‘Topal Seni’ şiirimi bir çeteden, bir hırsızdan, bir katliam suçlusundan kahraman yaratmak isteyen kesime karşı Bafra Hapishanesinde 2011 yılında yazdım. Şiirimi paylaşmadan topal Osman ile ilgili bir iki hatırlatma yapmak istiyorum.

Kahraman diye gösterilen Topal Osman[1] asker kaçaklarından biridir. Süren Osmanlı-Rus savaşına 1916 yılında Boçka'da dahil olmuş, çetevari davranışlarına orada da devam etmiş ve sıcak savaşı cepheyi görünce kaçma belirtisi göstermiş olduğu için birlik komutanı 50 değnek sopa cezası vermiştir. Bu sopayı bahane ederek çürük raporu almış ve savaştan kaçmıştır.

Hay uğursuz topal

hay uğursuz

Seni de dikmiş Giresun seni

Orta yerine meydanın

Seni de almış koynuna seni

Seni de kanlı hançer seni

Seni de ittihatçı kasap seni

***

Dikilmişte orta yerine meydanın

Güler bize otuz iki dişiyle

Ey gidi Giresun ey

Ey gidi celladına sevdalı ey

Dört yanını sis mi aldı da

Görmezsin Topal’ın uğursuz yüzünü

***

İngilizler İstanbul hükümetine verdikleri raporda Samsun ve çevresinde müslüman halkın Rumlara baskıda bulunduklarını bildirmiştir. İngiltere padişah Vahdettin'e bu bölgede Rumlara karşı girişilen saldırıların durdurulması için baskıda bulunur. Padişah yöredeki karışıklıkların önlenmesi amacıyla, Mustafa Kemal'i 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirir. Mustafa Kemal Hükümet Komiserliği ve askeri makamlara emir verme yetkisini de alarak 19 Mayıs 1919'da Padişah’ın emriyle Samsun'a gelir.

Daha sonra Atatürk'ün fedaisi diye nam salacak olan Topal Osman bu namı haklı şekilde elde etmiştir. Ermeni katliamına karıştığından dolayı İstanbul divanı harb tarafından tutuklama kararı çıkmış ve aranmaktadır.[2] Aranmakta iken Teşkilat Mahsusa’nın son başkanı Hüsamettin Ertürk’e göre Mustafa Kemal Samsun gelir gelmez Havza'da topal Osman ile görüşmüştür.

8 Temmuz 1919 tarihinde Vahdettin tarafından tutukluluğu kaldırılır. Tam bu dönemde tutukluluğunun kaldırılması tabii oldukça manidardır. Daha önceki gösterdiği çabalar bu hapis cezasının kalkmasında etkisi bulunur. Yani daha açık söylemek gerekirse ermeni katliamındaki başarısından dolayı, yeni görevlere dahil edebilmek için hapis cezası kaldırılır. Karadeniz’deki bu yeni görevi bugün bilmeyen yok gibidir. Karadeniz'de kalan Rum halkının da ya öldürülmesi ya korkutulup kaçırtılması gerekmektedir. Bu durum için en uygun aday tabii Topal Osman ve çetesi olacaktır.

''Topal Osman[3] Ağanın yaptıklarını aktaran birçok anlatım bulunmaktadır. Bir kaçını ele alacak olursak, Falih Rıfkı'ya göre Topal Osman basılan her Türk evine karşı 3 Rum evini basmak, mezarını kendine kazdırıp diri diri adam gömmek, vapur kazanlarında kömür yerine canlı adam yakmak gibi zulüm ve işkenceleri ile bölgeyi Rumlardan tamamen temizler. Görevinde ne kadar başarılı olduğunu Genelkurmay raporlarından anlarız. O tarihte çetecilik olayına karışan Rum sayısı 11.118 iken Rum çeteciler tarafından öldürülen Türk köylü sayısı 1817’dir. 1914 Osmanlı Salnamesi’ne göre Trabzon, Sivas ve Kastamonu vilayetlerinde yaşayan 450 bin Rum’dan 86 bini 1. Dünya Savaşı sırasında Rusya’ya göç etmiş, 322 bini 1923 nüfus mübadelesiyle Yunanistan’a gitmiştir. Aradaki fark olan 65-70 bin Rum’un 1916-1923 arasında şu veya bu şekilde hayatını kaybettiği tahmin edilir. ''(Aktaran Stefanos Yerasimos, Pontus Meselesi, Toplum ve Bilim, 1988-89 Güz sayısı.)

