Şimdi anlaşılıyor Cem Boyner’in sözlerinin adresi. “Eğer insan hakları, insan onuru Türkiye’nin bölünmesinden, devletten daha önemlidir diyebiliyorsanız doğru yoldayız. Bunu yapamazsanız sayın Başkan bunu kısa yoldan kesin, bu işin altından kalkamazsınız” demesi sahiden “Başkan” Ümit Boyner’e değil toplantıda hazır bulunan diğer TÜSİAD üyelerineymiş meğerse. İshak Alaton’un “ağır toplar” dediği daha yaşlı ve etkili üyelere.

Ama anlaşılan o ki onlar ikna olmamışlar ve “özgürlük talebinin” bütün suçunu (!) “akademisyenlere”, deyim yerindeyse fırlatıp attılar. Ve tabii sonuçta da Cem Boyner’in dediği gibi bu işin altından kalkamamış oldular.

Doğrusu bu durum öncekilere benzemiyor bence. Yani TÜSİAD’ın “demokrasiden” yana görünüp de iş devlet vs. gibi konulara geldiğinde ani dönüşler yapması ilk değil. Ama bu kez bu dönüşün TÜSİAD’ı bitiren bir dönüş olacağı çok açık.

Doğrusu bir zamandan bu yana TÜSİAD’ın bir işdünyası örgütü olarak eski etkinliğini kaybettiği görülüyordu. Bunun bir nedeni diğer bazı başka işdünyası örgütlerinin ekonomide ve siyasette etkinliklerini arttırmış olmaları kadar TÜSİAD’ın zik zaklar çizen tavrıyla da ilgiliydi.

Zaman zaman liberal başkanlar ve liberal yönetim kurulları gelmiş olsa bile nihai durumda hep “sağcı”, “tutucu” ve “devletçi” “ağır toplar”ın ağırlığı TÜSİAD kararlarında hissedildi. Polisin bile polisin öldürdüğünü kabul ettiği gazeteci Metin Göktepe olayını kınayan bir kararın bile genel kurulda çıkmasını istemeyecek kadar devlet rayları üzerinde yürüyen bu insanların varlıkları TÜSİAD’ın asıl yüzü bence. 

İnsan bayağı hayıflanıyor şöyle doğru dürüst bir burjuvazimiz yok diye. Ben kendi hesabıma sermayenin “finans kapital” haline dönüşmesinin üzerinden bunca zaman geçtikten sonra, bugünün toplumlarında kendi toplumunun çıkarları için davranan bir burjuvazi bulabileceğimize pek inanmıyorum. O nedenle de bizim burjuvazimizden Fransız devriminin burjuvaları gibi “vatanı ve milleti” için ölümü göze alıp da bir şeyler yapmalarını hiç beklemiyorum. Ama içinde yaşadıkları toplumun hiç olmazsa daha demokratik, insan haklarına saygılı, daha özgürlükçü bir toplum olabilmesi için yapabilecekleri olduğuna inanıyorum.

Bu sözlerim de ondan.

Eğer becerebilirsek, yakın bir gelecekte ilk defa bir anayasa yapacağız. Anayasalar “birlikte nasıl yaşarız” sorusuna cevaben hazırlanmış metinler olduğuna göre toplumun her ferdinin görüşlerinin de bir biçimde yansımış olması gerekli. Böyle bir “sivil seferberlik” haline hazırlandığımız bu günlerde, doğrusu bazı eleştiri konularım olsa da önemli bulduğum TÜSİAD çalışmasının aslında TÜSİAD’ın değil de “Akademisyenler”in çalışması olduğunu duymak, tabii ki bu seferberlikte bir eksiklik duygusu veriyor insana.

Ama ne derler her şeyde hayır vardır diye. Bu 13 maddelik açıklamayla, devlet insan onurundan daha önemlidir anlamına gelen bu adım, kendi var edenlerin tarihsel misyonlarının da bittiğine işaret ederek belki de yeni bir TÜSİAD için bir başlangıç noktası olabilir. Belki de devletin yalnızca işdünyasına değil tüm topluma hizmet eden bir aygıt olması gerektiğinin daha bir anlaşıldığı şu günlerde Cem Boyner’in bu anayasa için söylediklerini bu eskimiş örgüt için biz de şöyle söyleyebiliriz: Böyle devam edemezsiniz sayın Başkan böyle iki başlı yürüyemezsiniz.