‘Yol Ve Trafik Payı’ adıyla yeni bir vergimiz daha olacakmış. AKP’nin hazırlıklarını sürdürdüğü yerel yönetim taslağında, belediyelerin gelirlerinin arttırılması için aracı olanlara yeni bir vergi getirilmesi öngörülüyor. Vergi, Motorlu Taşıtlar Vergisi’nin yüzde 10’u kadar olması düşünülüyor. Cumhurbaşkanı’nın bu vergiyi iki katına çıkarmaya ve en fazla yüzde 1’e düşürmeye yetkisi olacakmış. Vergi, MTV ile birlikte Maliye ve Hazine Bakanlığınca tahsil edilecek. Tahsil edilen bu paralar bir havuzda toplanacak. Nüfus ve yüzölçümü hesabına göre belediyelere aktarılacak olan bu paracıklar, altyapı, üstyapı ve trafik hizmetlerinde kullanılacak.

Yine bu yasayla çevre vergisi de arttırılacak. Belediyelere kaynak bulma imkânları merkezi yönetim (merkezi hükümet diyemiyoruz) tarafından sürdürülmektedir. Konutlara ait çevre vergisinde büyükşehir ve diğer yerleşim yerleri ayırımı kaldırılıyor. Bu vergi su tüketim miktarı üzerinden olacak. Metreküp suya en az 17 kuruş, en fazla 47 kuruş vergi getiriliyor. Yine Cumhurbaşkanı’nın bu miktarı yarı yarıya indirme ve iki katına çıkarma yetkisi olacak.

Yasanın içerdiği diğer ayrıntılara girmek istemiyorum. Ana hatlarıyla yapılmak istenenlerin para bulma hizmeti (!) olduğu açıkça görülmektedir. Belediyelerin böyle bir kaynak bulma arayışı içinde olduklarını söylemek zor. Belediyeler daha çok kendi kaynaklarını verimli kullanarak gelir elde etme yönünde çalışmalar yapma ve yolsuzluklarla mücadele ile öz kaynaklarını koruma derdindeler.

Görevi olmadığı halde, vakıflara, derneklere, yardım kuruluşlarına, spor kulüplerine para aktaran belediyelerin peşine düşerek yapılacak tasarruf, belki bu vergilerden daha az getirisi olacaktır. Ama vatandaşı vergi yükünden kurtaracaktır.

Belediye ihalelerinde yapılan yolsuzluklar bu vergi gelirlerini kat be kat aşmaktayken; taraftar şarkıcıya, yalaka yazara, yandaş tv’ye, propaganda çalışmalarına, tanıtımlara, oy satın almaya, akrabaya, yakına, eş dosta vb. yerlere giden paralar durdurulursa, vergiye gerek kalmayacaktır.

Bu tür aktarımlar sadece falan parti belediyeleri tarafından yapıyor, diyemeyiz. Ancak, kimse göz ardı edemez ki, korunacağını bilen belediye başkanlıkları daha rahat davranmaktadırlar. Hesap veremeyecekleri mevzulara balıklama daldıkları, hiç ummadıkları bir anda belediyenin ellerinden gitmesinden sonra anlaşılmaktadır.

Belediye gelirlerinin rahatlıkla aktarılıyor olabilme yollarının keşfedilmiş olması, gelirlerinin daha da arttırılmasını zorunlu kılıyor olması ihtimalini de düşündürmektedir.

Belediyelerle olan alakası bir yana, vatandaşa yeni bir vergi yükü gibi görünse de iki yükün bindirileceği dikkatinizden kaçmasın: ‘Yol ve Trafik Payı’ ve ‘Çevre Vergisi’.

Bana ters görünen yönünden söz etmek istiyorum. Birincisi ‘Yol ve Taşıt Payı’ vergisine neden gerek görüldüğü hususu: Taşıtlardan şimdiye kadar zaten vergi alınmaktaydı (alım-satımda verilen vergilerden söz etmeyelim şimdilik). MTV’nin istenilen oranda arttırılmasında hiçbir güçlükle karşılaşılmamaktaydı. Bu taşıtlar bugün olduğu gibi dün de aynı yolları kullanıyor, aynı trafikte hareket ediyorlardı. Vergi adının ‘Motorlu Taşıtlar Vergisi’ (MTV) olması, alınan verginin taşıtın sadece motorunun vergisi miydi? Bu mantıkla, şimdi aynı taşıtlara kaporta vergisi, bagaj vergisi, ayna vergisi, fren vergisi, anten vergisi, lastik vergisi ve lastik havası vergisi de konması gerekir. Araçların yedek parça ve sarf malzemelerinden Katma Değer Vergisi (KDV) alınmakta ve duruma göre Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) de alınmaktadır. Yakıtın, dünyadaki en pahalı yakıtlardan olmasını sağlayan mübarek, yine vergi hazretleridir.