Karadeniz'de yaşayan Pontos Rum halkı, ya da halkımız demek daha doğru olur, kendisine uygulanan pogrom (dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleri) günü olarak Mustafa Kemal’in Samsun'a çıktığı günü belirlemiştir. Bunun nedeninin Pontos Rumlarına yönelen planlı ve programlı pogrom sürecinin bu dönemde başlaması olduğunu düşünüyorum.

Bir süre sonra yerel idareciler Topal Osman'ın ve çetesinin yaptıklarından rahatsız olur. En azından rapor yazanlar açısından öyle olduğunu düşünüyorum.

Mustafa Kemal ve arkadaşları ile İstanbul hükümeti, nerede ise tüm raporlara sessiz kalarak ya da geçiştirir, tüm bu olup bitenlerin planlı ve projeli bir katliamın uygulanması anlamına geldiğini gösterir. Hem İstanbul hükümeti, hem de Ankara Hükümetinin bu katliamlarda rolü vardır.

Topal Osman'ın tüm yaptıklarını burada vermek olanaklı değil, fakat aşağıda belli başlı olayları paylaşacağım. Siz de bu olayların neden sonuç ilişkilerine baktığınızda Topal Osman'ın katliam ortaklarını da orada göreceksiniz.

****************

Ocak Ağustos 1920’de 3. Fırka komutanı Rüştü Bey BMM’ye Osman Ağa’nın eşkıyalığından, taşkınlığından şikayet eder. Mustafa Kemal’den Topal Osman’a çekilen tel şöyledir:

‘Hizmet vatanseverliğini takdir, fakat işlerinizde daima hükümeti güçlendirecek biçimde hareket etmeniz.’

1921’de Lazistan mebusu Osman Bey Mustafa Kemal’e bir telgraf gönderir ‘Bu cahil adamın şimdiye kadar Giresun’da yapmadığı rezalet kalmadı. Rumlardan ve ahaliden aldığı yüz binlerce liranın hesabını kimse soramıyor. Şimdi eşkıyalığını Trabzon liman içinde yapmaya başlıyor ki bu halin devamı pek çok çirkin olaya sebebiyet verecektir.’

*********

Giresun Sancağı Reji Müdürü Rükneddin Bey daha da cesurdur. Uzun mektubunda şöyle der:

‘Osman Ağa tümden cahil biri olup, geçmişte bir hiç olduğundan bahsetmeye gerek yoktur. 1. Balkan Harbinde bir ayağının sakat kalması sonucu gördüğü iltifat ve yardımlardan başlayarak kahvecilik, balıkçılık yaparken, göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir zamanda milyonerliğe çıkan bu zatın kurduğu zenginliğin zorla ele geçirme olduğunu gözler önüne arz ederim. Memleketi terk ederek başka bir ülkeye kaçan Rumların mülk ve bahçelerini kendine, akraba ve soyuna sopuna ve dalkavukları arasında böldüğü gibi, bunların İslam halktan alacaklarına karşılık kasalarında sakladıkları senetleri (...) çaresiz köylülere geri vereceği yerde (...) senetleri zorla ödetmek veya karşılığında bir bölüm Müslümanların bağ ve bahçelerini zaptetmiş ve tapularını elde etmiştir (...) Batı cephesinde görünüşte vatan hizmeti ile uğraşırken bile memleketi hâlâ pençesinde tutmak için her araca başvurmakta ve acımasız işler yaptırmaktadır.’

