Tolga Taştan.

Onbaşıydı.

Afyonkarahisar’da askerliğini yapıyordu.

Ailesi onun ölüm haberini beklemiyordu büyük ihtimalle.

Öyle ya çocukları uzaktı çatışma bölgesinden.

Hakkari ya da Şırnak’ta değildi.

Ne mayın tuzağına düşerdi, ne çatışmada şehit olurdu.

Bu nedenle bir nebze de olsa rahattı yürekleri.

Ta ki 5 Eylül akşamına kadar…

 

Mühimmat deposundaki patlama ile sarsıldılar önce.

Sonrasında ‘şehit’ haberi geldi.

Evlatları, ölen 25 gençten biriydi.

Ateş düştüğü yeri yaktı.

Cenazeden sonra ne arayan ne soranları oldu.

Arasalardı da ne değişirdi ki, gitmişti çocukları…

Onu geri getirebilirler miydi?

 

Bir süre sonra ortaya çıktı ki ‘şehitlik’ unvanı bile çok görülmüştü Tolga Taştan ve silah arkadaşlarına.

Öyle ya çatışmada ölmemişlerdi, ‘sadece’ mühimmat patlamıştı.

Mevzuata göre ‘şehit’ sayılamazlardı.

 

Bu karar sarstı gündemi.

Hükümet harekete geçti, açıklamalar yapıldı, hızla dosya kapandı.

En azından devletin gözünde.

Aileler içinse mücadele yeni başlıyordu.

Onlar sorumlunun bulunmasını istiyordu.

Tıpkı Cumartesi anneleri, tıpkı Uludere/ Roboskili anneler gibi.

 

Pazar günü yakaladı Tolga Taştan’ın acılı annesi Zekine Taştan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı…

Başbakan’ın grup toplantısındaki konuşmalarında gözleri dolan,

Said-i Nursi ile ilgili konuştuğunda sesi titreyen,

“Ağlamak güzel şeydir, gözyaşlarının olması insanı insan yapar. Türkiye'nin ağlayan genelkurmay başkanlarına, başbakanlara bakanlara ihtiyacı var” diyen Arınç bu kez önce donuk ve sessizdi sonrasındaysa tepkiliydi şehit annesine, ondan hesap sorduğu için…

 

Görüşme sırasında, anne Zekine Taştan, “Siz beni anlıyor musunuz? Anlayabiliyor musunuz? Ben bir anneyim” diyordu. Arınç ise sert bir şekilde “Siz beni anlamadınız” yanıtını veriyordu.

 

Acılı anne "Evlat acısını ben bilirim içimdeki acıyı bir tek ben bilirim" deyince Arınç müsaade isteyip araca yöneliyordu.

Kameralar kayıtta olsa da, haber ajanslardan geçse de o anı medyanın büyük bölümü görmemeyi tercih etti.

Görmezden geliverdi şehit annesinin sitemini…

Tıpkı Cumartesi anneleri, tıpkı Uludere/ Roboskili anneler gibi.

 

Şimdi bizim vicdanlarımızı eleştirmemiz gerekiyor bu konuda.

Zekine Taştan’ın ne Uludereli/ Roboskili annelerden farkı var, ne de Cumartesi annelerinden…

O da devletin ölüme sürüklediği gençlerden birinin annesi…

Ve onu sadece MHP lideri Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında anması Türkiye’nin ayıbı olsa gerek…

Tıpkı Cumartesi anneleri ve Roboski’yi inatla sadece BDP’nin gündeme getirmeye çalışması gibi…

 

Kim bilir belki bir gün MHP Genel Başkanı Bahçeli, Cumartesi anneleri ya da Roboskili anneler için konuşur, bir başka gün de BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak şehit annelerinin durumunu tartışır.

İşte o gün tüm sorunlar aşılır.