Yoğun bir süreci geride bıraktık. Daha yoğun bir sürecin de eşiğindeyiz.

Seçim sonuçlarını değerlendirmeden önce borçlandığım yoldaşlarıma teşekkürlerimi bildirmeliyim.

Öncelikle BDP İstanbul il ve ilçe örgütlerine ne söylesem minnetimi ve hayranlığımı ifade edemem.

Bin türlü engelleme ve operasyonlara rağmen o kadar diri bir kampanya yürüttüler ki bana çoğu zaman hayranlık ve imrenmeyle izlemek düştü.

Kadın yoldaşların bu süreçteki kararlılık, devrimci zeka ve cesaretlerini hep örnek aldık.

Ortada bir başarı varsa bunda kuşkusuz en büyük pay sahibi kadınlardır.

Türkiye Ermeni toplumundan yola çıkarak, Türkiye halklarının entelektüel gelişimlerini sağlama yönünde önemli çalışmalar yapan Nor Zartonk İnisiyatifi, sadece Ermeni toplumuyla buluşmamızı sağlamadı, kampanyamızın çerçevesini belirleme anlamında da önemli katkıların sahibi oldu.

Yoldaşlık dayanışmamız kesintisiz sürecektir.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun sosyalistleri, devrimci fedakarlık, dayanışma ve gayretin seçkin bir abidesi oldular.

Basınla ilişkilerden, sosyal medya alanlarının takibi ve düzenlenmesine kadar birçok faaliyet onlar sayesinde kusursuz yürüdü.

Gelişmelerin emek eksenli sınıf bilinciyle yorumlanıp, yeni politikalara dönüştürülmesindeki kararlılıkları bundan sonraki yol haritamızı belirlerken kılavuzumuz olacaktır.

Kürt ve Türk gençleri her yorulduğumuzda bize güç verdiler.

Gelecek için umudumuz arttıysa, bu onların varlığıyla olmuştur.

LGBTT bireyler, dayanışma, öğrenme ve itiraz etme bahsinde ufkumuzu genişlettiler.

Onların has bir temsilcisi meclise gelene kadar, bizi temsilcileri sayabilirler.

Bu sorumluluk ve bilinçle davranacağımızdan kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Asuri, Süryani, Keldani, Müslüman, Ermeni, Alevi, Rum ve Êzidîler başta olmak üzere birçok inancın temsilcileri, katkı, destek ve dualarını esirgemediler.

Böyle saymaya devam edersem, bu yazı yetmeyebilir.

Bu itibarla sayamadığım herkese teşekkür ederim.

Sonuç olarak Türkiye halkları, emek, barış ve özgürlüklerin savunulması anlamında blokumuza önemli bir destek sunmuştur.

Savaşın dilini önceleyen diğer partilerin zaferi ya da hezimetinden daha önemli bir olgudur bu.

Meclisi demokratik bir mevziye dönüştürerek özgürleşme ve ortaklaşma pratiğinde önemli işler görebiliriz.

Uzun yılların, zihinlerde ve gönüllerde oluşturduğu tekçi kalıpları doğru ve sabırlı bir çabayla kırabiliriz.

Her türden ayrımcılığa karşı evsahibi ve misafiri olmayan büyük yeryüzü sofraları kurabiliriz.

Eğer sözlerimizi, tarihimizi, doğrultumuzu ve destekleyenlerimizi unutmazsak başarmamızın önünde hiçbir engel yoktur.

Önemli Not: Yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır, Ayda Erbal ve Erdem Özgül’ün Azad Alik blogunda yayımladıkları Hacı Musa konulu eleştirisine ilişkin burada Seçim Notları yazımda özür dilemiştim. Daha sonra meseleyle ilgili Demokrat Haber websitesine verdiğim bir röportajda bu durumu “Mesela Hacı Musa Bey konusunda bir tartışma yürüdü. Bundaki bilgi eksikliğimden dolayı özür diledim. “Ama o yazıda, SALİH MİRZABEYOĞLU’na (İBDA-C lideri) bir zulüm vardı, onun uğradığı zulme yaptığım itirazın, halen aynı noktasında duruyorum.” şeklinde özetlemişim. Burada sanki Erbal ve Özgül’ün yazısında Salih Mirzabeyoğlu’na bir zulüm varmış gibi yanlış bir ifade oluşmuş. Erbal ve Özgül’ün yukarıda alıntıladığım linklerinden de görüleceği üzere yazılarında böyle bir ifade söz konusu değildir, aksine yazı sebep ne olursa olsun işkenceye karşıdır, hatta İHD’nin bu konudaki haklı tepkisini de dipnota taşımıştır. Röportajda sözünü ettiğim gönderme “o yazıda” değil, Kanal 24’te yaptığımız Kafa Dengi programındaki konu başlığına istinaden tartıştığımız “o televizyon programında” olacaktı.

Erbal ve Özgül’e bir haksızlık olmaması bakımından açıklama gereği duydum.

(Sıırı Süreyya Önder'in yazısında bahsettiği Demokrat Haber söyleşisi burada >>>)