A) “Büyük Felaket” ile Yüzleşme

Kürtler de Türkler gibi Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu unsularıdır. Kurucu unsur olma hali bir suç ortaklığına dayanıyor: Ermenilerin bu coğrafyadan sökülüp atılmaları. 1915 Ermeni soykırımını tartışanlar genelde Kürtler ve Ermenilerin aynı coğrafya üzerinde özgürce ve dayanışma içinde bir arada yaşadıkları gibi bir akla sahipler. Bunun böyle olmadığını, Kürtler ve Ermeniler arasında Ermeni Soykırımı öncesinde uzun yıllara dayanan çatışma ve gerginliklerin olduğunu çeşitli kaynaklardan okuyoruz. Her ne kadar daha başka bir amaç ile yazılmış da olsa, Sedat Ulugana’nın “Efendinin suçunu üstlenmek: Kürtler ve Ermeni Soykırımı” (1) yazısında bu çatışma tarihine dair kimi bilgileri görebilmekteyiz.

Fırat Aydınkaya’nın “8 Soruda Kürtler ve Ermeni Sorunu” (2) başlıklı yazısı ile önemli bir tartışma da başladı. Bütün bu tartışmalar Kürtlerin 1915’te yaşananı anlamak için daha yoğun bir çaba içinde olduklarını göstermekte. Dilleri, kültürleri, politik talepleri ile içinde olabilecekleri bir hayata dair tartışmalar yürütürken bunun bir şekilde geçmişten gelen bir süreç olduğunu, geçmişi iyi anlamak ve konumlandırmak gerektiğini düşünmekteler. Farklı farklı görüşler olsa da ortak olan fikir; bu coğrafyada 1915’i doğru bir şekilde anlamadan, yüzleşmeden yeni bir hayat özgürce inşa edilemez. Bu nedenle Kürtlerin bu tartışmaları bir yerde geçmişin suç ortaklığını aralamak, geçmiş ile yüzleşmek ve birlikte yeniyi inşa iradesi olarak değerlendirilmeli.

Ermeni ve Kürt sorunu üzerinden tartışmalar devam ederken Ahmet Şık’ın istifası (3) bu kez yeni bir tartışma alanı açtı. Bu istifayı, öteden beri HDP’nin Kürdistanileşmediğini, hatta Kürtlerin HDP üzerinden Türkiye siyasetine malzeme yapıldığını söyleyen önemli bir kesim “biz zaten en başından bunu söylemiştik, Kürt oyları üzerinden Türkiye solundan insanlar meclise taşınıyor” diye haklılıklarına gerekçe yaptılar. Mücahit Bilici’nin “Kürtler neden Türkiye’yi kurtaramıyor” (4) yazısı ile bu tartışmalar daha farklı bir boyut kazanmış bulunuyor.

B) HDP üzerinden Kürtlerin “Türkiyelileşme” ve “Kürdistanileşme” Sarkacındaki Halleri

HDP’nin siyasetine, HDP üzerinden ‘Türkiyelileşme’ siyasetine her zaman ciddi eleştiriler oldu. Ancak, eleştiri ve baskıların gölgesinde HDP, 7 Haziran 2015 seçiminde zafer de denebilecek çok önemli bir sonuç aldı. Ama, bu zafer ayını zamanda günümüze kadar gelen sorunun da başlangıcı oldu. Artık, milliyetçi/tekçi sistemin “devlet aklı” muhalif olan bütün kesimlere işlemiyordu. Bütün Cumhuriyet tarihindeki korku ve şiddete dayanan rant/talan siyasetinin karşısında paylaşan/dayanışan bir akıl çıkıyordu. Başta AKP/MHP olmak üzere devletin bütün ırkçı/militer siyaset sahiplerinin HDP’ye bitmeyen öfkesi de bundandır.

Eş Genel Başkanları, Milletvekilleri, Belediye Başkanları, siyasetçileri, aktivistleri, gönüllüleri ile binlerce HDP’li bugün cezaevlerinde politik rehine olarak tutuluyor. Cumhuriyet’in kuruluş sözlemesini hazırlayan Teşkilat-ı Mahsusa oldu ve Türkiye’de ‘Türklük Sözleşmesi’ (5) olarak tarif edilen ilkelerde ortaklaşmayı öngörüyordu. Hiçbir güç bu ‘Türklük Sözleşmesi’ni HDP’nin Türkiye’de açığa çıkardığı potansiyel muhalefet kadar sorgular hale getirmedi. HDP’ye öfke, tepki ve şiddet ile terbiye etme isteğinin temel nedeni de budur. Bu durum HDP’ye yönelik içten ve dıştan eleştirileri de yoğunlaştırdı; Türkiyelileşme(me), Kürdistanileşme(me) olarak.

