Pontos Rumlarına, Ermeni halkına, Süryani halkına soykırım yapılmıştır dediğinizde Türkiye iç hukukunda direkt olarak bu söylemi engelleyen bir yasa yok. Yani bu halklara soykırım yapılmıştır diyebiliyorsunuz fakat iş soykırımı yürütenleri işaret etmeye başladığınızda( ki özellikle Cumhuriyet dönemini kapsayan) benim gibi M.Kemal ile başlayan bir çok dosya ile karşı karşıya gelirsiniz.

Gerçi hakkımda M. Kemal ile anılan bir çok dava olsa da, aslında M.Kemal ile husumetim kişisel değil, geçmişe dönersiniz ve yaptığı yaptırdığı icraatlara bakarsanız açıklanacak, izah edilecek, yaptıklarının asla af edecek bir yanı yok. Şimdi bu coğrafya da iki yüz yıllık bir Türkleştirme politikası izleniyor. Bu politikaların mimari M. Kemal olmasa da bir asker, komutan olarak pratik mana da fanatik bir sürdürücüsü olmuştur. Gayri Müslim halklara ( Pontos Rumları, Ermeni halkı, Süryani halkı) dönük imha, tehcir, soykırım politikaları II. Abdülhamid ile devreye girmiş, İttihatçılar ile devam etmiş ve nihayetine ise M.Kemal ve arkadaşları döneminde ermiştir.

Bazı arkadaşlar 10 Kasım vesilesiyle M. Kemal yaşasaydı ne olurdu tarzında şeyler söylüyorlar.(Biz de gerçi küçükken daha hiç bir şeyin farkında değilken rap rap rap yerlere çocuk adımlarıyla güçlü güçlü vurup ‘sen kalk atam biz yatak’ diye bağırırdık). M Kemal zaten hiç ölmedi, Cumhuriyetin yüz yıllık pratiğine bakarsanız onun nasıl takipçileri tarafından yaşatıldığını görürsünüz. Hatta Cumhuriyet öncesi yüzyıllık politikalara da bakarsanız onun yine yaşadığını görürsünüz. Bugün mevcut olan iktidar koalisyonu bunun en iyi vücut bulmuş halidir. İki yüzyıllık Türkleştirme politikasının pratik mana da son engeli olan Kürt halkına karşı eşi benzeri görülmemiş bir yönelim söz konusu.

Arkadaşlar ağlayıp sızlanma zamanı değil, bu yazının amacı da bu değil, kimseye kaderci olun olanları kabul edin demek asla değil. Herkes bulunduğu alanda, taşıdığı değerleri görünür kılmak için ve değerlerini büyütmek için çabalamalı. Mesela bugün dokuz Kürt hareketi bir araya gelip ,doksan dil bilimci ile bir çalıştay yapıyor, bu birlikteliği ve yapılan işi çok değerli buluyorum. Umarım Kuzey Kürtleri kendi aralarında ki birliği kalıcı hale getirir. Daha sonra da benzer bir ittifakı diğer halk ve inançlar ile birlikte sağlayabilirler.

Tüm bu kırımlardan sorumlu olanlar bunları hamaset ile yapmadığını geçmiş pratiklere resmî olmayan gözle bakanlar rahatlıkla görür. O yüzden hamasetin sadece günü kurtardığını bilerek, nasıl onlar ‘halkkırımı’ ‘inançkırımı’nı adım adım pratiğini ortaya koyarak gerçekleştirmişse, bizde bu yolun tersini gerçekleştirmek için bu türden çalışmaları pratik yaşama geçirmeliyiz. Geleceğinizi ancak böyle kurtarır ve iki yüzyıllık tekleştirme, Türkleştirme politikalarını ancak böyle durdurur ve başa çıkarırız