Redhack bugüne dek gerçekleştirdiği siber eylemlerle sahiden ciddi bir kitlenin “hayranlığını” kazandı, sosyal medya hayranlığının “retweet”, “favourite”, “follow” üçlüsü etrafında gerçekleştiği düşünüldüğünde Türkiyeli kızıl hackerların yaptığı işin doğru bir analiz gerektirdiği şart; ancak bu sabah gelen “terörizm” haberiyle işe başlamak şart.

 

Her şeyden önce şu konuda anlaşalım, orak ve çekiç sembolleri olduğu ideolojinin gereği olarak terörist değildirler; terörizm devletlerin tekelindedir, tıpkı şiddet gibi ve Redhack için bir “terör örgütü” çıkarımı yapmak yalnızca cesur bir cehalet örneği olabilir. Dahası, Türkiye’de suçtan örgüt çıkarma çalışmalarının böylesine hızla devam ettiği Etyen Mahçupyan’ın bile “n’oluyor ya hu” diyebildiği bir dönemde -ki kendisi yargının mensuplarından da mensubu sayılabilir- Redhack’i “terör örgütü” olarak etiketlemek Redhack’e değil ama yargıya (kaybedecek bir şeyi kaldıysa) emin olun ki çok şey kaybettirmiştir. Uludere’nin Samsun Seli’nin ve 6 ayda 366 işçi ölümünün yaşandığı bir ülkede sistemle mücadele eden yurttaşlara terörist demek devletin katliamlarına ne diyeceğimiz konusunda beni gerçekten sorgulamaya sevk ediyor. Keza ben ne TOKİ işlerinden sorumlu isimler ne de Çalışma Bakanı gibi sivil ölümlerinden birinci derecede sorumlular hakkında “terör örgütü” kurmak vesilesiyle dava açıldığını hatırlamıyorum.

 

Peki ya Redhack’in karnesi, açıkçasını söylemek gerekirse Redhack söz konusu olduğunda birkaç adım geride durmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Bunun gerekçelerinin başında propagandanın kullandığı mecrayı övmesinin ciddi anlamda sıkıntılı olduğunu düşünmem yer alıyor. Redhack başından beri kullandığı mecrayı ve o mecradaki takipçilerini “devrimci nüveler” olarak övüyor ve bu siber eylemleriyle ses getiriyor. Bir propagandacının asıl kabusu alkış toplamaktır; çünkü propaganda aslen insanları eyleme, eylemliliğe sevk etmek için yapılır. 35 yıldır süregelen silahlı gerilla mücadelesinin ideolojik tabanıyla birlikte günden güne gelişmesi sizce silahın mı yoksa amacın mı öneminden kaynaklanıyor?

 

Elbette herkes Redhack’in metinlerindeki “kutsal sosyalizm övgüsü”nden bahsedebilir. Bunu doğal karşılamakla birlikte, anlamsız bulduğumu da söylemeliyim. Öyle ki Redhack’in sürekli olarak “benliğini” ön plana çıkaran, mahalle kabadayısı üslubuyla sürekli olarak “ben”ini sergileyen tavrı, Işık Ergüden’in Express’in son sayısında anlattığı silahlı propaganda birliklerinin olgunluğundan fazlasıyla uzakta olduklarını gösteriyor. İnsanın elinin altında internet ve klavye olması daha olgun bir propaganda zekasına erişmesi anlamına gelmiyor demek ki.

 

Bu bağlamda Redhack’e bir “terör örgütü” demek fazlasıyla zalimce olmanın yanında yargının konuyu saptamadaki acizliğinden başka bir şey kanıtlamaz; ancak Redhack’in etki alanındaki pasifize edici etkisi ve Redhack’in kutsanması süreci de geçmişteki çoğu silahlı propaganda sürecinde olduğu üzere amacı değil aracı kutsallaştıracaktır, öyle ki bugün RAF’ı ve onun radikal politikalarının varmak istediği yeri değil de insani yanını konuşuyorsak bunun temelinde de gayet liberal olan ve amaçtan ziyade hikayeleri öne çıkaran algı yer alıyor. Tam da bu nedenle Redhack’in hamasi üslubundan uzaklaşıp biraz daha “okuma yazma” becerisi olan kişilerle teorik zenginliği olan eylemlere yönlenip, özellikle sosyal medyada “kendini var etme” yerine mücadelesini var etme eğilimine girmesi şart.