uçuşu mu yoksa bir ‘foto-keşif/istihbarat’ uçuşu mu olduğu.
Bu konuyu askeri konularda uzman bir tanıdığıma danıştım. Bunun bir radar testi olamayacağını söyledi. Gerekçeleri ise özetle şöyle: Radar etkinliği, erken uyarı ve hedef takip yeteneğini sınamak için RF 4 E gibi göreceli hantal bir uçak kullanılmaz. Uzman tanıdığım, kısaca RCS olarak bilinen ‘Radar Cross Section’ yani bir hava aracının radara yansıttığı ekonun şiddeti meselesini de fikrini desteklemek için öne sürdü.
Buna göre bahsedilen eko ne kadar güçlüyse hava aracı radara o denli kolay takılıyor. Radar testi için gönderildiği iddia edilen RF 4 E ise eski teknolojiyle yani RCS fazla dikkate alınmadan inşa edilmiş bir uçak. Yani radara yansıttığı eko güçlü dolayısıyla radara kolay yakalanabilir; bu sebeple de radar testinde kullanılması çok mantıklı olmayan bir uçak.
Danıştığım kişi, böyle bir görevde radar ekosu düşük olan yeni nesil uçakların kullanılması gerektiğini söylüyor. F-16 gibi görece yeni nesil, yüksek manevra kabiliyetli ve düşük radar ekolu bir uçak yerine filodaki en hantal jet olan ve radar ekosu yüksek RF 4 E’nin görevlendirilmesinin izah edilmesi gerektiğini düşünüyor.
Tanıdığıma Davutoğlu’nun “Riskli göreve bir uçak tek başına gönderilmez” tespiti hakkında ne düşündüğünü de sordum. O da istihbarat/keşif görevlerinde, uçağın tek olmasının esas olduğunu belirtti. Foto-keşif uçağının işin doğası ve gizlilik sebebiyle tek başına çalışmasının gayet normal olduğunu düşündüğünü söyledi. Sonra da ekledi: Filonun sloganı boşuna ‘yalnız, korkusuz, silahsız’ değil.
Bu soruların kamuoyunu aydınlatacak bir şekilde açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Suriye’nin yaptığının uluslararası hukuku ihlal edip etmediği ya da ne kadar ihlal ettiği başka bir konu. O husus uyuşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesi ilkesi gereğince Suriye’yle görüşülerek, o yoldan bir çözüm elde edilemezse Güvenlik Konseyi devreye sokularak halledilmeli. Fakat o uçağın bu kritik dönemde Suriye hava sahasını ihlal etmek pahasına orada ne yaptığının da açıklanmasını beklemek hakkımız.
Kamuoyu eksiksiz ve tam olarak bilgilendirilmelidir ki uçağın düşürülmesi konusunda hükümetin atacağı adımları bu bilgilendirme ışığında değerlendirebilsin.
Demokrasimiz için de tutarlı bir dış siyaset için de bilgisine güvendiğim bir uzmanın bu ciddi sorularının cevaplanması elbette cevaplanmamasından iyidir.