Amerika'da öldürülen üç müslüman genç için Cumhurbaşkanı Erdoğan çok değil 9 ay önce böyle demişti. “Ben, Sayın Obama’ya sesleniyorum, ‘Neredesin Başkan’ diyorum. Dışişleri Bakanına, Biden’e sesleniyorum, ‘Neredesiniz’ diyorum. Biz siyasiler, ülkemizde işlenen cinayetlerden sorumluyuz. Tavrımızı ortaya koymak zorundayız. Çünkü halk size oylarını verirken ‘Benim can güvenliğimi, mal güvenliğimi sağlayacaksın’ diye veriyor. Eğer siz, bu tür bir olay karşısında sessiz kalırsanız dünya da size her zaman sessiz kalacaktır.”

Peki 10 Ekim de Ankara da öldürülen 100′ üzerinde canımızın katili Nerede? Size sesleniyorum Adalet Bakanı neredesiniz, İçişleri Bakanı neredesiniz, TC devletinin başbakanı neredesiniz, Her şeyden kendini sorumlu tutan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan neredesin?

Siz siyasiler ülkemizde olan cinayetlerden kendinizi sorumlu tutmuyor musunuz? Tavrınızı ortaya koymak zorundasınız. Çünkü halk size oylarını verirken ‘Benim can güvenliğimi, mal güvenliğimi sağlayacaksın‘ diye veriyor. Siz bu katliamlar karşısında sessiz kalırsanız dünya da size her zaman sessiz mi kalır.

Yoksa bu katliamın merkezin de ve koruyuculuğunu da siz mi yaptınız, yukarıda 3 müslüman genç için aradığınız cevapları, Ankara’nın göbeğin de katledilen 100’ün üzerinde yurttaşlarınız için de arıyor musunuz çok merak ediyorum.

Çok merak ediyorum biz bir Mısır, ya da Filistin, ya da Amerika da siyahi bir Afrikalı olamıyoruz. Elbette dışarı da olup bitenlere duyarsız olmayın ama, bize de biraz insan muamelesi yapın, Türkiye’nin son çeyrek asrında yaşanan en büyük katliamı ile sorulan sorulara gülerek cevap vermeyin değil mi ? 100’ün üzerinde canımız Ankara da hunharca katledilirken, garımız da zarar gördü diye açıklama yapmayın olmaz mı ?

Mesela Amerika’da öldürülen müslüman gençler de böyle yapmış, böyle de kamu malına zarar vermiş diyor musunuz, bu işin fıtratın da bu var diyor musunuz ? Filistin ve Mısır’da tepkinizi dile getirirken böyle şeylerin söylediğinizi hiç duymadım. Peki bize gelince neden kamu güvenliğini, fıtratı hatırlıyorsunuz da, bir kere insan olduğumuzu hatırlamıyorsunuz.

Bu katliamı belki siz yaptırdınız, belki yaptırmadınız. Benim kanaatım yaptırdığınız yönünde, fakat ben çok daha başka bir şeye, çok daha tehlikeli bir duruma bugün değineceğim. Bize Ankara katliamından çok daha korkunç bir şeyi yaptınız. Ankara katliamının hemen ertesi günü, Datça da bir cafe’ye oturuyoruz. Arka masamızda gürültü ile konuşan birileri var, çok gürültülü konuşmalar olunca kulak misafiri oluyoruz. Tam arkamda oturmuş olan o kişi telefonda kahkaha ile Ankara katliamını kastederek ‘Sen mi yaptın lan bu eylemi’, ‘ Sen mi patlattın onları‘ diyerek kahkaha ile gülüyordu.

Şimdi senin de adalet bakanın gazetelerin Ankara katliamı sorusu üzerine gülerek cevap vermesi ve benim şahit olduğum katliam ile kahkahalı dalga geçme durumu en az bu katliam kadar tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Sizden önceleri de elbette bu tür vicdansızlıklar vardı. Kapitalist azınlık gemisini sürdürebilmek için elbette benzeri şeyleri yapıyordu fakat sayeniz de bugün Türkiye’nin gördüğü en büyük katliam karşısın da bile insanlar kahkaha ile gülebiliyorsa ve bu yapılan saldırıya ortak bir tavır alamıyorsa bu sizin eserinizdir. Sizin döneminiz de Katliamlara karşı bu öteleyici dilin örnekleri saymak ile bitmez. Bunun örnekleri için Roboski, Reyhanlı, Diyarbakır, Kobani, ve Suruç katliamlarına karşı tutumlarınıza bakmak yeterlidir.

Yukarı da belirttiğim gibi bu yaklaşım en az yaşanan katliam kadar korkunç olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu sayede kime isterseniz katliamlar dolusu mesaj verebilirsiniz, çünkü izlediğiniz politikalar sayesinde katliamlarınızı hala meşru gören bir tarafa sahipsiniz. Şimdi tüm insanlık bu katliam için yaş tutarken siz eseriniz ile övünebilirsiniz. Hatta biraz uğraşırsanız bu katliamı ranta bile çevirebilirsiniz. Rojava’lı Alan bebekten bunu çok iyi biliyoruz.