Bir görüntü getirin gözünüzün önüne.

Bir meydan dolusu insan.

Ellerinde pankartlar, bir ağızdan atılan sloganlar.

Amaçlar bir, yürekler tek.

Etrafa zarar vermek değil niyetleri, sadece seslerini yükseltmek.

Gördükleri yanlışlıklara karşı ses çıkartmak.

Önlerine ise panzerler yığılmış, devlet bütün gücüyle oturuyor karşılarında…

 

Ve bu görüntü “çatışma bölgeleri”nden birinden de gelmiyor.

Dünya medyasının gündeminde önemli yeri olan bir ülkenin başkentiyse söz konusu olan, hangi haberci sessiz kalır bu manzaraya?

Üstelik bu kadar da haber kanalı varken…

 

Velev ki o meydandakiler zorunlu eğitimin 4+4+4 olarak belirlenmeye çalışılması ve Kamu Görevlileri Sendikalarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına karşı olmasalardı…

Yer Ankara değil, Ege’nin karşısındaki Atina olsaydı…

Türk medyası yine aynı derece mi görmezden gelirdi bu haberi?

Yoksa “Atina kaynıyor” başlıkları atılıp saatlerce bölgedeki uluslararası ajanslardan alınan görüntüler mi servis edilirdi izleyicilere?

 

Cevabını hepimiz biliyoruz aslında.

Eğer eyleminiz Atina’da değil Ankara’daysa…

Sorununuz bu ülkenin iç işleyişi ile ilgiliyse…

Bir başka ülkeyi hedef almıyorsanız pankartlarınızda…

Karşınızda devleti bulursunuz bütün gücüyle…

Sadece panzeriyle değil.

Olayları –önemli ölçüde- görmezden gelen medyasıyla birlikte.

Ve ancak ölürseniz haber değeri taşıma şansınız olur.

Metin Lokumcu gibi…