Uzun bir aranın ardından herkese selamlar!

Görüyorum ki, heyecanımız çok fazla. 7 Haziran ruhundan daha örgütlü, bilinçli ve değişim isteğinde olan kararlı bir çoğunluk var. 24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala bu heyecanımızın daha da artacağı düşüncesindeyim. 25 Haziran günü karanlıktan aydınlığa çıkacak olmanın, zulmün son bulmasının, refah ve huzura erişecek olmanın heyecanı bu. Aynı heyecanı ne mutlu ki, muhalefet partileri ve Cumhurbaşkanı adaylarında da görüyorum. (Erdoğan hariç)

AKP'li Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan 16 senenin sonunda artık yorgun. Hem Erdoğan hem de AKP heyecanını kaybetti. Erdoğan'ın yaptığı gafların ve miting alanlarının farklı şehirlerden taşımayla doldurulmasının sebebi budur. Denizli'de, ''Ödemiş seninle gurur duyuyor'' diyen seçmenin de kafası bu yüzden karışıktır. Bu seçimde, kararsızların çoğunluğunu AKP'nin tabanı oluşturmaktadır.

Belli ki, halk artık değişim istiyor. Muhalefet ise, bu değişim ruhunu çoktan yakalamış gibi görünüyor. Çünkü, muhalefet ilk defa bu kadar kendinden emin, ayakları yere basıyor, halka somut vaatlerle geliyor. Artık siyaset gündemini Erdoğan belirle(ye)miyor. CHP'nin adayı Muharrem İnce, Erdoğan'ın bütün ayarlarını bozmuş gibi... Sadece İnce değil, Cumhuriyet Halk Partisi'nin aklını başına alması ve 24 Haziran seçimlerine 7 Haziran ruhuyla ilk adımı atması da Erdoğan ve ittifakının planını, moralini epeyce bozdu. CHP'li 15 Milletvekilinin geçici olarak İYİ Parti'ye geçişinden bahsediyorum. Kim ne derse desin, CHP'nin bu tutumu Cumhuriyet tarihinde demokrasi tarihinde yerini hakkıyla bulacaktır. Halk, kendisini karanlıktan aydınlığa çıkarmak için kim ne emek verdiyse ona hakkını verecektir.

AKP hükümeti, devletin ve medyanın imkanlarını ne kadar kullanırsa kullansın kaybedecektir. Muhalefetin enerjisini hissediyorum/z. Fakat, seçime günler kala devlet imkanlarını ve medyanın gücünü kullanan AKP'nin moralini daha da bozabiliriz diye düşünüyorum. Bu sebeple muhalefet partilerine ve özellikle HDP'ye bir öneride bulunmak istiyorum. Havuz medyasının tutuklu Cumhurbaşkanı Selahattin Demirtaş'a ve diğer cumhurbaşkanı adaylarına, siyasi partilere yönelik ambargosunu eğlenceli bir şekilde delebiliriz. Artık bu ülkede değişim isteyenler olarak, eylem pratiklerimizde de değişim göstermenin vakti gelmedi mi? Nasıl mı? Şöyle; Berlin'de bir grup sanatçı, Erdoğan'ı protesto etmek amacıyla Berlin'deki Türk Büyükelçiliğine projeksiyon cihazını kullanarak Erdoğan'ın hitler tasvirli görüntüsünü yansıtmıştı. Hatırlayanlarınız vardır.

Berlin'deki bu protesto dünya basınında da yerini aldı. Türkiye'de de bunun bir benzerini yapabiliriz. Havuz medyasının muhalefete yönelik ambargosuna karşı muhalefet partileri miting konuşmalarını başta TRT olmak üzere, havuz medyasının binalarına projeksiyon ile yansıtabilir. Gerçekten bu protestonun dünya basınında da Türkiye kamuoyunda da büyük yankı oluşturacağını düşünüyorum. Seçime günler kala AKP iktidarının baskı politikalarına son golü atmak fena olmaz mı? Bence bir deneyin derim.

Bize Düşen Görev

Baskın ve eşit olmayan seçim ortamında sadece siyasi partilere değil, bize de düşen görevler var. Hatta en önemli görev biz yurttaşların. Öncelikli görevimiz 24 Haziran seçimlerine kadar asla sen, ben olarak hareket etmeden, ''BİZ'' olarak sandığa gitmemiz gerekiyor.

Peki ya, BİZ kimiz?

Biz; demokrasiden, adaletten, özgürlükten, eşitlikten taraf olanlarız. Bu meselenin CHP, İYİ, HDP, AKP meselesi değil, Türkiye'nin meselesi olduğunun bilincinde olanlarız. Sevgili dostlar, duygusallığın ve partizanlığın dönemi değil. Önümüzdeki 24 Haziran seçimleri Türkiye'nin karanlıktan çıkması için son şans. Bir daha böyle bir şansımız asla olmayacak ve hep birlikte karanlığa teslim olacağız.

Denklem çok basit.

Birinci görevimiz; HDP'nin barajı aşması ve meclise girmesi. Muhalefetin mecliste çoğunluğu yakalaması. HDP, mevcut koşullarda barajı aşabilecek durumda olmasına rağmen bu seçimlerde AKP'nin Doğu ve Güneydoğu'da sandık taşıma hilesi ve kolluk kuvvetleri gücüyle HDP'yi baraj altına kalmasını sağlayabileceğini asla unutmayın. CHP'nin ve diğer ittifak partilerinin (İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti) baraj sorunu yoktur. Millet İttifakı içinde yer alan partiler mecliste yerini alacaktır. Bu sebeple, ittifak içinde yer almayan HDP'nin Doğu ve Güneydoğu'da oylarının çalınması ihtimaline karşı milletvekili seçimlerinde HDP'yi desteklememiz şart.

HDP barajı geçemezse ne olur?

Şayet duygusal davranır ve sen/ben diyerekten HDP'yi desteklemez isek; HDP'nin alması gereken milletvekillerinin çoğunluğu AKP'ye gidecek. Muhalefet, mecliste çoğunluğu elde edemeyecek. Bu durumda AKP ve Erdoğan'ın elini güçlendirecektir.

Cumhurbaşkanı adaylarında ise, şu an anketlerde de diğer adaylara kıyasla önde giden İnce'yi 1'inci turda desteklememiz şarttır. Muharrem İnce'nin oy oranı ne kadar yüksek olur ve ikinci tura yüksek oyla kalırsa (gönül ister 1'inci turda kazansın) Erdoğan'ın dengesi o kadar bozulur. Böylece kararsız kalan seçmenler meclis çoğunluğunu elde eden muhalefet ile Cumhurbaşkanlığının uyumu için Muharrem İnce'ye yönelmesi yüksek ihtimaldir.

Muharrem İnce'nin miting alanlarında dile getirdiği bir Afrika sözünü asla unutmayalım: ''Eğer Zebra, tilki, tavşan, kaplan, aslan aynı yöne kaçıyorsa o ormanda yangın vardır''

Bu yangından ya birlikte kurtulacağız ya da birlikte yanacağız.

İkinci görevimiz ise; seçimlerde sandığımıza sahip çıkacağız. Eğer sandığımıza sahip çıkmaz, meydanı AKP'lilere bırakırsak bütün emeklerimiz boşa gider. Egolarımızı, rahatlığımızı, tatilimizi her neyse bir kenara koyup görev alacağız. Özellikle avukat arkadaşlarımıza, dostlarımıza da büyük görev düşüyor.

Geleceğimiz için artık TAMAM! Diyoruz.