CHP, Kürt sorunu konusunda önemli bir adım attı. AK Parti 4+4+4 reformu, Uludere krizi ve kürtaj tartışması nedeniyle puan kaybetmişti. Bu durumda çıkarcı, iktidarın zayıflamasından nemalanmaya meyyal bir muhalefet ne yapardı? CHP’nin yaptığını değil. Bu zor günlerde CHP, Kürt sorununda toplumsal mutabakat talebiyle AK Parti’nin kapısını çaldı. AK Parti de olgun davrandı, konuşmaya devam dedi. Şimdi ikinci adımı atmak gerekiyor. 

Uludere bir yanıt mı?
Öncelikle bir yanlış anlamayı gidermek gerek. Vahim Uludere saldırısı bu sürece dair bir yanıt değil. Çok uzun süredir operasyonlar ve PKK’nın saldırıları sürüyor. Siyasetçiler bu düşük yoğunluklu savaşı bitirmeye uğraşıyor. PKK, CHP ve AK Parti buluştu diye silahlarını gömmez. Bu buluşma gerçekleşti diye TSK operasyonlarını bitirmez. Uludere barış adımlarının kifayetsizliğinin değil, elzem, acil ve gerekli olduğunun göstergesi.
Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun ikinci adımı en az birincisi kadar önemli. Önünde iki yol var. Öncelikle partinin eski Türkiye’de kalmış muhafazakâr kanadının istediği yol. Soruna milli güvenlik perspektifinden yaklaşan, semptomun değil sorunun terör olduğunu düşünen siyaset. Bu akım, Kılıçdaroğlu’ndan fırsatçılık yapmasını isteyecek. ‘Oslo sürecini Erdoğan’ın milletten gizlediğini’ söyleyecek ve Kılıçdaroğlu’ndan buna dair eleştiri ısmarlayacak.
İkinci yol ise artık taban tarafından da kabul görmüş, yeni Türkiye siyasetinde iktidara oynayan CHP’lilerin yolu. Onlar korku ve endişe siyasetinden cesur ve yaratıcı siyasete geçişi isteyenler. Kılıçdaroğlu’na Erdoğan’la ikinci bir görüşme yapmasını, CHP ve AK Parti’nin bu konuda asgari müşterek bir çalışma süreci belirlemesini ve CHP’den Kürt sorununun dallanıp budaklanmasını değil çözümünün tarafı olmasını isteyecekler. 

Adım ne olmalı?
Bu ayrım, yalnızca CHP’ye özgü bir ayrım değil. AK Parti de benzer bir bölünme içinde. İdris Naim Şahin’in temsil ettiği şahinlerle Hüseyin Çelik’in temsil ettiği âkiller benzer bir gerilim yaşıyor. Yani Kılıçdaroğlu en az Erdoğan kadar ciddi bir yol ayrımında.
Türkiye siyasetinde sol ve sağ bu ayrımda kararını verdi. Saadet Partisi eski Türkiye’den, Has Parti yeni Türkiye’den yana oldu. İşçi Partisi eskiyi, ÖDP yeniyi tercih etti. AK Parti yeni Türkiye siyasetinin en önemli kurucularından olduğu halde, iki arada bir derede, nereye adım atacağı konusunda tereddütte. Parti içinde demokratik erozyon olduğu için rahatça tartışamıyorlar. CHP’de herkes istediğini söylüyor, olası yollar çok daha dikkatle tartışılıyor, müzakere ediliyor.
Kılıçdaroğlu’nun ikinci adımı bu nedenle de çok önemli. Geçenlerde “Bu sorun çözülür, insanlar yaşamını yitirmezlerse bu benim genel başkanlığıma mal olacaksa olsun” diyerek attığı adımın arkasında olduğunu gösterdi. Biliyor ki eğer çözüme angaje bir siyasetle yola çıkarsa CHP için inanılmaz bir artı puan olacak. Yıllardır ne yaptırmadığıyla övünen CHP, iktidar partisine adım attıracak kadar güçlenmiş bir CHP’ye dönüşecek. 

Usta kim, göreceğiz
Dersim konusunda CHP’yi sıkıştıran bir AK Parti’nin Kürt sorunu konusunda geriye düşmesi, AK Parti’nin kendine çizdiği imajın yerle bir olması demek. Uludere krizinden sonra CHP’nin “Krokisini beraber çizelim” dediği çözüm yoluna girmemesi, AK Parti’nin gerileme döneminin başlangıcı olur. Bu nedenle CHP’nin elinde büyük ve onurlu bir fırsat var.
Kılıçdaroğlu bu fırsatı dikkatli bir şekilde kullanırsa AK Parti’yi yeni Türkiye’den korkmaması konusunda ikna edebilir. AK Parti reddederse CHP bir sonraki seçimde oyunu daha rahat arttırır, AK Parti eski milli görüş saflarına geri düşer ve oyu azalır.
Aslında durum CHP’nin yalnızca Kürt meselesinde değil, yeni Türkiye siyasetinde aktif bir oyuncu olduğunun en net göstergesi. Bunu herkesin kazanacağı bir senaryoya dönüştürmek Kılıçdaroğlu’nun elinde. Yani siyasetin topu ayağında. Ustalığını nasıl gösterecek, önümüzdeki günlerde göreceğiz.