Geçen Cuma gününe atfedilen ‘Efsane Cuma, Kara Cuma (güzel Cuma, cici Cuma) vb. isimlerle alışverişi zirveye çıkarma çalışmaları yapılırken aklıma, bizim dini bayramlar geldi.

Kara Cuma, ABD’de Şükran Günü’nü izleyen Cuma günü yapılan büyük indirim gününe verilen addır. Kara Cuma, ayrıca yılbaşı alışverişinin başladığı anlamına da geliyor.

Söz konusu Cuma gününde alışverişin sebep olduğu trafik sıkışıklığı ve zorluklar, Kara Cuma denmesine sebep olmuştur.

Bazı İslami cemaatler hatta ülkeler ise, Cuma gününün kendileri için önemli oluşuna inat, karalama maksadıyla ‘kara’ olarak nitelendirildiğine inanmaktadırlar.

“Kendi gözündeki merteği görmez de elin gözündeki çöpü görür.” Misali bir karşılaştırmayı hak ediyor bu alışveriş. Bu Cuma…

Noel’e hazırlık için ya da yılbaşına hazırlık ya da yeni yılın gelişini kutlama… Bunlar İslam kültüründe olamayan kutlamalardır. Hıristiyan âlemi, mensuplarına kolaylıklar sağlamak amacıyla bu ve benzeri çalışmalar yapmaktadır. Halkın benimsemesiyle de on yıllardır devam ederek bir kültür haline gelmiştir. Hatta bu kültür kabul görmüş olacak ki İslam ülkelerinde de uygulanmaya başlamıştır. Hem de ABD, İngiltere, Kanada’da olduğu gibi. Belki de bazı Hıristiyan ülkelerden daha şatafatlı…

Bu indirimli alışverişler elbette sadece tüketiciler için tertiplenmiş değillerdir. Büyük şirketlerin, holdinglerin yıl boyunca yaptıkları satış planlamalarıyla servetlerine servetler kattıklarını da bilmeliyiz.

Onlarda yılda bir defa yapılan bu kutlama için yapılanları görünce, bizim İslam âleminin kutladığı Ramazan ve Kurban Bayramları’nı hatırlamamak mümkün mü? Yılda iki kutlama. Hiç birinde de indirim olmaz. Hatta bayram yaklaşınca, et fiyatları fırlar; sebze, meyve fiyatları şaşırtır; uçak ve otobüs biletlerine hatırı sayılır derecelerde bindirmeler yapılır.

Bir defa olsun ‘bayram indirimi’ diye bir şey duymadım. Bir defa duymuştum da, indirime koydukları sebzelerin çürümüş sebzeler olduğunu görmüştüm. Aslında çöpe atılması gerekenlerdi. Halkımızı layık gördüklerimize bakın: Çürük sebze…

“Bütün yılın alışverişi bir yana, iki bayram alışverişi bir yana” diyor, Türkiye’deki Müslüman esnaflar. Nasıl bindirimler yaparak halka hizmet (!) ettiklerini varın siz hesaplayın.

Vahim olan ise, bunların kültürümüze yerleşmiş olması, kanıksanmış olması.

Bu rezalet karşısında ne yapıyoruz? Hiç…

Kendimizi düzeltmek yerine, başkalarını kötülemeyi tercih ediyoruz. Bu maksatla, Batı kültürünü batıl göstermeye çalışan dindar, sözlerinin havada kaldığını görmeden; batıdan ithal lüks otomobiline binip gider.

Halk batıya özenmesin de kime özensin.

Müslümanlar, Ramazan Bayramı’nın ve ya Kurban Bayramı’nın Kara Cuma arifesine denk geldiği yıllarda indirimli alışverişlerden az da olsa faydalanabiliyor. O, hiç benimsemediği kültürün gölgesinde.

Son Cuma indirimlerinde, Türkiye’de halkın en çok çocuk bezi, kadın pedi, tuvalet kâğıdı gibi temel ihtiyaçlarını gidermek için alışveriş yaptığı da ortada. Buna da iyi tarafından (!) bakmalıyız. Eğer halkın cebinde para olsaydı israf olacaktı. Kim bilir neler alacaklardı. Belki et alırlardı, belki de çikolata. Şimdi bu hal ile israf önlenmiş oldu (!?),

Bu indirimlerin bayram arifelerinde uygulanması amacıyla alışveriş boykotu yolu denense… Ölme eşeğim ölme…

Hak isteme yolunu değil de, başına her gelene şükretmeyi benimsemek, zamanla seni başka kültürlere muhtaç eder.

Sorgulama ve asla isyan etme, konulu Cuma hutbesinden sonra, hangi alanda başarılı olabileceğimizi düşünüyorsunuz? Uzay mı dediniz. Elbette hem uzay, hem ekonomi, hem felsefe, hem edebiyat, hem temiz siyaset, hem adalet, hem eğitim, hem…

Bu hutbeyi dinlemekten mahrum olan ülkelerin gelecekte enflasyonla, isyanlarla, yolsuzluklarla çalkalanacağına emin olmalıyız.

Gitmek istediğimiz yer burası değilse de geldiğimiz yer burası.

Artık inebiliriz.