Böylesi bir ortamda “Kürtler arasındaki sessizlik suikastı önemli ölçüde kırıldı” söylemi daha da bir önem kazanıyor. Türklük sözleşmesine sıkı sıkıya bağlı olanlar 2023 yılında 1923 Türkiyesini aynı sözleşme bağlamında yeniden kurmak isterken, o zaman zımni bir uzlaşma ile bu sözleşmeye tabi olan Kürtler en başa dönüp o “büyük kırılma” ile yüzleşme ve 2023’ü yeni bir akıl/ortak akıl ile inşa sürecine girmek istiyor.

HDP’nin de bir bileşeni olduğu Türkiye ve Kuzey Kurdistanlı sol, sosyalist ve de demokratik akıl artık suç ortaklığında inşa edilmiş bir “Türklük sözleşmesi” ile değil, geçmiş ile yüzleşme temelinde hazırlanmış bütün dil, kültür, inançları kapsayan ‘özgür yurttaşlık’ sözleşmesi kurup bununla yol almak istiyor. Buradan hareketle de “Vatan” kavramını da güncellemek istiyorlar. Ne var ki dünyanın her yerinde erkek egemen/militer kurgular olmaktan öteye de geçememiştir bu “vatan” dedikleri kara parçaları.

C) “Türklük Sözleşmesi” Temelinde Değil, “Özgür Yurttaşlık” Temelinde “Ortak Vatan”

Türk modernleşmesi teorik düzeyde toprak esasına dayalı Fransız usulü vatandaşlık modelini esas alarak imparatorluktan geriye kalan etnik ve dinsel toplulukları bir arada tutmaya çalışsa da Alman modeli gibi kan bağı, ırk, etnik aidiyete dayalı bir milliyetçilik üzerinde şekillendi. Türkiye’nin kuruluşunda “Türk Tarih Tezi” ve “Güneş Dil Teorisi” gibi arayış ve kurgular ile bir etnik aidiyet olarak “Türklük” inşası gerçekleştirilmiştir.

Kürt Özgürlük Hareketi ekseninde siyaset yapan bu anlamıyla HDP’nin politikalarında belirleyici rol oynayan Kürtler Fransız Burjuva Devrimi ile sekteye uğratılan yerel/komünal toplum yapısınının günümüze uyarlanmasının yol ve yöntemleri üzerine tartışıyorlar. İki yüzyıllık burjuva iktidarı ve onun ulus/devlet inşası dünyanın her bir tarafında büyük soykırım ve savaşlara neden oldu. Ordoğu ve Afrika’da bitmeyen savaşlar bunun temel göstergeleri olarak alınabilir. Buna karşı öngörülen yeni sisteme, öğretiye pratik anlamda hayat veren, Kadın Devrimi olarak da ifade edilen 19 Temmuz 2012’deki Rojava Devrimidir.

Hazırlanan Rojava Toplumsal Sözleşmesi’nin girişinde “Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri; ulus-devleti, askeri ve dini devlet anlayışını, aynı zamanda merkezi yönetimi ve iktidarı kabul etmez” belirlemesi ile ilk maddesi şöyle formüle edilir: “Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için. Demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için. Kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için. Savunma, özsavunma, inançlara özgürlük ve saygı için. Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz”(6)

Kürtler, Türkiyeli muhalifler ile HDP üzerinden geçmiş ile yüzleşerek bir suç pratiği üzerinden kurulan “vatan” fikrinden, “özgür yurttaşlık” bilinci ile “ortak vatan”ın inşası için sorumluluk üstlenebileceğini ifade ediyor. Kürtler kendilerinin uluslaşmalarının Türkiye’de birçok çevrenin anladıkları şekli ile yani talan/gasptan pay almak değil de ölmeden kendi dil, kültür ve politik talepleri ile özgürce siyaset yapma olduğunu anlatmak istiyorlar. Bunu hem milliyetçi Kürtlere hem de “Türklük sözleşmesi” ile ortaklık kuran Türklere ne kadar anlatabileceklerini Türkiye siyasetinde kestirmek hiç de kolay değil. Çünkü mevcut faşist blok bunun gerçekleşmemesi için elinden geleni yapıyor.

