Birinin kod adı Taylan.

Onu ABD’li turistin ölümü ile tanıdık.

Cankurtaran’da cansız bedeni bulunan Sarai Sierra ile iletişimi vardı.

Bu nedenle soruşturmada ifadesi ve doku örnekleri alındı.

Herkes onu konuştu, konuşmaya da devam ediyor.

Acaba katil miydi?

Yoksa sadece İstanbul gece hayatının gençlerinden biri mi?

Henüz netleşmedi ama tek bildiğimiz, avukatından öğrendiğimiz kadarıyla “yurtdışında master yapmış bir “iyi aile çocuğu” olduğu…

 

Gündemdeki diğer “Taylan” ise Taylan Tanay.

Avukat.

Savundukları arasından iki kişiyi bile hatırlatmak onun uğruna didindiği değerleri anlamaya yeterli.

Hastanelerdeki mahkum koğuşlarında tedavi edilemeyenleri bize gösteren Güler Zere.

Türkiye’de “emniyet”in bazen ne kadar emniyetsiz olduğunu, işkencenin 90’lı yıllarda kalmadığının kanıtı Engin Çeber.

Onlar gibi onlarca davanın kamuoyuna mal olmasını sağladı.

Hukuk mücadelesi vardı.

Ardındansa DHKP-C operasyonları çerçevesinde gözaltına alındı.

Taylan Tanay’a hemen “terörist” damgası vurulmaya çalışıldı, masumiyet karinesine rağmen. Öyle ya yurtdışında master yapmamıştı, “iyi aile çocuğu” tanımına girmiyordu.

 

Kim bilir belki bu iki örnek, “Taylan” ve Taylan Tanay bile bize, Prof. Baskın Oran’ın –bugün biraz değişmiş olsa da– seçkinler sınıfını anlatmak için kullandığı “Laik, Hanefi, Sünni, Müslüman, Türk” tanımının hala geçerli olduğunu göstermeye yeterli değil mi?