Biliyorsunuz, Türkiye 10 Ekim 2015 sabahı tarihinin en kanlı terör eylemiyle sarsıldı.
O gün siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları çağrısıyla ülkenin dört bir yanından gelen binlerce kişi 'Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi'için; Ankara Tren Garı önünde toplanmış, Sıhhiye Meydanı’na çıkmaya hazırlanıyordu.
Tam o anlarda üç saniye arayla iki bomba patladı. Meydan kana bulandı, gökyüzüne duman ve haykırışlar yükseldi... Yaralanan onlarca kişiye ilk müdahale yine alandakiler tarafından yapıldı. Yaralılar sedye olarak kullanılan pankart ve afişlerle taşındı, hayatını kaybedenlerin üzerine yine 'barış' yazan bu afişler örtüldü…
Benim arkadaşlarım da alandaydı. Genç ve ileri yaştaki, barış yanlıları… Döndüklerinde onlar da psikoloğa gitti. Çünkü örneğin; patlamaya 50 metre yakında olan bir arkadaşım, ilk şaşkınlık sonrası, üzerinden insan parçalarını ayıkladı.
Gençler bunalımdaydı. Ankara’da olan olmayan gençlere haber uçuruldu ve Okmeydanı’nda bir düğün salonunda ve Kadıköy’de de gene bir düğün salonunda ‘toplu terapi yapıldı’… Tekli görüşme isteyenler ve uygun görülenler, tekli terapi toplantılarına katıldı. Psikolog dostlarımız büyük özveriyle bunu aylarca sürdürdü. Gençlerin hemen tamamı; parası olan da olmayan da mutlak surette, yurtdışında okumak veya olmak istiyordu. Tamamı… Pek az bir kısmı da olsa; özellikle güvenli gelecek ve çalışma koşullarının üzerlerindeki etkiyle mücadele edebilmek adına, intihar başta olmak üzere, değişik çözümler arıyordu. Bu iyiye yoruldu. Çare aramak, hayata tutunmak demekti.
BUGÜNKÜ KOŞULLARDA DURUM NEDİR?
Pandemi döneminde zihinsel sağlıkları açısından zorlu bir sınavdan geçen gençler, ilgili kişilerin gençlik iletişiminde yeni yaklaşımlar geliştirmeleri konusunda ısrarcı. Gençler gene bunalımda ve bu kez belirsiz gelecek kaygıları nedeniyle iyice çaresiz halde… Salgın ne zaman bitecek; ne zaman yeniden sosyalleşebilecekler; eğitim ve iş durumları nasıl düzelecek; ailelerine yük olma duygusundan ne zaman kurtulacaklar; kültürel ihtiyaçlar, giyim-kuşam ve eğitim giderleri nasıl karşılanacak? Benzeri sorularla bunalımın taa göbeğinde yaşayan gençlerimize kesin ve mutlak bir danışmanlık hizmeti verilmeli. Bunun sosyal proje olarak kurgulayarak gerçekleştirebilecek deneyimde STK’lar ve üniversitelerimiz var. Devletin olanaklarıyla, çözüm yolu olarak bir psikoloğa gitmek akla bile gelmiyor (Affedersiniz ama erişkinler de farklı durumda değil)… Bir kuşağı kaybetmek üzereyiz… Hayata yeniden başlamak için de iyi ekonomi ve sağlıklı ruh hali gerekiyor… İzninizle kalan bölümü, danıştığım hoca arkadaşlarımdan ve deneyim sahibi insanlar; ilgili siteler vb yerlerden bütünledim. Tamamıyla uzman olmayan kendi kültürel süzgecimden geçirerek. Okuyalım:
“Gençler geleceğin mimarı. Bu nedenle toplumlar çocuklara sağlıklı yetişkinler olma imkânı tanımalı. Ancak tarih boyunca toplumların karşılaştığı en büyük problemlerden birinin çocuk ölümleri olduğu biliniyor. University of Oxford’un verilerine göre yaklaşık 200 yıldır beş yaş öncesi çocuk ölüm oranı yüzde 50’lerdeydi. Son 80 yıl içindeyse bu oranı yüzde 4’lere kadar düşürmeyi başardık. Şimdiyse dünya yeni bir sorunla karşı karşıya: Gençlerin ruh sağlığı. Daha da endişe veren yanı ise henüz bu duruma bir problem olarak yaklaşılmaması.
Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi’nin (ONS) düzenli olarak gerçekleştirdiği İngiltere’de Koronavirüs ve Sosyal Etkileri Anketi’ne göre gençlerin (16-29 yaş) ileri yaş kitleye kıyasla daha iyimser olmalarına rağmen karantina döneminde daha fazla sıkıldıkları ve yalnızlık çektikleri görülüyor. Bununla birlikte gençlerin yüzde 42’si bu durumun zihinsel sağlıklarını daha da kötüleştirdiğini belirtiyor.
Gençler depresyon, umutsuzluk, yalnızlık, gelir stresi ve tükenmişlikten mustarip. Öyle ki Pew Araştırma Merkezi 2019’da 23 ila 38 yaşlarındaki gençleri araştırmalarında kohort olarak değerlendirdiğini açıkladı. Çoğu akıl hastalığının yüzde 75’i 25 yaşına kadar ortaya çıkmakla birlikte ergenlik ve erken erişkinlik döneminde kendine gösteriyor. Bu da ilişkiler, eğitim hayatı ve iş hayatı üçgeninde çokça geçişlerin yaşandığı bir döneme işaret etmesi nedeniyle oldukça önemli bir hâl alıyor.
Diğer taraftan her 4 kişiden 1’i ruh sağlığı sorunuyla yaşıyor ve araştırmalar bu oranın iki katına çıkabileceğini gösteriyor. İşin bir diğer boyutunu ise ekonomi oluşturuyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında akıl sağlığının ekonomik yükü yüzde 35. BOH içerisinde en yüksek paya sahip ve 2030 yılına kadar ruh sağlığı sorunlarının tahmini maliyeti, küresel üretimde 16,1 trilyon dolara eşdeğer olacak.
Harekete geçenler
Arzu edilen destek yeteri kadar olmasa da pek çok ülke bu konuya yönelik fon sağlama yoluna gitmeye başladı. ABD’de gençlerde ruh sağlığı problemleri 2012’den 2017’ye hızla artarken, özellikle geçtiğimiz yıl ağır depresif vaka görülme sıklığı 12-17 yaş gençler arasında yüzde 8,6’dan yüzde 13’e yükseldi. Şiddetli ağır depresif durumda olanların ise sadece yüzde 28’i düzenli bir tedavi görüyor. Buna karşılık girişimde bulunan ABD’nin Wisconsin eyaletindeki Milwaukee Gençlik Konseyi, gençlerin ruh sağlığıyla ilgili programlar geliştirebilmek için 63 bin dolar fon sağladığını açıkladı.
Dünya çapında 30’dan fazla ülkede, akıl hastalığı olan kişilere maddi ve manevi anlamda destek olabilmek adına kurulan kâr amacı gütmeyen kuruluş Clubhouse International’ın İngiltere’deki ofisi Pathways Clubhouse da salgın öncesinde zihinsel sağlık sorunları olan gençlere yönelik programlar başlatabilmek için kaynak ayırmıştı. Pandemi sonrasındaysa lise çağındaki gençlerin ruh sağlığına yönelik odak grup görüşmeleri başlattı. Topluluk direktörü Dave MacDonald, amaçlarının zihinsel sağlık konusuna dair farkındalık oluşturmak ve tutumları değiştirmekle birlikte bir akran desteği kültürü oluşturmak olduğunu belirtti.
Avustralya’da Victoria eyaleti hükümeti gençlere akıl sağlığı hizmeti sunan kâr amacı gütmeyen kuruluş Orygen’e geçtiğimiz Nisan ayında 59,7 milyon dolar bağışladı. Ayrıca kuruluş, pandemiyle mücadele eden Melbourne gençlerinin karantina döneminde destek alabilmelerini sağlayan online akıl sağlığı destek platformunu (MOST) kurabilmesi için de 6 milyon dolar daha yatırımda bulundu.
Golin Hong Kong geçtiğimiz ay, ruh sağlığı bilincini artırmak ve gençler arasındaki zorbalığa engel olmak için Mind Hong Kong ve KELY Destek Grubu olmak üzere iki STK ile birlikte Coolminds adında bir sağlık girişimine imza attı. Girişim kapsamında öğrenciler, veliler ve eğitimciler dahil olmak üzere tüm ihtiyaç sahibi gençler ruh sağlığı konusunda düzenlenen eğitim programları ve workshop’lardan faydalanabilecek.
Topshop’ın zihinsel sağlık sorunlarıyla boğuşan gençlere destek olabilmek için ürettiği özel etiket.
