BEDELLİDEN YANAYIM:

Şu “bedelli” dediğimiz uygulama bundan önce üç defa çıktı

mı? Çıktı...

Başbakan Tayyip Erdoğan, daha önce yaptığı konuşmalarda “bedelli” konusunda yeşil ışık yaktı mı? Yaktı...

Bu konu bir sosyal sorun haline gelmiş mi? Gelmiş...

Bir yığılma durumu söz konusu mu? Söz konusu...

Sorunun kökten çözümü için radikal adımlar atmadan önce yığılmanın önlenmesi gerekiyor mu? Gerekiyor...

Hâlihazırda zengin çocukları “dövizli askerlik” imkânından yararlanarak bir tür “bedelli askerlik” yapıyorlar mı? Yapıyorlar...

Siyasiler, askerlik konusunda Genelkurmay Başkanlığı’nın onayını almak zorundalar mı?

Değiller...

Herhangi bir öneriye sırf CHP getirdi diye sırt çevirmek yakışık alır mı? Almaz...

CHP’nin önerisinde yoksullar da düşünülmüş mü? Düşünülmüş...

Peki söyler misiniz?

O halde neden çıkmayacakmış ki şu “bedelli”?

NÜKLEERE KARŞIYIM:

Doğa bize verilmiş bir emanet midir? Emanettir...

Emanete ihanet edilir mi? Edilmez...

Nükleer santralların en küçük bir arızası bile gelecek nesilleri tehdit etmiyor mu? Ediyor...

Dünya alternatif enerji kaynaklarına yöneliyor mu? Yöneliyor...

Japonya’da meydana gelen felaketten herkes ders almaya başladı mı? Başladı...

Nükleer santralın yol açabileceği büyük felaket, başka türlü felaketlerle mukayese edilir mi?

Edilmez...

Normal demokrasilerde mahalleden geçecek yol bile plebisit ile belirlenirken yapılacak olan nükleer santralın en azından tartışılması gerekmez mi? Gerekir...

Henüz Çernobil faciasının Türkiye’ye olan etkilerini bile doğru dürüst saptayamamış bir memlekette kurulacak olan nükleer santral hepimizi korkutmalı mı? Korkutmalı...

Peki söyler misiniz?

O halde neden destek verecekmişim ki nükleere...

Babıâli saptamaları

WIKILEAKS Türkiye belgeleri... Bravo Taraf’a... Yayınlayan elleriniz dert görmesin.

Star gazetesinin yeni şekil ve şemailini pek beğendim... Ağırbaşlı, ferah, Avrupai ve pek de havalı...

Radikal gazetesi, Cemal Süreya’nın İbrahim Tatlıses portresini baştan sona alıntılamış... Ne iyi yapmış.

Erbakan ölünce Milli Gazete öksüz kaldı.

Günlük Aydınlık gazetesi, Sözcü’nün entelektüeli gibi...

Birgün gazetesinde Doğan Tılıç’ın yazılarını hiç kaçırmam.

Ben Nuray Mert’in Milliyet’e yakıştığını düşünenlerdenim.

Kendimi Akşam’ın birinci sayfasını satır satır okumak zorunda hissediyorum...

İbrahim Tatlıses notları

İBRAHİM Tatlıses’in iki tarafı var:

Bir yanı kabadayılığa özendi, babalar âlemine heves etti, şiddete temayül gösterdi, arsızlık, hoyratlık yaptı ve hep “olay adam” oldu.

Diğer yanı ise iki gözü iki çeşme oldu, alttan aldı, kadınlara “saygı duyuyorum” dedi, kompleksiz bir bilgi açlığıyla gezdi, akraba doyurdu.

Vurulduğu andan itibaren duygudan duyguya koşmamız, sanırım İbrahim Tatlıses’in bu iki tarafından hangisine sarılacağımızı bilemememizden kaynaklanıyor.

Sadece güzel bir sese sahip olmakla açıklanabilecek bir macera değil İbrahim Tatlıses’in macerası...

Oxford’u olmayan bir şehrin en yoksul kesiminden çıkıp el yordamıyla bulunmuş yöntemleri deneyerek şöhret olmak ve orada kalmak kolay iş değil.

Hangi imaj ordinaryüsünün eline verirseniz verin, bunu başaramazsınız.

O kadar büyük bir şöhret olmuştur ki İbrahim Tatlıses, “Şöhretin İbrahim Tatlıses aşaması” diye bir tabirin doğmasına bile neden olmuştur.

Unutmadan bir prensip saptaması yapmak istiyorum:

Bence de nasıl “Falancanın erkekleri...” diye başlıklar atmak aklımızın ucundan bile geçmiyorsa, “İbrahim Tatlıses’in kadınları” türü başlıklar atmaktan da imtina etmeliyiz.

Ne olursa olsun, bunu yapmamalıyız.

Ama falan demeden...

Bu konuda prensibi bozmadan, yani ama demeden bir şey daha söylemek istiyorum:

Hasta yatağı başında inisiyatif alma, rol çalma kavgası yapmak da taraflara yakışmıyor.

Çok ama çok ayıp oluyor.

Bir eve iki maaş

AK Parti Milletvekili Özlem Türköne yeni dönemde aday olmamış, onun yerine eşi Zaman gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne adaylık için başvurmuş.

Dünkü yazımda bu yönteme “Mümtaz’er modeli” adını vermiştim.

Ama modelin en cazip tarafını atlamışım.

Şöyle ki:

Özlem Türköne bir dönem milletvekilliği yaptığı için iyi bir emekli maaşı alacak. Mümtaz’er Türköne de taze milletvekili olarak yüklü bir maaş alacak.

Böylece...

Bir eve iki maaş birden girmiş olacak.

Modeli denemek isteyenlere duyurulur: Kulağa hayli ekonomik geliyor.

Sevdiğim sesler

MATBAA makinesi sesi...

AK Partili belediyelerin yaptırmaya meraklı oldukları yapay şelalelerden yükselen değil, doğal şelalelerden yükselen ses...

Gülen bebek sesi...

Nişantaşı’nda pazar günleri birden ortaya çıkan akordeon sesi...

İç sesim...

Geniş aile sofralarında çıkan çatal kaşık sesi...

Ritmik bir şekilde atılan slogan sesi...

Kahve makinesinden çıkan ses...

Televizyon tartışmasında muhatabına “Bu görüşünüze katılıyorum” diyen ses...

CHP’nin başardığı 8 şey

BİR: Rekabet alanını, baştan kaybetmeye mahkûm olduğu “laiklik” ve “yaşam tarzı” alanından çıkarmayı başardı.

İKİ: Kürt sorununu en iyi bilen ve yaşayan bir ismi kadrosuna almayı başardı.

ÜÇ: Devletin sahibi olmadığı halde devletin sahibi gibi davranmaktan vazgeçmeyi başardı.

DÖRT: “Asker partisi” gibi algılanmaktan rahatsız olduğunu ortaya koymayı başardı.

BEŞ: Yapılanları eleştirmek yerine alternatifler geliştirmeyi sağlamayı başardı.

ALTI: Sürpriz yapmayı ve şaşırtmayı başardı.

YEDİ: Katı laiklik uygulamalarının savunucusu olmaktan vazgeçmeyi başardı.

SEKİZ: Yolunu varoşlardan geçirmeyi başardı.