Son dönemde öyle bir hava estiriliyor ki Türkiye medyasında. Etik değerler ayaklar altına alınmış durumda.

 

Zaten her çatışma haberi sonrasında DTP / BDP’ye dönerdi mikrofonlar yıllar yılı. Açıkça bir kınama, PKK için “terör örgütü” denilmesi beklenirdi. Ama partililer hep iki taraftan ölenler için de acı mesajları verdi bugüne kadar. Vermeye de devam ediyorlar. Bu tavırları tabi ki tatmin etmedi hiçbir zaman “belli” bir kesimi.

 

Son süreç ise geçmiştekinden çok farklı.

BDP’lilerin (niyetlerini okumak bize düşmez) PKK’liler ile karşılaşması başlattı bu süreci.

 

Bunu Toktamış Ateş gibi tabirin tam deyimiyle belden aşağı vuranlar da oldu.

“Bir yanda, kadınsızlıktan yüzü gözü şişmiş bir PKK'lı; öbür yanda Sayın Kışanak tam "seyirlik" bir manzara idi. Dağda; bırakın kadını, çoğu kez yiyecek ekmek bulamayan bir PKK'lının, bu açlığını anlamak mümkün. Ama Sayın Kışanak'ın bu manzaraya neden gereksinim duyduğunu anlamak mümkün değil” ifadeleri gibi. Benzeri eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin zorunlu askerliği kapsamında silah altına alınmış gençler için edilse kim bilir ne fırtınalar kopardı bir kısım medyada orası ayrı…

 

Açıkça BDP - PKK ilişkisi kurup bir de üstüne, görüşülenlerden birinin bir çatışmada yer aldığını ifade edip vekilleri hedef gösteren de…

 

Son olarak açıkça BDP’lileri işaret eden haberse Gaziantep saldırısı ile gündeme geldi. Saldırıyı yaptığı öne sürülen PKK’li militanın BDP’lilerle görüntüleri ortaya çıktı aniden. Fotoğraflar manşetten verildi, yepyeni bir kamuoyu yaratıldı.

 

Sürekli AK Parti’li bir vekilin PKK tarafından kaçırılacağı iddiaları gazete sütunlarında yer alsa da aslında can güvenliğinden endişe edilmesi gerekenler hedef gösterilen BDP’liler.

 

Karanlık bir senaryo olsa da böyle bir şey gerçekleşirse belki doğrudan, açık açık olmasa da (twitter “kahramanları” büyük ihtimal büyük bir zaferle) bir kesim şunu diyecek ne yazık ki:

Ölmesi bizi zor duruma düşürdü ama o da hak etmişti aslında…

 

Bu acımasızlığın damarlarında dolaştığı toplumda ne mi olacak faillere? Tabi ki hiçbir şey.

Bir “beyaz bereli”nin kurbanı olarak görülmedi mi Hrant Dink? Dava süreci nereye vardı ki? Arkasındaki derin yapılanmada ilerleme sağlanabildi mi yıllar yılı?

Ya da Mehmet Sincar?

DEP Mardin milletvekiliydi Sincar. 1993’ün 4 Eylül’ünde faili meçhul cinayetleri incelemek üzere milletvekili ve partili arkadaşlarıyla birlikte gitmişti Batman’a. Ancak o da kurşunların hedefi oldu.

19 yıldır ne gelişme kaydedildi derseniz davada. Kocaman bir hiç…

 

Bu durum süregeldikçe, bir kesimin tetikçileri açıkça yargılanmadığı, arkadaki karanlık eller ortaya çıkartılmadığı sürece kesin çözüm çok zor görünüyor bana.

 

Umarım yanılırım…