Eee, öyleyse yeni bir vergi yükü ile taşıt sahiplerinin karşı karşıya kalmasına rıza göstermek hakkaniyetli olmaz. Hem adaletimize hem de kalkınmamıza ters düşmez mi? Çözümün bunca cingöz danışmanların ve de müsteşarların ve de yardımcıların ve de bürokratların aklından geçmemiş olmasına şaştım doğrusu. Taşıt sahiplerinin doğrudan veya dolaylı olarak verdiği vergilerin bazılarından söz ettik. Yeni vergilerin ise taşıtları olmayan vatandaşlara yüklenmesi gerekir. Neden mi? Size sadece bir neden söylemem yeterli sanırım: vergiden kaçınmak için araç almaktan sakınmaktalar. Oysaki araç almaları halinde vergi vererek devlet bütçesine katkıda bulunacaklardır. Vergiden kaçınanların vatan haini ilan edilmesi dahi düşünülmeli. Hatta vatandaşlıktan çıkarılmaları memleketin faydasına olacaktır. Hazır yiyici bunlar. Suriyeliler bile araba alırken, bunlar hâlâ araba sahibi olmamaya direnmekteler.

Diğer konu neydi? İkincisi. Evet. Çevre vergisiyle, kullanılan su miktarı üzerinden vergilendirme. Buna eskiden ‘zam’ derlerdi. Bir defa zam yapıldı mı, çoğunlukla uzun bir süre zam yapılmazdı. Vergiye bağlanması halinde, belediyelerin yapacağı zam haricinde bir de Cumhurbaşkanı zammı gelebilir. Çünkü her ikisi birbirinden bağımsız; yerel ve merkezi…

Diğer vergilerde olduğu gibi, her yeni yılla birlikte vergilerin, memurlara, emeklilere ve diğer çalışanlara yapılan zamdan 5 kat daha fazla artabileceği, bu yıl yaşadığımız örnekle sabittir.

Vergilerin bir havuzda toplanması daha cazip sanırım. Aman havuzun sızdırmaz olmasına ve içine kimsenin dalmasına izin verilmesin. Havuza dalmayla taşanlar önemli değil. Para başka bir vergiyle telafi edilir de; Allah korumasın, bir boğulma felaketiyle karşılaşalım, inşallah (!).

Bu vergiyle Merkezi yönetimin eli, yerel yönetimlerin cebine doğru yol alıyor olabilir mi? Lakin belediyelerin topladığı su parasına vergi koyup, toplanan vergi paralarını tekrar belediyelere dağıtmanın amaçlandığına inanmak ne kadar mantıklı ki. Ya da buna inanan insanlar ne kadar sağlıklı?

Çevre temizlik vergisinin mantığını su tasarrufuna yormayın lütfen. Temizliğin tasarrufu olmaz. Çevre temizlik vergisinin çevrenin temiz tutulmasını teşvik ve temizliğin korunması, yeşilin çoğaltılması değil mi? Yani havasıyla, suyuyla, toprağıyla bir bütün olarak yaşanılır bir çevre… Elbette. O zaman çok su kullananın çok temiz olduğu, çok temizlik yaptığı anlamına gelmez mi? Çok temizsin çok para vereceksin, anlamına gelen bir çevre vergisi amacından sapmış olmaz mı? Elbette kullanılan su ne kadar çok ise o kadar su parasının ödenmesi doğrudur. Yani suyun bedelini ödemek… Ancak çok su kullanana, kullandığı metre küp başına vergi ödetmek; suyu az kullan, kirli gez, kapındaki yeşilliğe, ağaca bir avuç su dökme; kedi köpeğe, kuşa tavuğa bir tas su bırakma, anlamına gelmez mi?

Gelir.

Vergi de gelir.

‘Sen anlamazsın bu memleket işlerinden’, deyiverelim kendi kendimize. Yoksa kafayı yeriz.