********

MUSTAFA SUPHİ VE ARKADAŞLARI DA ÖLDÜRÜLÜR

''28 Ocağı (1921) 29 Ocağa [4] bağlayan gecede, Kazım Karabekir’in son derece mahir manevrası sonucu, Rusya’dan ülkeye dönüş yapmaya kalkan, TKP üyesi Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının hançerlenerek Karadeniz’in karanlık sularına atılmasının sorumlusu balıkçı kahyası Yahya ve adamları da Topal Osman’ın yoldaşlarıdır. Kayıkçı Yahya daha sonra Mustafa Kemal’in emri ile öldürülmüştür. Bu olay da aydınlatılmayı beklemektedir.''

**********

Koçgiri İsyanının bastırılması da yine artık nerede ise Mustafa Kemal'in sağ kolu olan Topal Osman'ın başında bulunduğu 47. alaya verilir. Topal Osman ve adamları Kürt halkını katletmekle kalmazlar aynı zamanda Suşehri, Koyulhisar, Reşadiye, Niksar ve Erbaa’daki Ermeni ve Rumları da öte dünyaya havale etmiştir. (Ahmet Emin Yalman’ın Topal Osman’la Mülakatı, Vakit, 19.2.1922)

***********

Trabzon milletvekili Ali Şükrü beyin öldürülmesi Topal Osman'ın da sonu olur. Topal Osman’ın Meclis’te Mustafa Kemal Atatürk'ün sıkı rakibi olan 2. gurup üyesi olan Trabzon Milletvekili Ali Şükrü beyi, papazın bağı denilen bölgede bulunan evine çağırarak öldürdüğü düşünülür. Bazıları Topal Osman'ın kendi inisiyatifi ile bu cinayeti işlediğini bazıları da tersini söyler. Kesin olan Mustafa Kemal bu durumu fırsata dönüştürür ve hem muhalefetinden kurtulmuş, hem de artık kendi kontrolünden çıkan fedaisini de ortadan kaldırmış olur.

Topal Osman yaralı yakalanmasına rağmen öldürülür ve başı gövdesinden ayrılarak mezara gömülür. Ayşe Hür bir yazısında Ali Fuat Cebesoy’a dayandırarak bunu ifade ediyor.

Mustafa Kemal’in Topal Osman’ın ‘tepelenmesi’ [5] sırasında sessiz kalışını biraz imalı biçimde anlatır. (Siyasi Hatıralar) O dönemde TBMM zabıt katibi olan Mahir İz, Yılların İzi adlı anı kitabında hem Ali Şükrü Bey’in yıpratıcı muhalefetinden hem de artık hizmetine lüzum kalmayan Topal Osman çetesinden kurtulmak için bir taşla iki kuş vurulduğunu söyler.

*********

KATİLDEN KAHRAMAN YARATTILAR

Mustafa Kemal Atatürk'ün 1925 tarihinde verdiği direkt talimatı ile Topal Osman’ın cenazesi Giresun kalesine gömülür. Uzun bir sessizlik olur. Bu dönemde Topal Osman için kimse bir şey yapmaz, nerede ise yok gibi bakılır. Bu durum 1980 darbesi ile değişir. Kenan Evren 1983 yılında Giresun’a ziyaretinde Topal Osman'dan övgü ile söz eder. Uzun sessizlik artık sona erer. Bu dönem itibarı ile asker kaçağı olan Kürt, Rum, Ermeni katliamlarından direkt sorumlu olan, zenginliğini ise tehcir sırasında yağmalamalardan kazanan topal Osman Ağa artık yavaş yavaş kahraman olarak anılmaya başlanır.

Tarih 1987 yılını gösterdiğinde yerel idareciler 2 Nisan’da Topal Osman'ı anar. Susurluk skandalı ile adını duyduğumuz Tümgeneral Veli Küçük Karadeniz'de görev yaptığı dönemde Topal Osman'ın hayatından çok etkilendiğini söyleyerek İstanbul da yaptırdığı Topal Osman Heykelini Giresun'a dikilmek üzere gönderir. Dönemin CHP’li belediye başkanı heykeli dikmeyi kabul etmez ve depoya kaldırır. Daha sonra asker devreye girerek 2001 yılında gönderilen topal Osman heykelini yine ibretlik olacak eski türkçe yazısı ile (sonra latin alfabesine dönüştürüldü) ‘Pontusçuların imhasındaki hizmetleri’ ifadesiyle Giresun meydanına diker.