“Devlet aklı” ciddi bir açmaz içinde. Bu açmazdan çıkmak için Erdoğan, Bahçeli ve Perinçek durmadan yeni felaket senaryoları üzerine çalışıyorlar. Erdoğan, Perinçek ve Bahçeli sandıkların kurulmayacağı, halkların hiçbir şekilde kendi söz ve taleplerini iletemeyecekleri bir sistem inşası için ortaklamış olsalar da “makbul vatandaşlık” ilkeleri ile “Türklük sözlemesi”ne ikna edemedikleri çok ciddi bir Türkiyeli kitlesi var. Babaları AKP/MHP’li olan gençlerin aklı HDP’de. SODEV’in son yaptığı ‘Türkiye’nin Gençliği Araştırma Raporu’nda “Türkiye genelinde gençlerin ekseriyeti kendilerini özgürce ifade etmeyi, başkalarının kendi düşüncelerini özgürce ifade edebilmelerini ve yüzde 62,5’u da, imkanları olsa yurtdışına yerleşip orada yaşamayı istediklerini ifade ediyor.” (7)

Türkiye’deki gençliğin önemli bir kesiminin, ailelerinin tabi olduğu ‘Milli Yerli Türkiye’den hoşnut olmadıkları, ciddi bir gelecek kaygı ve korkusu yaşadıkları artık araştırma verisi değil, gündelik hayatın en basit gerçekleri arasında yer alıyor. Bir yeri yurt edinmek için orada zamana ve mekâna güvenebilmek gerekiyor. Tarihçi Hamit Bozarslan’a göre (8) bir toplumu zamana ve mekâna duyulan güven oluşturur. Bugün Türkiye’de %70’lere varacak bir gençlik kesimi geleceklerini Türkiye’de göremiyorlarsa burada zaman ve mekan ciddi bir erozyona uğramıştır. HDP ise bu erozyonu özgürlük ve eşitlik temelinde yeniden inşa ile düzeltmek istiyor.

HDP’den siyasetçiler zaman zaman 1919/23 Türkiyesinin Meclisi’nde ifade edilen ‘Halkın bizzat ve bilfiil kendi kendini yönetmesi’, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ söylemlerinin 1921 Anayasasında genelde temsili demokrasi anlamında, Meclisi işaret ederken yerelde de doğrudan demokrasiyi (vilayet ve nahiye şuralarının özerkliği) işaret ettiğini ifade ederler. Bu sebeple HDP/Kürtler geriye doğru gidilecekse bu tarihin 1923 değil, 1919 olduğunu ifade ediyor. Ancak yukarıda da ifade etmeye çalıştığım gibi 1919 tarihindeki Kürtler ve Türkler’in ortaklığı da bir suç ortaklığıdır. 1919 tarihine dönülecekse bu suç ortaklığının da izah edilerek, 1915’e dair bir yüzleşme sürecine girilerek ancak demokratik bir cumhuriyetin inşa edilebileceğini ifade ediyorlar. Bir asırdır süregelen ırkçı/militer “devlet aklı” ve halkların aklı/vicdanı ciddi bir çatışma içinde. Bu çatışmada bir yüzleşme çerçevesinde 1919 mu yoksa geleneksel devlet aklının yeniden inşası ile 1923 mü yeniden kurgulanacak, bütün bunları birlikte yaşıyor, gelişmelerin birer parçası olmaya devam ediyoruz.

Dipnotlar:

1) https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2020/04/26/efendinin-sucunu-ustlenmek-kurtler-ve-ermeni-soykirimi/

2) https://nupel.net/firat-aydinkaya-8-soruda-kurtler-ve-ermeni-soykirimi-85131h.html

3) https://www.dw.com/tr/ahmet-%C5%9F%C4%B1k-hdpden-istifa-etti/a-53330829

4) https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/05/20/kurtler-neden-turkiyeyi-kurtaramiyor/

5) https://www.emekveadalet.org/notlar/turk-milliyetciliginin-apolitik-ve-asosyolojik-bir-elestirisi-olarak-turkluk-sozlesmesi-olusumu-isleyisi-ve-krizi/

6) https://civiroglu.net/rojava-toplumsal-sozlesmesi/

7) https://fikir.news/politika/sodev-anket-sonuclari-turk-gencligi-avrupada-yasamak-istiyor/

8) https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/05/23/hamit-bozarslan-ya-kuresel-tiranlik-ya-enternasyonalizm/?fbclid=IwAR3_xaWqY9HYyRnrLotA0fxaFrynNjyJoD8D7eLcwkBx_2n32lX0_mTilQM