Zaman zaman söyleyebildiğimiz gibi; geçenlerde benim de aklımdan, “CHP, Meclis’i terk etsin; sine-i millete dönsün” deyiverdim. Sonra bir arkadaşım, “Yahu delirdin galiba, bırak parlamentoda kalsınlar ve belki olup bitenleri anlarlar da, belki üzerine Salı toplantıları dışında da konuşabilirler” dedi. Haklıydı; CHP, yani muhalefetin bu dipsiz kuyusundan ses beklemek çok mümkün ve kolay görülmüyor ama Meclis rutinine alışkın oldukları için; Salı günleri, yani grup toplantılarında doğru önermeler ve eleştirilerde bulunabiliyorlar. Bozuk saatin günde iki kez doğruyu göstermesi gibi. Çünkü, iktidarın densizlik düzeyini çoktan aşmış olan hakaret dolu sözlerine tahammül etmeleri gerekmiyor ve bunun yollarını da Meclis’te bulabilirler. Sokağa çıksalar en fazla; adalet yürüyüşü, İnce’nin cumhurbaşkanlığı adaylığı ve zamanında yapılmış bir ittifak üzerinden kazandıkları büyükşehir belediyeleri ve benzer başka şeyler. Bir adım ötesine geçemeyecekler. Bırakalım Meclis’te kalsınlar. Elbette bir de CHP’deki, kendilerine ‘Sol sosyaldemokrat’ diyen, muhalif grup var. Onlar da bir adım ötesinin parti içi iktidar olabileceğini bildikleri için, meseleye yüklenmiyor…

Gelelim iktidar çevrelerinin genellikle HDP’ye ve zaman zaman da CHP’ye, ‘PKK için terörist desenize, diyemezsiniz ki’ zırvalıkları üzerinden, bu meselenin olabilir veya olmayabilecek yanlarına bakalım…

Bir vakitler STK’lar ve yerel yönetimlerin işbirlikleri üzerinden, birkaç günlük arama konferansları ve toplantılar yapardık, bir belediye de bizi ağırlardı. Bir keresinde güneydoğudan gelen sivil ve kamu yöneticileriyle de ilginç deneyimler paylaşmıştık. HDPli bir belediye, başkan dahil ciddi bir katılım göstermişlerdi. STK’lar üzerinden de gelenler vardı. Bir sivil toplumcu arkadaşımız yanıma geldi ve “Adnan ağabey, sağolasın. Buradaki konuşmaların yönünü belirlemede, özellikle bizim fikrimizi ve önümüzü açtınız. Burada konuştuğumuz işleri, ilçemizde aklımızdan bile geçiremeyiz” demişti… Asfalt dökümü veya çocuk parkı yapılması için bile, dönüp Kandil’e bakarlarmış… Bunları konuşmak ve söylemek; HDPli Kürtleri bir kenara koyarsak, Türk ve Kürt aydınlar, solcu muhalif bütün odaklar, açıkça söyleyemez. Söyleseler, belki HDP de önce aklından geçirir, sonra da kamuoyuna bu fikirlerini açar. İstanbul’daki örneğin yerel yönetim seçimleri için kurmuş olduğumuz ortak platforlarda; ‘Öcalan’ diye, lafa başlamak mümkün olamazdı. Partili ve partisiz Kürt hareketi temsilcileri, ‘Sayın Öcalan’ diye, söz keserlerdi. Mesele henüz oralarda.

Herkes şunu iyi biliyor; Kürt Hareketinin iki kanadı var, biri parlamentoda HDP ve diğeri de her neredeyse, PKK. Biri sivil kolu, diğeri askeri kolu. Türk solcuları, destek vermek üzere HDP’deler ama bazen bu destek; estek, köstek olabiliyor. Fakat ne olursa olsun, bu icazet alma ve yerel müfettişlerle politika yapma çabası kolay kolay sonuç vermiyor. Hatta, birkaç yüz kişiyi bulmayan platform ve partiler, vekillik bile kapabiliyor… Bu, sayın Demirtaş ile başlayan siyasi nezaket kurallarından ileri geliyordu.

CHP için önerdiklerimizi geri çektik ama benzer öneriyi HDP üzerinden de yapamayız. Onlar zaten hem Meclis’te hem de sivil hayatın taaa göbeğinde, alabildiğince zulüm görüyor ve politika yapmaya çalışıyor. Sokağa inin demek, dağa da çıkabilirsiniz anlamına gelebilir…

Veya dağdaki insanlara, nasıl ‘Silah bırak’ diyebiliriz. 40 yılı aşkın bir süredir ve muhtemelen 40 bine yakın yoldaşlarının ölümüyle birlikte, bu hareket neyi, ne zaman diyeceğini kendi bilir. Fazlasıyla deneyim sahibi bir örgüt. Silahlı mücadeleyi örgütleyen lider kadronun da TC reflekslerini iyi bilen, bu topraklarda yaşamış, okumuş ve halkın da devletin de tepkilerini tartabilecek kıvamdaki son kuşak olduğunu bilelim. Bundan sonra gelecek olanlar, ‘Pür düşman’ bir TC ile karşı karşıya olacaklarını bilip ona göre; ruh dünyalarını, politik bakışlarını ve pratik örgütlenmelerini yapıyor. Bunu gözden kaçırmamak lazım.

Özetle, bu kirli savaş durmalı. Pekalâ TC de ‘el altından’ defalarca yaptığı ve uyguladığı gibi PKK ile görüşmeli ve durduk yere araya HDP’yi ve başka partileri sokmamalı. Gizli bir ateşkeş uygulayabilir devlet ama seçmene bu yönüyle oynamak daha kolaylarına geliyor. Binlerce insanın ölümünü hesaba katmıyorlar çünkü ‘yeni bir devlet’ kuruyorlar… Zayiat mümkün ve gerekli, diyebiliyorlar.

Devlet ve Kürt silahlı hareketi niye görüşsün; muhatap bile olmazlar diyenlere de lafım şu olacak: Mücadele bu ikili arasında sürüyor. Kamerun Kültür Bakanlığı ile görüşecek değiller herhalde.