Fotoğrafta yüzümü güldüren güzel güleç kız, 16 yaşındaki Sara Akto.
Diyarbakır’da evlerini ziyaret ettiğimde tanıştık.
Sara konuşamıyor ama sevgiyi ayırt edebiliyor. Sevilince seviniyor.
9 yıl önce yakalanmış olduğu subakut sklerozan panensefalit (SSPE) sonucu yatağa bağlanmış. Çok iyi bakıldığı, temiz tutulduğu için bunca uzun süre hayatta kalanlardan biri. 

SSPE, kızamık virüsünün yol açtığı bir beyin hastalığı.
Hastalık çok hızlı gelişiyor ve kimi ilaçlarla ancak ilerlemesi durdurulabiliyor.
Yutkunma zorluğu nedeniyle hastanın beslenebilmesi ciddi bir sabır ve gayret gerektiriyor. Kırıklar, kasılmalar, kol ve bacak eğrilmeleri, ağrılar ve bin bir tür acı. Görme ve işitme duyuları yitiriliyor. Kız çocuklarının hastalığa erkek çocuklarından daha dirençli olduğu gözlemleniyor. Ama bünyeden bünyeye değişiyor elbet. Kimi çocuğu 3 ay içinde ölüme gönderirken kimilerinin yıllarca yatağa bağlı ya da komada yaşadığı biliniyor.
Sara’nın babası Ercan Akto, 2003’te kurulan SSPE Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin başkanı. Devlete bıkıp usanmadan sorduğu soruları var.
Bunların başında gelen, klinik olarak oldukça nadir görünen bu hastalığa yakalanmışların % 90’ı neden Urfa-Antep-Batman ve Diyarbakır’dan çıkıyor?
Sözgelimi bütün Karadeniz Bölgesi’nde toplam 7 hasta varken daha 2 ay önce İl Sağlık Müdürlüğü’nün verilerine göre Diyarbakır’da yaşamakta olan 202 hasta var. Diyarbakır’da her yıl 100 çocuğun SSPE’den öldüğü de biliniyor.
Bu konuda 2006 yılında bir program yapan Savaş Ay’ın neden ve kimler tarafından tehdit edildiğini de soruyor Ercan Akto.
Sara, ailenin en zeki çocuğuymuş. Hastalığının ilk döneminde Ankara’ya tedaviye götürdüğünde, bütün doktor ve hemşirelerin onun diline ve zekâsına hayran kaldığını anlatıyor Ercan Bey. Sara, daha Ankara’da ikinci günlerinde yürürken yere çöküveriyor. Babası onu sırtında taşıyor. O günden bu yana, tam 9 yıldır yatağında bakım altında. 

SORULARIN CEVAPLARI 
Sara, bu yörenin SSPE’li bütün çocukları gibi bir savaş kurbanı.
Diyarbakır Tabip Odası’nın eski başkanı, şimdi Sarmaşık Derneği’nin başında bulunan değerli hekim Selçuk Mızraklı, SSPE’nin sadece bu yörenin çocuklarında bu kadar yaygın görülmesinin nedenlerini anlatıyor.
Öncelikle zorunlu göç döneminde, yani köylerin devlet tarafından yoğun olarak yakıldığı, boşaltıldığı günlerde sağlık ocakları tarafından yapılmakta olan aşılamanın aksamasından söz ediyor. Sağlık ocaklarının aşılama haritalarının altüst olması ile kızamık aşısının toprağından, köyünden edilmiş ailelerin çocuklarına ulaştırılamadığı bir gerçek.
Bununla da kalmıyor elbet. Güvenlik sorunları gerekçe gösterilerek bölgedeki kimi yerleşimlerde aşılama yapılmıyor. Aşılama oranının yüzde 30’a kadar düştüğü bölgeler var.
Elimizdeki bilgilerden en ürkütücü olanıysa hastalığın aşılaması yapılan çocuklar arasında da görülebiliyor olması.
Sara da kızamık aşısı yapılmış çocuklardan.
Burada da aşıların hastaya ulaştırılmasında kaçınılmaz olan soğuk zincirde problem olduğu anlaşılıyor. Bölgede çocuklara yapılan aşıların çoğu bu yüzden işe yaramıyor.
Bozuk aşıların fütursuzca bölgeye gönderildiğine dair ciddi iddialar var.
Nitekim Ercan Bey de Osman Durmuş’un sağlık bakanlığı döneminde bu aşıların uçakla geldiğini, bir kısmının da Kuzey Irak’a gönderildiğini işitmiş. Bu konuda bir soruşturma yapılsın diye ne kadar çırpındıysa da boşa gitmiş. Kuzey Irak’ta da toplu çocuk ölümleri olmuş SSPE’den. 

Öyleyse Sara neden yatağa düştü? 
Sara; Uğur gibi, Ceylan gibi, mayınlarla havaya uçan, sakat kalan çoban çocuklar gibi onlarca yıldır süregelen berbat bir savaşın kurbanı. Devletin elinin erişmediği çocuklardan.
O çocukların kendilerine has hastalıkları var. O çocukları yöreye has tehlikeler bekliyor. O çocuklar bombalarla, kurşunlarla, bozuk aşılarla öldürülebiliyor. O çocukların hayatta kalması mucize.