Suriye hakkında konuşmak bir iç politika münazarasına dönüştü. “Kılıçdaroğu, Esad’ı Alevi olduğu için destekliyor” diyecek kadar düşenler oldu. “Minik bir Alevi azınlık Sünnilere soykırım uyguluyor” tarzı karikatürler çizenler, “Ya Özgür Suriye Ordusu’nu desteklersin ya da diktatörün yanındasındır” şeklinde ‘Ya sev ya terk et’ler... Bu isabetsiz seviyesizlikler Suriye krizi konusunda yaratılan mitlerden besleniyor. Şu mitlere bir bakalım: 

1-  Aleviler Sünnileri eziyor
 Nusayrilerin Suriye’de azınlık olduğu halde siyasi elit içinde güçlü oldukları doğrudur. Ancak Suriye’nin siyasi ve iktisadi elitinin çoğunluğu Sünnidir. Burjuvaların ve orta üst sınıfın çoğu, rejimi destekleyen Sünnilerden oluşur. Yine büyük oranda rejimi destekleyen orta sınıf içinde Sünni hegemonya vardır. Bir yanlış olmasın, ‘Zavallı mağdur Sünnileri ezen zalim Aleviler’ bazılarının hayal gücünün ürünü. 

2-  Esad, Miloseviç gibidir
Değildir. Her otoriterliği faşizm olarak algılayan sol kolaycılığa benzer bir fikri tembelliğe dayanan bu tespit, soykırımla silahlı muhaliflere ve halka ateş açmayı birbirine karıştırır. Esad diktatördür ama soykırımcı değildir. Mübarek’ten ya da George Bush’tan daha kötü bir adam hiç değildir. Hatta Bush çok daha fazla insan canına kıymıştır. 

3-  Özgür Suriye Ordusu tek şans
Özgür Suriye Ordusu’nun demokrasi getireceği de bir mittir. Kendisi İsrail gibi otoriter teokratik bir rejim olan, Ortadoğu devrimlerinin ve bölgedeki insan hakları mücadelesinin en büyük düşmanı Suudi Arabistan’ın parasal ve askeri desteğiyle CIA’in türlü cambazlıklarıyla bir ordunun demokrasi getireceğine inanmak aslında neye inanmaktır, siz karar verin. 

4-  Askeri muhalefet tek şans
Değil. Baştan beri değil. Suriye dışında alelacele tertiplenen, bilerek ve isteyerek devrimi şiddete bulaştırırken silahsız muhalefeti yok sayan Özgür Suriye Ordusu aslında son şans bile değil. Sonuçta ortaya çıkması gereken bir semptomken baştan yaratılan bir sorun. Suriye’de sivil bir muhalefet var. Hem de Esad’ın rezaletiyle Özgür Suriye Ordusu vahşetini birbirinden ayırmayan, ikisine de mesafeli, gerçekten demokrat refleksleri olan, sivil irade, idare ve muhalefete inanan, ülkelerinin Iraklaşmasından korkan onlarca grup ve muhalif örgüt var. 3 gün önce Şam’da bu örgütlerin 20’si bir araya geldi ve özellikle Özgür Suriye Ordusu’na çatışmaları hemen durdurmasını söyledi. Vurguya dikkat edelim. 

5-  Tampon bölge şart
Değil. Her fırsatta “Kapımız açık, Esad’dan kaçın bize sığının” diye bağıranlar, kurulan kamplara milletin vekilini almayanlar, şimdi “Bu krizle biz uğraşamıyoruz, BM uğraşsın” diyor. Daha Van’ın yaralarını saramamışken küçük ABD’lik peşinde dev aynalarıyla flört ediyoruz. Tampon olsun, uçuşa yasak olsun yeni bölgeler ilan etmenin yeni Irak’ın 10 yıl önce başına gelen gibi bir inşaat faaliyeti olduğunu atlıyoruz. İnsanlar Esad’dan niye kaçıyor? Özgür ordu adı verilen milisler Esad’ın ordusuna saldırdığı için. Milisleri silahlandır, Esad onlara -ve elbette arada kalan halka da- saldırsın, siviller kaçsın, sen de sivilleri koruyacağım diye müdahalede bulun. Tanıdık geliyor mu? 

6- Kürt sorununu etkilemez
Öcalan’ın yakalanmasından sonra Kürt sorunundaki en ciddi seyir değişikliği Suriye kriziyle başladı. Aslında Türkiye, Suriye’nin iç işi oldu. Genç Kürtler artık “Anadilde eğitim, Diyarbakır’a Amed de diyelim” şeklinde özetlenebilecek bir makul çözümden uzaklaşıyor. Zaman daralıyor. Osman Baydemir kuşağını devlet her geçen gün kaybederken, bir taraftan Kürtlerin bağımsızlığına karşıyım diyor, diğer taraftan attığı adımlar Kürt devletinin de facto kurulmasına hizmet ediyor, sonra da “Barzani bizim Kürt sorunum uzu idare eder” diye umuyor. 

7-  Suriye politikamız iyi 
Açıklamaya bilmiyorum gerek var mı? Ama bir şeyler kesinlikle yolunda gitmiyor. En uzun sınıra sahip olduğumuz Suriye’nin Irak’taki gibi sonu belirsiz bir karışıklığa sürüklendiği bir devirde hiçbir şey yapamıyorsak bile 2023 düşlerimizi revize etmek gerekecek.