Çeşitli markalar da kampanyalarında konuyu gündeme getirdi. 2018 yılında adidas, yönetmenliğini Max Luz’un yaptığı, İngiliz rapçi ve sanatçı Kojey Radical’ın rol aldığı Infinite Silence adlı filminde depresyon, intihar ve birey bağlantısının önemine değinmişti. Nike geçtiğimiz yıl, Air Max 270’in özel varyasyonu In My Feels’i tasarlaması için psikoterapist Liz Beecroft ile anlaştı.
Marka, zihinsel sağlık bilinci oluşturmaya destek olabilmek adına ürünün satışından elde edilen İstihdamgelirin tamamını Amerikan İntiharı Önleme Vakfı’na bağışladı. Topshop, 2019 yılında Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde İngiltere’de intiharı azaltmaya yönelik çalışmalar yürüten yardım kuruluşu CALM ile bir işbirliğine giderek gençleri sorunlarını anlatmaya teşvik eden uyarılarda bulunan Care Swen In etiketlerini üretti.
Zihinsel sağlığın doğrusal olmadığını ifade edebilmek için Nike’ın ikonik logosu dalgalı şekilde tasarlandı. Ayakkabının stoku 48 saatten kısa bir sürede tükendi.
Genç temsilcilerden çağrı
Genel anlamda ülkelerin gençlere yönelik mevcut akıl sağlığı hizmetleri, ruh sağlığı bozuk olan gençlerin eğitim barınma ya da diğer ihtiyaçlar gibi konularda yaşadığı çeşitli sorunlarını da ele alan daha geniş bir hizmet sistemiyle örtüşmediği yönünde eleştiriliyor. Buna yönelik resmi bir başkaldırı ise yakın zamanda, G7 ülkeleri ve Avrupa Birliği’nin gençlik liderlerinden oluşan Y7’den geldi. Y7 liderleri, G7 ülkelerinden COVID-19 krizinin ardından gençlere sağlık hakkı tanınması, insan haklarının korunması ve gençliğe duyarlı bir yaklaşım benimsemeleri konularında talepte bulundu. Mevcut krizden çıkarılacak bir ders olarak genç liderler, G7 ülkelerinin gençlerin zihinsel sağlık desteği alabilmeleri ve dijital beceriler kazanabilmeleri konusunda daha fazla yatırım yapmaları ve eğitim programlarının dijitalleştirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Dahası gençlerin liderlik ettiği kuruluşlar hükümetleri, gençlikle ilgili konuları kabine düzeyinde konuşmaya davet etmeye başladı. Örneğin İngiliz Gençlik Konseyi, hükümetlerini COVID-19 döneminde gençliğin sesini politika oluşturma süreçlerine dahil etmek için harekete geçmeye çağırdı. Bunu takiben 2 Temmuz’da Involved.UK adlı Instagram hesabı açılarak gençlerin kilit konulardaki görüşlerini hükümetlere doğrudan duyurabilmeleri sağlandı. Hesabın açılmasında The Youth Steering Group’un Birleşik Krallık Dijital, Kültür, Medya ve Spor Departmanı’yla yakın işbirliği içinde çalıştığını da ekleyelim.”
Genç arkadaşlarımla konuşuyorum. Orta yaşa gelenler ise niyeyse söz etmiyor bu durumdan… Gençlerin hepsinin başlangıç cümleleri aynı: “Abi, ne yapacağımı bilemez haldeyim. Eve de yük olmak istemiyorum ama; ama neyi, ne zaman ve nasıl yapacağımı bilemiyorum. Eğitim işinden çok geri kaldık. Sosyalleşme sıfır noktasında; arkadaşlarımız da bizim gibi ve yenilerini bulmak ve buluşmak çok zor… Kitap okuyorum, müzik dinliyorum; hobilere yöneliyorum ama odaklanabilmem çok zor oluyor. Hepsi odamın içinden olmuyor.” En özet haliyle genç arkadaşlarım, tastamam bu cümleleri kuruyor. Yukarıda da belirttiğim gibi, üniversiteler ve ilgili STK’lar mutlaka fon yaratarak; bu gençleri kucaklamalı. Zoom toplantılarla; trek turları anlatılabilir; gören yerlerimiz ve müzelerimiz tanıtabilir; bir hobiye ilişkin başlangıç dersleri sunulabilir; hatta, şimdilerde olduğundan farklı, gençlerin sadece sohbet edebileceği odalar kurulmalı… Bütün bunlar fonlanabilir ve yapabilecek uzman kişiler var bu ülkede.