Ülkenin değişen şartlarına, değişen yöneticilerine ve ideolojilerine göre sokak, cadde, yapı, yer adlarının sürekli ve habire değiştirilmesini yanlış ve gayriciddi buluyorum. Üstelik pek çok sokak ve caddelerimize şehit isimlerinin verilmesi övünülecek bir şey midir? 7 yıl süren Irak-İran savaşında pek çok askerini ve vatandaşını kaybeden İran’da, köşe bucak, meydan, bulvar şehit isimleri ile anılır. Taze nesiller ve yeni çağlar bakımından bu hoş bir durum, bir gurur vesilesi midir, elbet tartışılabilir...

Günümüzde idarecilerimizde Türkiye Cumhuriyetinin kurucu önderi Atatürk’e karşı bariz bir olumsuz tavır var. Maalesef, eğitim ve kültür eksikliği kendisini her alanda hissettiriyor. Memleketin solcusu da sağcısı da Atatürk’ü solcu bir siyasetçi zannediyor olsa gerek. Doğrusu şu ki, CHP bile 1960’lardan sonra sol ve sosyalist düşünceyi benimsemeye ve kabullenmeye başlamıştır. Yani, ondan önce CHP ile DP’nin sağ-sol gibi bir ayrışması söz konusu değildir. Başbakan Menderes de neticede daha çok gençken Atatürk’ün seçip beğendiği ve siyasete soktuğu bir isimdir. Toplumdaki bu tür kafa karışıklıkları ve “şu parti daha dindar, şu parti daha seküler” şeklindeki keskin sınıflandırmalar hem yanlıştır hem de bölmekten başka bir işlevi olmaz. Zaten tarihimizde parti liderlerinin kişisel hayatlarına, kendilerinin ve yakınlarının hatıralarına baktığımızda, iç dünyalarının ve özel yaşantılarının gerçeğinin hiç de sanıldığı düzlemde olmadığı anlaşılmaktadır.

Bu isim düşmanlığının bir yansımasını Atatürk Havalimanında görüyoruz. Atatürk Havalimanının kapasitesi artık yeterli gelmediği için 3. Havalimanı yapıldığı ifade ediliyor. Aynı zamanda, özellikle son zamanlarda, 3. Havalimanının açılmasıyla eşzamanlı olarak Atatürk Havalimanının kapatılacağı ve Millet Bahçesine (Osmanlı’daki “has bahçelere” atfen) dönüştürüleceği vurgulanıyor. Bu durumda, en azından mantıken dile getirmek gerekirse, Atatürk Havalimanının yerini alacak olan havalimanı 3. Havalimanı olmaz ki... Esasen buradaki hadise, Atatürk Havalimanının başka ve daha genişçe ve merkezden uzak bir yere taşınmasıdır. Bu durumda yine isim değişikliğine gerek duyulmamalıydı. Kısacası, vaziyet izahtan varestedir. İngilizcede “self-explanatory” dediğimiz haldir, yani durum zaten kendi kendini açıklamaktadır. Ve sonunda Ulaştırma Bakanı Arslan baklayı ağzından çıkardı: “Yeni havalimanının ismi neden Recep Tayyip Erdoğan olmasın?”.

İsim takıntısının bir başka örneğini ise AKM’de (Atatürk Kültür Merkezi) görüyoruz. Gezi olaylarının ardından, Erdoğan AKM’nin yıkılmasını kafaya koydu ve yıktı. Tabii ki bu operasyonu zamana yaydı. AKM, partisinin kitlesinin konsolide edilmesi için ve “karşı” tarafa koz olarak uzun süre materyal olarak kullanıldı. Son açıklamalarında Erdoğan, yıkılan AKM’nin yerine Türkiye’nin en büyük opera binasının yapılacağını, muhteşem bir projenin hazır olduğunu söyler oldu. Ancak tabii ki bu müthiş opera binasında Atatürk lafından eser yok. Herhalde debdebeli projenin inşa süreci bitince insanlarımız bu yapıya hayran kalacaklar ve ismini hiç umursamayacaklar, deli gibi gece gündüz opera seyredecekler (!) diye düşünülüyor olmalı.

Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı... Kalıyor olsaydı, zamanında dile kolay 15 milyon km2’ye (Türkiye’nin şu anki sınırlarının 20 katı) hükmeden Süleyman’a kalır, şimdi her yapı, bina, şehir ve eserde Süleyman ismini görüyor olurduk. Gerçi Kudüs’te “Sultan Süleyman Caddesi” ismi halen yaşatılmaktadır. Evet, oradaki Süleyman peygamber olan Süleyman değil, Osmanlı sultanı Kanuni Sultan Süleyman’dır ve şehri imar, ıslah ve ihya etmesi anısına halen Yahudiler tarafından da hayır ile yad edilmektedir. Kendisinin Kudüs’ün Yafa Kapısının üzerine yazdırdığı yazı da muhafaza edilmektedir.

Cengiz Han’ın imparatorluğu ise tam 33 milyon kilometrekareye hükmetti, dünyanın doğusunu da batısını da aynı ölçüde titretti. Şimdi ise onun torunları ne yazık ki dış mihrak korkusu ile yaşıyorlar. Sadece borsalarına ve mili paralarını değil, soğan ve patates gibi temel gıda ürünlerinin fiyatlarını ve stokunu bile gâvur yedi düvelin, dış güçlerin belirlediğine inanıyorlar.

Evet, askeri vesayetin hükmünün sona ermesiyle sokak, cadde, lise, yapı ve meydanlardan Kenan Evren isimleri tek tek kaldırılmış ve değiştirilmişti. Şimdi ise “Atatürk” içeren ve taşıyan mekânlarda bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm süreci başkanlık sisteminde hızlanacak gibi. Başkanlık sisteminin kurucu ilk başkanı Erdoğan ve mensup olduğu ideolojiye fikir babalığı yapanların isimleri giderek artan bir şekilde levhalarda ve isim tabelalarında yer bulacaktır.