Erdoğan ‘ustalık’ döneminin ilk kongresine gidiyor. Cumhurbaşkanlığı yolunda son kez genel başkan seçilecek. TRT ‘tarihi konuşmadan’ bahsediyor. “Son kez genel başkan seçilecek, tüm Türkiye ne diyeceğini merak ediyor” diyor. Kongrenin ana sloganı: ‘Büyük Millet, Büyük Güç, Hedef 2023...’

Gerçi parti içi demokrasi 1930 CHP’si seviyesinde. Türkiye’yi yöneten partinin bir şirket gibi idare edildiği (bakkal analojilerini anımsayalım) bir dönemde, delegenin kendisinin değil, delegenin eğilimini belirleyen araştırmaların parti içi demokrasinin ana mekanizması olduğu bir dönem.
Erdoğan’ın çantasında 300 CV duruyormuş. Oradan partinin merkezini kuracakmış. Juventus analojileri, Barselona taktikleri. Siyasi parti değil sanki futbol takımı. Hani mahalle örgütleri, hani tartışmalar, hani gerilimleri konuşma, konuştukça öğrenme? Hani demokrasi? Hani ortak akıl?

DP’leşen AK Parti

Menderes CHP otoriterliğine karşı çıktığında yanında liberaller, özgürlükçü muhafazakârlar ve sosyalistler vardı. İktidarını tesis edip kendine güveni artınca yanında tek kişi kalmadı. Entelektüellere saldırdı. Menderes’i önce entelektüeller terk etti. Basını sansürletti, gazetecileri içeri attırdı. Eğer gayri meşru bir dava ve elbette faşist bir darbe sonucu asılmasaydı, demokrasi şehidi değil katili olarak anılabilirdi.

Erdoğan’da da benzer bir gidişat var. Açılımlarıyla gözlerini kamaştırdığı entelektüeller onu terk etti. Sorumlusu olduğu Uludere konusunda bir özür bile dileyemedi. Büyük kanal yapacağım dedi, proje havada patladı. Suriye’de rejim değiştirmeye kalkıştı, ülke geleceği belirsiz bir iç savaşa savruldu. Irak artık doğrudan bizi tehdit ediyor. İran Kürecik üssünü savaşta ilk vurulacaklar listesine aldı. Demokratikleşme durdu. 8000 ovalı siyasetçi tutuklandı. PKK kontrolden çıktı. Kışın kent merkezlerine kadar inecek bir terör dalgasıyla karşı karşıya kalabileceğimiz yazılıyor, çiziliyor.

Ustanın karnesine ilişmiş bir takdirname yok. Tek adamcı, siyasi-kültürel olarak Kemalist zihniyet partiyi suspus etmiş durumda. Parti sözcüsüne bile gerektiğinde sus denebiliyor. Partiye yakın basında dahi eleştiriler görülmeye başladı, satır araları bağırıyor, satır başında “Bu gidişat yanlış” diyenler zaten işinden oluyor. Popülerlik dibe vurmuş durumda. Cumhurbaşkanlığı için halk Abdullah Gül’ü tercih ediyor.

Pazar günü yapılacak AK Parti Kongresi böyle sıkıntılı bir zamanda toplanıyor. Bir siyasi parti kongresi değil yine bir ‘party’ olacak gibi. İstanbul şovuna benzeyen, Mursi’nin ve başka devlet adamlarının boy göstereceği gösteri, parti içi siyasetin son meclisi değil parti dışı seçim çalışmalarının ilk toplantısı olacak.

Erdoğan da bu gidişatı görüyor. Erozyonun farkında. Bu nedenle gençlik aşılarıyla partiyi diri tutmaya çalışıyor. Ancak işe yaraması güç görünüyor. AK Parti daha önce her eğilimin mıknatısıymış gibi davrandı. Sonuç ne oldu? Ertuğrul Günay sosyal demokrat kimliğini askıya aldı, insanların gözünde soldan gelen biri olarak değil, Erdoğan’a her daim kendini kanıtlamaya çalışan bir yeni sağcı olarak tanındı. Zafer Üskül anayasa yapma umuduyla partiye girdi, eritildi gitti.

Şimdi Numan Kurtulmuş, Osman Can, Orhan Miroğlu gibi yeni isimlerle eskisi gibi bir yenilenme, güçlenme ve ilgi mıknatısı olma amacı güdülüyor. Ama bazı ilaçlar sık kullanıldığında etkisini yitiriyor.

Erdoğan’ın Türkiye toplumuna anlattığı 2023 hikâyesi de tekliyor. 1990’lara ait bir içişleri bakanıyla demokrasi geriye giderken kim ilerlediğimizi düşünüyor? Demokratik açılımlar bitti. Oslo’da doğru bir hareket yapıldı. PKK ile Erdoğan’ın görevlendirdiği kişiler görüştü. Kendisine Kürt sorunu konusunda el uzatan CHP’ye Erdoğan ne dedi: “Bunlar PKK’nın yanında yamacında...” Siyasi etik sumenaltı olurken çifte standart norm oldu. 1938 özürleri dileyen Erdoğan, Uludere’de ne olduğunu unuttu unutacak.

Bu nedenle konuşmanın içeriği belli: AK Parti yenileniyor (hayır eskiyor), yeni açılımlar planlanıyor (kapanacak yeni yollar diye okuyun), Erdoğan ustalaşıyor (karne onu göstermiyor), herkes AK Parti’ye akıyor (BDP’li Altan Tan’ı ikna etseler yazıyı baştan yazarım) ve AK Parti’nin süper projeleriyle Türkiye’ye demokrasi geliyor...

İnananlar gittikçe azalıyor.