Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “istiklal ve istikbalimizin oylanacağı” yerel seçimlerin öncesinde, işsizlik oranının yapay olarak düşürülmesi adına, sadece birkaç aylığına işverenlere istihdam teşviki getirildi. Takipteki alacaklar ise sadece son 6 ayda 25 milyar liralık artışla 9 yılın en yüksek oranına ulaştı ve 100 milyar lirayı aştı. Tüketici Güven Endeksi 57,8’e geriledi. Emlak ve inşaat sektörü sıkıntılı günler yaşarken, yabancılara yapılan gayrimenkul satışları Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre %81,9 oranında artarak 3.168’e ulaşmış. En çok emlak satın alan yabancıların uyruklarına bakıldığında, bunların sırasıyla Irak, İran, Rusya, Afganistan ve Ürdün vatandaşları oldukları görülüyor. Suudiler ve Katarlılar (bile) eskisi kadar ilgi göstermezken, çerez fiyatına ve vatandaşlık promosyonlu gayrimenkullerimize Batılı kişiler neredeyse hiç rağbet etmiyorlar. Maalesef gelişme ve kalkınma beton ve çimento ile olmuyor. Hukukun üstünlüğü, demokrasi, bilim ve eğitim ile başlıyor ve ilerliyor.

Hedeflendiği gibi 2023 yılında ihracatta 500 milyar dolara ve kişi başı gelirde 25 bin dolara ulaşmak için, kişi başı araştırmacı sayımız yaklaşık 500 olması gerekir, fakat şu an 25. Ortalama eğitim düzeyimizin 12 yıl olması gerekir, fakat şu an 8,7 yıl. İhracatta ileri teknoloji oranının %20 civarında olması gerekirken, şu an %3,9.

2013 yılından itibaren bakarsak, Türkiye 2013 yılında 950 milyar dolar büyüklüğü ile 16. sırada iken, 2018 yılında ise 713 milyar dolar büyüklük ile 19. sıraya geriliyor. Özelleştirmelerden 60 milyar dolardan fazla gelir elde edildi ve oluşan bu kaynak kamu harcamalarında kullanıldı. Dış borçlar 114 milyar dolardan 450 milyar dolara yükseldi. Tanzim politikasına başvurulurken, çiftçi sayısı %38 azaldı ve tarım alanları ise %12 oranında küçüldü.

Devlet Bahçeli ise tanzim politikasına şu şekilde destek verdi; “İhtiyacı olmadığı halde, bugün patlıcan yemedim diye kimse ölmüyor”. Böylece milliyetçi seçmen cepte. Cumhurbaşkanımız ise geçen gün Manisa mitinginde, “Nisan ayıyla birlikte Türkiye tamamen reform gündemine, büyük projelerine, büyük yatırımlarına odaklanmış olarak geleceğe doğru yol alacak” dedi. Dikkat edelim, bakın burası çok önemli, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçileli bile uzun zaman oldu, 2019 başı değil, Ocak, Şubat veya Mart değil. Tam da 31 Mart yerel seçimlerinden sonra, yani muhtemel en son demokratik ve özgür seçim deneyiminden sonra, 1 Nisan itibariyle büyük yatırımlar, projeler ve reformlar başlayacak. Haydi bakalım, muhafazakar seçmen de cepte...

Fakat TÜSİAD bile hafiften mızmızlanmaya başladı. Bakalım bu dev projeler, reform ve yatırımlar 1 Nisan sonrası ufukta görülmediğinde, tepkiler nasıl dizginlenecek. Moral bozmak gibi olmasın ama eminim pek tepki bile görmeyeceğiz... 2023’e kadar ihtiyaç kalmadığı için, artık vaat ve uyutma döneminden, azarlama, bezdirme ve ezme dönemine gireceğiz… Freud “İnsanların büyük çoğunluğu, hayran olacakları, karşısında boyun eğecekleri, onlara hükmedecek ve hatta bazen kötü davranacak bir otoriteye ihtiyaç duyarlar” der ve şöyle devam eder; “Herkes kendi hayatı üstünde hak sahibidir. Oysa savaş, umut vaat eden yaşamları söndürür. Bireyi, insanlığına utanç lekesi sürecek durumlara sürükler, kendi iradesi dışında başka insanları öldürmeye zorlar...”