21 Mart Newroz günü...

Kürt mitolojisindeki Demirci Kawa efsanesine göre, günümüzden 2500 yıl öncesinde Dehak adında Asurlu zalim bir kralın emri altında yaşayan bir devrimci vardı. Efsaneye göre kralın iki omzunda da birer yılan bulunuyordu ve kral her gün bu iki yılanı beslemek için Kürtlerden iki genci sarayına kurban olarak getirtip aşçılarına bu iki çocuğu öldürtüp beyinlerini yılanlarına yedirtiyordu. Bu vahşetin yanında kral ilkbaharın gelmesini de engelliyordu. En sonunda bu zulümden bıkan ve bir şeyler yapmak isteyen Armayel ve Garmayel adlı iki kişi kralın sarayında mutfağa aşçı olarak girmeyi başarırlar ve kralın yılanlarını beslemek için beyinleri alınarak öldürülen çocuklardan sadece birini öldürüp diğerinin gizlice saraydan kaçmasına yardımcı olurlar. Böylece ellerindeki bir insan beyni ile kestikleri bir koyunun beynini karıştırıp yılanlara vererek her gün bir çocuğun kurtulmasını sağlamış olurlar. İşte bu kaçan kişilerin Kürtlerin ataları olduğuna inanılır. Kaçan çocuklar Kawa adlı demirci tarafından gizlice eğitilerek bir ordu haline getirilirler. Böylece Kawa'nın liderliğindeki bu ordu 21 Mart günü zalim kralın sarayına yürüyüşe geçer ve Kawa kralı çekiç darbeleri ile öldürmeyi başarır. Akabinde Kawa etrafındaki tüm tepelere ateşler yakarak yanındaki halkıyla birlikte bu zaferini coşkuyla kutlar. Böylece Kürt halkı zalim kraldan kurtulur ve ertesi gün ilkbahar gelmiş olur. O günden beri her 21 Mart günü başta Kürt halkı olmak üzere tüm Ortadoğu halkları ateşler yakıp, halaylarla, danslarla, türkü ve benzeri folklorik ritüellerle zaferlerini coşkuyla kutlarlar.

Ülkemizde de her 21 Mart günü başta Kürt halkı olmak üzere onun kadim dostları, tüm ilerici ve yurtseverler Newroz'u demokrasi, eşit yurttaşlık, özgürlük, hak ve adalet mücadelesinin bir adımı olarak kutlamaktadır. Bu yıl da, özellikle sokağa çıkma yasağının olmadığı illerde on binlerce kişinin kutlamalara coşkuyla katılması, iktidarın anti demokratik uygulamalarına karşı güçlü bir karşı duruş olmuştur...

GECEYARISI KARARNAMELERİ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİ

Öte yandan HDP'ye yönelik kapatma davasının açılması, ayrımsız insan hakları savunucusu ve HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesi, gece yarısı kararnameleri ile Haziran 2013 direnişi nedeniyle sembolik anlamı büyük olan, Osmanlı döneminde Topçu Kışlası'nın bulunduğu Taksim Gezi Parkı'nın Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devri ve İstanbul Sözleşmesi'nin feshi...Bütün bunları üst üste koyup düşündüğümüzde iktidarın büyük bir sıkışmışlık, zayıflık ve zaman darlığına işaret etmekle beraber, bundan böyle daha da sertleşeceğini, açık baskı yol ve yöntemlerini kullanmaktan çekinmeyeceğini, adliye-polis teşkilatlarını daha acımasız şekilde kullanacağını ve gerekirse sokak şiddetini yaygınlaştıracağını göstermektedir.

İktidar, yıpranmışlığının, gittikçe zayıflığının ifadesi olarak gemi azıya almış bir şekilde tüm gücüyle gece yarısı kararnameleriyle her istediğini uygulamaya koymaktan çekinmemektedir. Söz konusu kararnamelerin üst üste yayınlanmasıyla, ülke adeta siyaset yapamaz hale getirildi ve iktidar bu stratejisini seçime kadar da uygulamaya kararlı gözüküyor.

Bugün itibariyle toplumun yüzde 60'tan fazlasının bu iktidara karşı olduğunu tüm kamuoyu araştırmacıları belirtmektedir. Ancak söylemek gerekir ki, iktidarın bu baskılarına toplumsal manada bel kemiğini Kürt halkının oluşturduğu HDP çatısı altında örgütlenen demokrasi güçleri dışındaki diğer muhalif kesimlerin, sadece seçim sandığını bekleyen seyirci durumunda olduğunu söylemek hiç abartı değil...

İktidarın yukarıda belirttiğimiz anti demokratik uygulamaları, genel olarak muhalefeti hazırlıksız yakalamak amacını ortaya koymaktadır. İktidar, HDP'ye olan baskılarla, onu kapatıp tam anlamda seçim dışı bırakamazsa bile, kolu kanadı kırılarak zayıf düşürülmüş halde bir erken veya zamanında seçime sokarak, beraberinde moralsiz CHP ve İyi parti yaratma amacını güttüğü çok açıktır. Yani iktidara göre HDP'nin etkisizleştirildiği bir ortamda özellikle Kürt oylarının bir kısmının kendisine yöneleceği hesaplarını anlamamak mümkün değil. Zaten sokakta kontrol sağlanmış durumda. En ufak direniş, hak arama veya küçük protesto eylemleri fiilen 'yasak'.

Kısacası tüm muhalefetin, iktidarın anti demokratik tüm baskılarına karşı demokrasi, özgürlük, hak, hukuk, adalet ve eşit yurttaşlık için en geniş şekilde bir araya gelme politikasını hayata geçirmesi için zaman kaybetmemesi her zamankinden daha elzemdir.

Sonuç olarak, iktidar bu kadar yıpranmışken, içeride ve dışarıda meşruiyetini bu kadar kaybetmişken, yasalara ve Anayasa'ya aykırı olduğu bilinen adımlara bu kadar geniş hareket alanı tanınırsa, kitlesel olarak müdahale edilemezse gelecek için çok geç kalınmış olacak demek için kahin olmaya gerek yok.