Bugün 21. yüzyılda geçmişten dersler çıkarıp özeleştiri vereceğimize, katilleri ve katliamları öven heykellere baş köşede yer veriyoruz. Ondan sonra Karadeniz ya da başka yerlerden çocuk katiller çıktığı zaman da bu durumu anlamak için aylarca yıllarca konuşuyoruz. Geçmişi ile yüzleşemeyen toplumların geleceği olmaz. Katiller üreten toplum olmaktan çıkmanın tek ve biricik yolu yüzleşmektir, bunu unutmamak gerekir. Bunun ilk adımı ve jesti bence Giresun'da Topal Osman heykeli ile Samsun'da Mustafa Kemal Atatürk'ün denizden karaya ayak bastığı alanda bulunan nefret heykellerini oradan kaldırmak olacaktır.

TOPAL SENİ

Hay uğursuz topal

hay uğursuz

Seni de dikmiş Giresun seni

Orta yerine meydanın

Seni de almış koynuna seni

Seni de kanlı hançer seni

Seni de ittihatçı kasap seni

 

Dikilmişte orta yerine meydanın

Güler bize otuz iki dişiyle

Ey gidi Giresun ey

Ey gidi celladına sevdalı ey

Dört yanını sis mi aldı da

Görmezsin topalın uğursuz yüzünü

Bilmez misin?

Suphi’yi Onbeşleri kanlı ocağı

Trabzon, Ordu, Amasya, Samsunu

Samsun’un Bafrası

Bafranın Nebiyanı

Nebiyanda Meryem Ana’yı

Haftaca kanayan dereyi

Öksüz Rum çocuklarını

Sürgünleri

Şeytan deresi ölü soyucuları

Hangi birini anlatayım sana

Hangi birini

Gözü dönmüş, kanı bitlenmiş topal seni

Seni gidi halklar kasabı seni

Seni de başımıza kahraman mı

diktiler seni

bekle otuz iki dişinle uğursuz seni

bekle “ucube” seni bekle

bekle halklarımızın kasabı seni bekle

dağılsın hele bekle dağılsın

bilincimizi saran karabulutlar

dağları asi

dalgaları hırçın

bir fark etsin

o tatlı meyvesini

nasırlı ellerindeki kuvveti

***

O AN

Seni uğursuzun yamağı

Seni ittihatçı besleme seni

Söküp atacağız seni

Öyle gürültülü atacağız ki seni

Tarihin çöplüğüne

Eniklerin bile kaçarken, bacaklarının arasındaki

Uğursuz kuyruklarını görebileceğiz sadece

Az kaldı

Bak

Yavaş yavaş dağlarımızdaki rüzgar

Yelkenimizi yarına dolduruyor

Emekçi halklarımız vardı varıyor

Nasırlı ellerindeki geleceğin farkına

Dağlarımıza ektiğimiz rüzgar

Bilincimizde fırtınaya dönüyor

Dağıldı dağılıyor bulutlar

Bilincimizin berrak mavisinde

Yeşili dağlarında

Horona duruyor yarınlarımız

Bekle bizi bekle

geliyoruz.

Bafra hapishanesi

Haziran 2011

Yannis Vasilis Yaylalı

.................................

Kaynaklar:

1) Arif Cemil, 1. Dünya Savaşında Teşkilat-ı Mahsusa

2)Ayşe Hür http://www.birikimdergisi.com/guncel/cagimizin-bir-baska-kahramani-topal-osman

3)Ayşe Hür http://www.birikimdergisi.com/guncel/cagimizin-bir-baska-kahramani-topal-osman

4)http://www.birikimdergisi.com/guncel/cagimizin-bir-baska-kahramani-topal-osman

5)http://www.birikimdergisi.com/guncel/cagimizin-bir-baska-kahramani-topal-osman

*******************************************