Dünkü gazetelerin ilk sayfalarına iyi bakın. İlk sayfalar şu net ayrımı ortaya koyuyor: Bazıları gazete, bazıları ise propaganda bülteni. Ayrım bu kadar kesindir.
Önceki gün boyunca Diyarbakır bir savaş alanına döndü. On iki bin polis, bir mitingi engellemek için şehri muhasaraya aldı. Seçilmiş milletvekillerine, belediye başkanlarına gaz ve tazyikli su ile saldırıldı.

Medyadan Diyarbakır’a ‘üç maymun’ bakışı BDP milletvekili Pervin Buldan gaz bombası ile ayağından vuruldu. Ayağı kırıldı. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir coplandı. Bir bütün gün boyunca koca Diyarbakır şehrinde panzerler, tomalar, gaz bombaları resmi geçit yaptı. Ertesi gün gazeteler ne yaptı?
Memlekette yayımlanan gazetelerin çoğu Diyarbakır’da olanları görmezden geldi. Özellikle hükümete yakın olanlara kalsa hiçbir şey olmamıştı. Haberi verenin de ‘Miting inadı, huzuru bozdu’ diye başlık atıp Myanmar’daki Müslümanların mağduriyetini manşete çıkardığı görülüyordu. Hükümete yakın olmayanların da bir kısmının Diyarbakır’ı es geçerek polis ve hükümete üstü kapalı destek verdiği anlaşılıyordu.

Suriye konusunda çoğu gibi çığırtkanlık yerine gazetecilik yapan Radikal, dün de ‘Böyle mi çözülecek Kürt sorunu’ manşetiyle zor zamanlarda başarılı bir sınav verdi.

Miting yapmak isteyen insanları coplayarak, üzerlerine gaz bombası atarak, seçtikleri milletvekilleri ve belediye başkanının üzerine tazyikli su sıkıp, ayaklarını kırıp aşağılayarak mı Kürt meselesini çözeceksiniz?

Aman iktidarın uyduluğundan çıkmayalım, maazallah uzayda kaybolur gideriz diye korkarak, memleketin en önemli haberini görmezden gelerek mi mesleğinizi soranlara “Gazeteciyim” diyeceksiniz?

Diyarbakır’da polis halkı muhasara altına almışken, Kocaeli’nde yeni hobisi olduğu üzere Speer daha ihtişamlısını inşa edene dek yine bir stadyumdan bağırırken şöyle diyordu Başbakan: “Diğer partilerin ruhunda ayrımcılık var, biz herkesi kucaklıyoruz.”

Doğru da söylüyordu aslında. Ayrım yapmadan Hopa’da, Ankara’da, Diyarbakır’da herkesi aynı şekilde coplatarak, gazla bombalayarak ayrım yapmadığını gösteriyordu.

Cop herkesin hakkı
Hopa’da Metin Lokumcu, Ankara’da Halkevleri’nden Dilşat Aktaş, Sivas davasında mahkemenin önünde Zeynep Altıok, Rakel Dink, Diyarbakır’da Pervin Buldan.

Ayrımcılık yok, gaz ve cop herkesin hakkı. Neticede hepimizin vergileriyle alınmış, hepimize eşit şekilde kullanılacak. Şimdilik Kürtlere biraz daha fazla kullanılıyorsa da ileride o eşitsizliği de giderecektir Başbakan.

Pervin Buldan’ı ayağı yaralanmış biçimde gösteren bir fotoğraf var. Bir sene sonra Diyarbakır AKP İl Kongresi’nde bu fotoğrafın bir tablosunun Erdoğan’a takdim edilmesini bekleyebiliriz.

Nasıl olsa Van’da, Van depreminde ölen Yunus Geray’ın resmi tebessümler içinde mutlu bir Başbakan’a sunulmadı mı? Devletin denetlemediği çürük bir binada, zamanında kurtarılamadığı için ölen Yunus’un resmini bir başarı nişanı gibi gururla teslim alan bir anlayışa, gaz bombasıyla kırılmış ayağıyla Pervin Buldan’ın resmi de yakışır.

İdris Naim Şahin, Başbakanıma ne de güzel yaraşır!