Yunan mitolojisinde kahramanlar ve yöneticiler bir süre sonra kendilerini Tanrı yerine koymaya bayılıyorlardı.

Oysaki kahramanlığın verdiği güçten haz almakla ölümcül olduklarını unutup büyük bir suç işliyorlardı.

Bu yüzden de sonunda Nemesis onları cezalandırıyordu. Herodot’a göre devasa hayvanları bile gökyüzü bir şimşekle yok edebilirken, insanların kendilerini yenilmez görmeleri anlaşılamaz bir suçtu. Gökyüzü, ölçüsünü aşanları yere indirmesini iyi bilirdi (kaynak: Van Heems).

1922'li yılların başlarında iktidar hastalığına yakalan liderlerden birisi de Mussolini'ydi..

Mussolini, iktidara geçmesiyle birlikte ülke de hızla değişikliğe gitti. Her diktatörün olduğu gibi iktidar döneminde hızla reformlara başladı.

(Tarih boyunca değişmeyen tek reform, diktatörlerin yaptığı reformlardır bana göre..)

O dönem de hızla polis devleti haline gelen İtalya'da; kitaplara ve gazetelere sansür(günümüzde; Kayyum), sendika hareketlenmelerine ise büyük baskı gerçekleşti. Bununla da yetinmeyen Mussolini, eğitimi de kendi istediği gibi şekillendirdi ve tahakkümü altına aldı.

Artık her şey istediği gibiydi; gazeteler muhalif haber yapamıyor, eğitim de faşist rejim üstüne yeminler ediliyor, saltanatını sarsacak kitaplar yakılıyor/ toplatılıyordu.

Tıpkı Alman halkının 1934 yılı Cumhurbaşkanlığı referandumunda açık ara farkla Cumhurbaşkanı seçtiği 'HİTLER' gibi..

Hitler'de gayet demokratik bir seçimle 'halk'ın seçtiği bir liderdi. Fakat, iktidar hastalığı ve hırsı yüzünden milyonlarca insanın ölmesine sebep olmuştur.

İktidar hastalığına yakalananlar 'AKREP' gibidir..

Önce kendisine düşman olanlara, ardından çevresine, ve kendinden güçlüsü karşısına çıktığı zaman da kendisini zehirler.

Dostları; kibir, ego, hak iddia etme, savaş, küçümseme, hileye başvurma ve gururdur.

Düşmanları ise; hoşgörü, barış, sevgi ve eşitliktir.

Hitler’in de dediği gibi: 'Düşmanınızı şaşırtarak, terör, sabotaj ve suikast ile demoralize edin. Geleceğin savaşı budur.' sözü iktidar hastalığının dost düşüncelerini ortaya koymakta..

Tabi bir diktatöre; 'Siz diktatör müsünüz?' sorusu sorulabilir. Fakat o diktatöre; 'terör, sabotaj, suikast ve kendine muhalif olanlara demoralize politikası'nın gerçekliğini soramazsınız. Bunu kendisine hakaret olarak görür ve 'gayri meşru' hukuk yöntemleriyle sizi tehdit eder.

Korku politikalarıyla varlığını devam ettirmeye çalışır.

Ama şunu asla unutmayın; '"Ak-rep- saraylar, kendinden daha güçlüsü karşısına çıktığı zaman kendisini zehirler.'

Yalnız değiliz, Yalnız değilsiniz..

Korkmayın..

Yılmayın..

Şimdi tam vakti;

Birlik olalım,

Güç olalım,

Saltanatı yıkalım..