Nazan Üstündağ’ın Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan “Hafıza ve Gelecek” makalesinde; “Seçim anketlerinde yüzde on görünen kararsızların üçte biri MHP ve HDP arasında kararsız” cümlesini okuduğumda bir an durmuştum. Nasıl bir durum ki, bir kişi Türkiye’de hem MHP, olmazsa da HDP’ye oy verme ihtimali içinde. Geçmiş tarihin/belleğin bana getirdikleri içinde böylesi bir şeyin imkânsız olduğunu düşünenlerden biriy(di)m. Ve birçok tartışma içinde bu olasılığın izini sürdüm, daha doğrusu bunun ne kadar mümkün olup olmadığını öğrenmeye çalıştım.

Bu süreç içinde birçok etkinlik, panel ve de buluşmada da bunun izini sürdüm. Gazete sayfaları, televizyon tartışmaları dışında ciddi veriler de karşıma çıkmadı. Ama son bir hafta içinde kimi karşılaşmalarım ve sohbetlerim ile bunu gördüm. Öğrenmek bende biraz da böyle bir şey. İlk tanıklığım Yaşayan Kütüphane etkinliğinde oldu; “Ben Kemalistim, hem de koyu bir Kemalist, ancak reel düşünüyorum ve de Tayyip Erdoğan’ı götürecek tek parti olarak HDP’yi görüyorum, onun için istemeden de olsa HDP’ye oy vereceğim.” Neden HDP dediğinin arka planını anlattı biraz, Gezi sürecini sokakta yaşayan bir kişi olarak Tayyip Erdoğan’a öfkesinin her gün daha büyüdüğünü ve karşısında da etkili güç olarak Demirtaş’ı gördüğünü ifade etti.

Diğer tanıklığım ise Pazar günleri çalıştığım aile marketi müşterisi. Kendisi MHP’li, bunu biliyordum ve o da benim politik duruşumu biliyordu. Aramızda mesafeli ama saygılı bir duruş oldu her zaman. Önemli ortak noktamız ikimizin de Tayyip Erdoğan öfkesi/nefreti ve de AKP karşıtlığıydı. Ara ara bu ortaklık üzerinden politik tartışmalarımız da olurdu, ama her defasında ikimizin de ayrı durduğu yeri gözeterek. En son dün markete geldiğinde; “bütün gün bahçede kaynana, kayınbaba tartışıyoruz, galiba biz de bu seçimde HDP’ye oy vereceğiz.” İkimizde de bir tebessüm... Bendeki algıların hızla bir karmaşa içine girmesi. Karşımda bir MHP’li ve “ben HDP’ye oy vereceğim” diyor.

Türkiye toplumu devlet eksenli geliştirilen ayrıştırma ve de çatışma ile hep karşılıklı başka kamplar içinde yer aldı. Siyaset bunun üzerinden dizayn edildi. Farklı etnik ya da dini aidiyetlerden doğru bir ayrıştırma, sonrasında bu ayrıştırılanların niceliksel çokluğunu yanına almak, diğer kesimleri karşıya itmek ve bunun üzerinde ise bir şiddet örgütleyerek her iki kesimi de kendisine mecbur bırakmak. Bu dağılım içinde devlet yanına aldığı milliyetçi/Kemalist ve de ülkücü güçleri Kürtler, Aleviler, Hristiyanlar, Ermeniler vs üzerinden militer/paramiliter bir güç olarak kullandı. 6-7 Eylül, Maraş, Çorum, Sivas olayları bu politikalar sonucu yaşandı. Korkunç acılar yaşandı, hala devem eden travmalar aynı zamanda bunlar.

İşte şimdi devletin bu ötekileştiren, kamplara bölen ve de çatıştıran siyaseti dışında bambaşka bir şey var, daha doğrusu devlet bugün de AKP olarak bunu yapmaya çalışırken başka bir siyaset/HDP buna ciddi bir şekilde engel teşkil ediyor. Bir araya gelmeyen/gelemeyen yapılar, gruplar, bireyler HDP’de bir araya geldiler, başka bir yaşamdan, farklılıkları ile ama birlikte/dayanışma içinde bir yaşamdan konuşuyor ve de bunu örüyor. Ve ilk defa belki de somurtmadan, had bildirmeden, tebessüm içinde, sabır ve de espri ile konuşan bir “lider” izliyor ekranları başında bu ülkenin insanları. Sistem karşıtı bir mücadele her zaman oldu, ancak bu siyaset ilk kez bu kadar çok geniş insan kesimleri ile bir temas içinde.

Evet, HDP’nin 7 Haziran için her oya ciddi bir ihtiyacı var, devlet/AKP/RTE’yi barajın altında bırakmak için ve kimi kesimlerin de AKP/RTE’a engel çıkarmak için HDP’ye oy verme gibi bir durumu var. Ve çoğunluk bu oylar için “emanet oylar” diyorlar. İşte şimdi ilk adım için evet, ancak bunun daha önemli bir adımı var, o da bu yaklaşım ve temasın önemidir. Devletin bütün gücü ile karşılıklı kamplara böldüğü ve de kimi kesimlerine suç işlettiği kesimler bir şekilde bir temas içinde. Bu temasın devam etmesi ve de başka bir şeye dönmesi önemlidir. Barışın toplumsal bir şey olduğunu her zaman ifade ediyoruz. Evet, barış kimler arasında olur, elbette çatışanlar arasında, hatta çeşitli suç pratiğine de sahip olsa bu kesimlerin bir kısmı, barış bunların üzerinden şekillenecektir. Böyle olunca evet 7 Haziran’dan sonra bu topraklarda “başka bir hayat” mümkündür artık. Bunu görmek ve de bu teması salt oy vermeye indirgememek çok önemlidir.

HDK ile başlayan süreç HDP ile Türkiye’de ciddi bir kesim ile temas kurdu. Bu temas hem bugün ve de gelecek ve hem de geçmiş ile yüzleşmek için çok değerlidir. Daha şimdiden bunu görmek ve de bu bağlamda bakmak önemlidir. Başlayan bir temas ve diyalog var, bunun büyümesi şiddet üreten bir toplumdan barış içinde bir arada yaşayan bir topluma dönüşebilir. İşte o zaman da Türkiye’de bütün siyaset kendisini ciddi bir şekilde gözden geçirmek zorunda kalacaktır.

İşte şimdi HDP hem seçimler için bir yeni durum oluşturdu, diğer yandan da artık Türkiye toplumunun dönüşmesi için de ciddi bir durum açığa çıkardı. Bunun sürmesi ve de etkili olması başka bir Türkiye’ye götürecektir hepimizi.