Alanlarda çalışırken hak ihlalleri bahsinde net bir tavrın içinde durmaya gayret ediyoruz.

Gelin görün ki bunu yaparken, kendimiz hiçbir mazeretle açıklanamayacak ihmaller ve özensizliklere düşüyoruz.

Böyle durumlarda yapılacak tek şey özür dilemek ve ders çıkarmaktır.

Bunu samimiyetle yapamayanlar "Bir hatayı büyütmek istiyorsanız onu savunun" sözündeki duruma düşerler.

Bu hataların birincisi, LGBT bireylerin durumuna dair seçim bildirgemizde yer alan yaklaşıma broşürümüzde yer vermemek şeklinde gelişti.

Bu hatanın nasıl bir trafik içerisinde vuku bulduğunu paylaşmak ve özür dilemek için LAMBDA Derneği'nde bir buluşma düzenledik.

Orada bütün açıklığıyla bunun hesabını verip özür diledim.

Çıkardığımız sonuç: Eşcinsellerin duyarlılıklarına, sorunlarına ve durumlarına daha yakın ve içeriden durmaya karar vermek şeklinde oldu.

Bu özürümün LGBT bireylerle sınırlı kalmaması için bunu kamoyuyla da paylaşmayı bir görev bildim.

İkinci buluşma aralarında ağırlıklı olarak feministlerin bulunduğu kadınlarla oldu.

Böyle bir düşüncede olmamama rağmen, dilime sızan "Maço" kavramların kullanımından doğan sorunlar ve bunların vahameti dile getirildi.

Çok utandım. Bu meselede kaydetmem gereken mesafenin farkına vardım.

Üçüncü olay Ermeni halkıyla ilgili.

Yaklaşık bir yıl önce "Kürt Musa" hakkında, "Kafa Dengi" programında kullandığım olumlayıcı uslüp iki yanlış içeriyor.

Birincisi, olayın kahramanı "Kürt Musa" olmamasına rağmen, benim bu öyküyü onun üzerinden anlatmam.

İkincisi, Ermeni katliamındaki rolünü bilmemem.

Ayda Erbal'ın yazısı bunu tekrar gündeme getirdi.

Yazdığı uyarıya tümüyle katılıyorum.

"Bilgi eksikliği-özensizlik" saptaması doğrudur.

Bilinmeyen kısmı şudur:

Bu meselede, hemen onu takip eden programda bir "düzeltme-açıklama" yaptım.

Büyük katliamlarda ağır sorumluluk ve işlevi olanların tarih hafızamıza nakşedilmesi ve bizim daha dikkatli olmamız bu hataların önüne geçecektir.

Ermeni halkıyla yaptığım buluşmalarda bu konu üzerine düşüncelerimi de sorulmadan anlatmaktayım.

İçinden geldiğim devrimci gelenek "eleştiri" kültürünü yeterince içselleştiren bir anlayışın sahibidir. Hatalarımızı kabul ederken "ama" diye bağlaçlar ve sonrasında kurulan cümleler gereksizdir.

Süreç, başta emek ve özgürlük savunusu olmak üzere, bütün halkların ve ötekileştirilip yok sayılanların hak savunucusu olma yükümlülüğü vermiştir.

Bunun ruhuna ve onuruna uygun davranırken daha özenli olmamız tarihi bir sorumluluktur.