Yazacaklarım birçok insanın hoşuna gitmeyecek, tepkisini çekecek, ancak ben gene de içimde geçenleri paylaşmak istiyorum. “Devlete seslenmek yerine neden eylemdekilere sesleniyorsun?” diyeceklere de, “örgütlü bir güç” olarak bu eylemlerin arkasında duranlara da bir kaç sözüm var. Bu sözlerime karşı söylenecekleri biliyorum: “klavye devrimciliği yapıyorsun”, “eylem kırıcılığı yapıyorsun”, “insanların devrimci iradesini hiçe mi sayıyorsun” diyeceksiniz. Bende hepinize şunu diyorum; “bir eylemi gerçekleştirirken hangi zaman içinde olduğumuz, kime karşı bu eylemi yaptığımızı, muhatabımızın kim olduğu eylemimizin yol ve yöntemini belirlemede hiç mi önemli değil!”

Helin Böke, devrimci bir halk sanatçısıydı, halk için müzik yapıyordu ve buna meydanlarda, sokaklarda devam etmek istiyordu. Bir sanatçı için bundan daha doğal ne olabilir ki. O Amed’in, devletin bütün baskı ve de zulmüne direnen, biat etmeyen isyan yürekli devrimci sanatçı bir kadınıydı. Ezgileri her zaman kulağımızda olacak, direncini her zaman saygı ile anacağız.

Ancak Helin Böke YAŞAMALIYDI!

Mustafa Koçak...”“Adım Mustafa Koçak, 28 yaşındayım. Tutuklanana kadar İstanbul, Esenyurt’ta ailemle birlikte yaşıyordum. Yoksul bir ailenin dört çocuğundan biri olarak çocukluğum ve gençliğim aileme katkı sunmak için manav çıraklığından seyyar kahvaltı tezgahtarlığına kadar çeşitli işlerde çalışmakla geçti. Bu hayatım, 23 Eylül 2017’de gözaltına alınmamla değişti”. Mustafa adil yargılanmak istiyordu. Adil yargılanmak Mustafa Koçak’ın en doğal hakkıydı. Mustafa Koçak ismi yüreğimizde bir öfke seli olarak yaşamaya devam edecek.

Ancak Mustafa Koçak YAŞAMALIYDI!

Ebru Timtik devrimci bir avukat. 18 Ocak 2013 tarihinde İstanbul’da bir operasyon ile tutuklandı. Bir “tanık” ifadesi ile “örgüt üyeliği”nden ceza verildi. Yargılandığı mahkemede sözü;

"Ömür istemektesiniz,

ol ferman sizindir...

verin basak bağrına mührümüzü..." diyen devrimci bir yürek Ebru Timtik.

Aytaç Ünsal, devrimci bir avukat. Yazdığı bir mektubunda;

“Merhaba!

Nasılsın? sana kendimi anlatmak istedim. ölüm orucunda olan bir avukatı tanımak istersin diye düşündüm. Bu hikayenin içinde bir avukatın ölüme yürüyüşünün nedenleri vardır. ve aslında bu hepimizin hikayesidir.

Memur bir ailenin tek oğluyum aynı zamanda tek çocuğuyum. memur çocuğu olmak demek bir yandan hiçbir yerden olmamak bir yandan Anadolu olmak demektir. çünkü doğduğun yer farklıdır, büyüdüğün ve kendini bildiğin yer farklıdır. benim için de böyle oldu…” diye yazıyordu.

Militer kültürün her gün yeniden yeniden en tepedeki devlet elitleri başta olmak üzere, bir avuç muhalif medya dışında bütün medya tarafından bu ırkçı militer sisteme biat etmeyenlere karşı üretildiği, heyecanla yaşama döküldüğü bir ülkede yapılıyor eylemler.

Onlar ki; devrimcilerin ölmeleri için her gün inandıkları “allah”larına insan bedenlerinden adaklar adarlarken bizler onlardan adalet bekliyoruz. Evet devrimciler direnir, devrimciler biat etmez, devrimciler gerekirse ölüme de yatarlar. Bunu Mezopotamya, Anadolu halkları bilir. Ancak bir zaman gelir, zulme direnmek için eylem biçimini değiştirirsin. Bunu bugün için elbette Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal istemek mümkün değil. Bunu bir şekilde örgütlü, devrimci güç olduklarını söyleyenlerden bekleme hakkımız var.

Bu ırkçı, militer devletten adalet beklenmez!

Helin ve Mustafa öldü, Ebru ve Aytaç ÖLMESİN!